|

Turgut Atasoy’dan Naim Tiralı’ya bir yayınevi hikâyesi

Turgut Atansoy kurduğu İstanbul Yayınları (1954) vasıtasıyla sayısız kitap yayınladığı gibi edebiyat, sanat ve düşünce hayatımızı alttan alta besleyen beş ayrı dergi de çıkarmış. Meselâ, kasım 1953 ile şubat 1957 arasında 38 sayı devam eden İstanbul Kültür ve Sanat dergisinin yönetimi için, Mehmet Kaplan hocayı bulup çıkarması çok önemlidir.

04:00 - 15/10/2019 Salı
Güncelleme: 20:42 - 13/10/2019 Pazar
Yeni Şafak
İstanbul Kültür ve Sanat gibi, daha böyle dört ayrı dergi çıkaran Turgut Atasoy’un  biyografisi hakkında maalesef yeterli bir bilgiye sahip değiliz.
İstanbul Kültür ve Sanat gibi, daha böyle dört ayrı dergi çıkaran Turgut Atasoy’un biyografisi hakkında maalesef yeterli bir bilgiye sahip değiliz.
NECMETTİN TURİNAY

Turgut Atasoy adını işitmişliğiniz var mıdır, bilmiyorum. Nerede doğmuş, nerede ve ne zaman vefat etmiş belli değil. Yaptığı bazı hizmetlere, yayın faaliyetlerine ulaşabilsek bile, bunlar gene de sağlam bir biyografiyi kurmakta yeterli olmuyor.

Bu kayıp adresin yayın tarihimiz bakımından önemli bir yanı var ki tahmin edemezsiniz. Kurduğu İstanbul Yayınları (1954) vasıtasıyla sayısız kitap yayınladığı gibi edebiyat, sanat ve düşünce hayatımızı alttan alta besleyen beş ayrı dergi de çıkarmış. Meselâ, kasım 1953 ile şubat 1957 arasında 38 sayı devam eden İstanbul Kültür ve Sanat dergisinin yönetimi için, Mehmet Kaplan hocayı bulup çıkarması çok önemlidir. İlgili derginin bir özelliği de çıktığı sırada, Sezai Karakoç’un şiirlerine en çok yer veren bir dergi olmasıdır. Çünkü Sezai Karakoç, 1950’lerin Hisar, Pazar Postası, Mülkiye ve Türk Yurdu’na göre İstanbul Kültür ve Sanat’ı kendine daha yakın buluyor. Kuşkusuz bunda rahmetli Mehmet Kaplan’ın, genç Sezai Karakoç’a kucak açmasının da büyük bir payı bulunmalıdır. Nitekim Sezai Bey’in Sultan Ahmet Çeşmesi, Şehrazat, Şahdamar, Karayılan, Ping Ponk Masası, gibi sayısız şiirinin İstanbul Kültür ve Sanat’ta çıktığını söylersem, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılır sanıyorum.

SANATA KENDİNİ VAKFEDEN BİR ADAM

İstanbul Kültür ve Sanat gibi, daha böyle dört ayrı dergi çıkaran Turgut Atasoy’un biyografisi hakkında maalesef yeterli bir bilgiye sahip değiliz. Ama iş yapan, hizmet üreten, fikir ve sanata kendini vakfetmiş biri bu Turgut Atasoy!.. Çıkardığı diğer dergiler ise şunları: Resimli İstanbul Haftası (25 Nisan 1953); bilim ve düşünce yazılarına ağırlık veren, Ölçü (1 Mart 1957); önemli karikatür dergilerimizden Gölge (Temmuz 1957) ve daha mühimi de, 1960 ortalarından itibaren haftalık olarak çıkardığı, tabloid boyda Yol dergisi.

Orada kimler yazmıyordu ki? En başta Mümtaz Turhan ve değerli düşünür Erol Güngör! Mehmet Kaplan ve edebiyat tarihçilerimizden Nihat Sami Banarlı, Ziyaeddin Fahri ve Mehmet Eröz, hikâyeci Tarık Buğra gibi sayısız isim. Ayrıca Tarık Buğra Yol’un yazı işleri müdürlüğünü yaparken, Turgut Atasoy da derginin imtiyaz sahipliği görevinde. İşte bu kadar dergi çıkaran, 1950 ile 1967 arasında sayısız yayın faaliyeti gerçekleştiren Turgut Atasoy hakkında, gene de yeterli bilgiye sahip olduğumuzu söyleyemiyoruz. Onun nereli olduğu, hangi okulları bitirdiği, kaç yılında vefat ettiği gibi hususlar hep boşlukta kalıyor.

Sakın yanlış anlaşılmasın! Bunları söylerken Turgut Atasoy’un önemli bir fikir adamı veya sanatkâr olduğunu söylemek değil maksadım. Zira böyle bir yanını ne görmüş, ne de çıkardığı onca dergide iki satırlık bir yazısına şahit olmuş değilim. Dolayısıyla onun en bâriz yanı yayıncılığı olmaktadır! Dergiler çıkarması, yayınevi kurması, sayısız kitap yayınlaması dahası kültür ve sanata önemli miktarda para yatırması bunu ortaya koymuyor mu?

