Üç bölümden oluşan eserin birinci bölümünde, toplumsal değişimin eşiğindeki Türkiye'de, Türk kadının değişim serüveni anlatılıyor. Cumhuriyet öncesinde Türk kadının toplumdaki konumu, Batı'daki gelişmeler ve feminizm hareketinin doğuşu, tarihsel gelişmelerin ışığında Türkiye'de değişimi sağlayan etkenler bu bölümde ele alınan konular arasında bulunuyor. İkinci bölümde, cumhuriyet sonrası Türk kadının toplum içindeki görünürlüğünü hızlandıran etkenler mercek alıtan alınıyor. Kurtuluş Savaşı'yla birlikte yıldızı parlayan Türk kadının yasal kazanımları, kadınların siyasal yaşamda yer almaya başlamaları, kültür ve eğitim politikalarında kadınların yeri ve ekonomik alandaki gelişmelerle birlikte sanayileşmenin kadınlar üzerindeki etkisi bu bölümdeki konu başlıklarını oluşturuyor.
Üçüncü bölümdeyse, kentleşme sürecine giren Türkiye'de kadının şehir ortamında yaşadığı sorunlar, çok partili süreçte kadının durumu, kırsal kesim kadınlarının yaşadığı problemler, daha önceki yıllara nazaran kadınların çalışma hayatında boy göstermeye başlaması, gecekondulaşmanın kadınlar üzerinde bıraktığı etkiler gibi konular ele alınıyor. Cinsiyete dayalı araştırmalar söz konusu olduğunda, erkeklerden ziyade genellikle kadınlar üzerinde çalışmalar yapıldığını söyleyen ve bu durumun son bulmasını ümit eden yazar, 'Türkiye'de Toplumsal Değişme ve Kadın'da, kentlisinden kırsalına kadar bütün Türk kadınların varolma çabasını anlatıyor. Kitabı okurken, kız çocuklarının 1921 yılından sonra üniversitelere kabul edilmeye başlandığı, 1922 yılı eylül ayında Tıp Fakültesi'ne 7 kız öğrencinin yazılmasının ilk etapta toplumdan tepki gördüğü, 1928 yılında Türkiye'nin ilk kadın doktorlarının diploma aldığı, İstanbul Barosu'na ilk kadın avukatın 1936 yılında kaydolduğu gibi ilginç bilgiler öğreniyoruz. (Kültür Bakanlığı Yayınları)