Kurduğu İstanbul Yayınları bu açıdan ziyadesiyle önemli. Bilhassa da 1954’ten itibaren yayınladığı kitaplar bakımından. Mesela 1950 başlarında, Naim Tiralı’nın kurduğu Yenilik Yayınları’nın adresi Atasoy’un matbaası olduğu gibi, o yayınevinin kendini duyurma alanı da doğrudan Atasoy’un İstanbul Kültür ve Sanat dergisinden başkası değildir. Nitekim Salâh Birsel’in, Tarık Buğra’nın, Suut Kemal Yetkin’in, Cahit Külebi’nin, Sait Faik’in, Fazıl Hüsnü’nün, Sabahattin Kudret Aksal’ın şiirleri ve nesirleri hep orada yayınlanıyor. Dolayısıyla Salim Şendil’in Seçilmiş Hikâyeler dergisi gibi, Naim Tiralı’nın kurduğu Yenilik Yayınevi ve 1952’de çıkardığı Yenilik dergisi çevreleri o zaman için sola değil sağa, daha doğrusu da Demokrat Parti’ye daha bir yakın durmakta idiler.


Görüyorsunuz işte, Turgut Atasoy’un İstanbul Yayınları bu yazının en sonuna kaldı. O unutulmuş yayınevi için şimdi ne söylenebilir?

Önce şunu hatırlatayım: Mesela Mümtaz Turhan hocanın 1960’lardan sonra Yağmur Yayınevi tarafından neşredilen Maarifimizin Ana Davaları adlı eserinin ilk baskısı, İstanbul Yayınları tarafından yapılmıştı (1954). Bu eser o kadar önemlidir ki, rahmetli Nurettin Topçu ile Cahit Okurer’in eğitim konusundaki fikirleri için, bir tür yol açıcılık görevi üstlenmiştir denilebilir. Bu arada İbrahim Kafesoğlu’nun Türkler ve Medeniyet (1957) adlı çalışması da ayrıca önemli. Onun için Kafesoğlu’nun karizmasını sağlayan ilk eseri dememiz yanlış olmayacaktır sanırım. Sonra bugün de zevkle okunan Asaf Halet Çelebi’nin Mevlâna ve Mevlevilik’i (1957). Aynı şekilde A.Kadir’in Bugünün Diliyle Mevlâna’sı (1955). Harika tercümelerdir buradaki şiirler.

50’LERİN YAYIN DÜNYASINDAKİ GÜNDEM

Hatırlamak gerekir ki 1950’lerin Türkiye’sinde iki büyük rüzgâr esiyordu. İlki İstanbul’un 500. fetih yıldönümü hazırlıkları ve bunun şiire ve sanata yansımaları. Atasoy’un kurduğu dergi ve yayınevinin adları altında işte böyle bir havanın etkisi hissediliyor. Diğer bir akım ise, doğrudan Mevlâna ve Mevlevilik rüzgârı!.. Cumhuriyet döneminde yasaklanan Mevlevi törenlerinin önü, ilk defa 1952 yılında açılmış, Konya ve Afyon’da ilk Mevlevî ayinleri icra edilmeye başlanmıştı. Dolayısıyla Arif Nihat Asya’nın Kubbe-i Hadrâ’sı (1956) ile Rubaiyât-ı Arif’i (1956) bu yıllardan birer armağan olduğu gibi, Asaf Halet ile A.Kadir gibi nice sanatçılar da aynı kervana katılmakta gecikmemişlerdi.

Sonra bu yayınlar arasında bazı tercümeler ve şiir kitapları da dikkatimizi çekiyor. Stefan Zweig’ın Yıldızının Parladığı Anlar’ının, ilk defa İstanbul Yayınları arasında çıktığını görmek oldukça anlamlı. Bu çeviriyi Burhan Arpad yapmış. Salâh Birsel’in tercüme ettiği Zweig’ın bir başka eseri de şu: Bir Kalbin Ölümü ve Mürebbiye! (1954). Henry Troyat’tan Adnan Benk’in çevirdiği Yeşil Sinek (1955) ile G. Simenon’nun Yaşamak Hırsı’nı (1954) da unutmayalım. Bu tercümeyi ise Sait Faik’in yapması bilhassa dikkat çekici.

Bu arada İstanbul Yayınları’nın, şiir kitapları yayınlamaktan da geri durmadığı anlaşılıyor. Şimdi adı bile hatırlanmayan Sami Günel’in, Son Kuşak Şairleri üzerine yaptığı bir çalışması var(1956). Gene Sami Günel ile Ali Püsküllüoğlu’nun birlikte hazırladığı Sevgi Şiirleri Antolojisi (1955) gibi. Bundan ayrı olarak Gökhan Evliyaoğlu’nun Dördüncü Cemre’si (1957), Nurettin Özdemir’in Yağmur Sonrası (1955), Adnan Ardağı’nın Şarkıların Vatanı (1955) ve A. Kadir’in Bugünün Diliyle Mevlâna (1955) gibi eserlerin de İstanbul Yayınları arasında çıktığı görülüyor.

Sonra ne oldu? İstanbul Yayınları ne zamana kadar kitap yayınını sürdürdü? Maalesef hiç bir bilgimiz bulunmuyor.

#Turgut Atasoy
#Naim Tiralı
#Stefan Zweig
5 yıl önce