|

Fala bel bağlamak imana zarar verir

Kimi insanlar, bazı falcılar hakkında “Söylediği çıkıyor, geleceği tam biliyor, kısmet açıyor!” gibi inanışlara kapılıyor. Bu düşünceler en başta Allah’a iman olmak üzere, kadere imanı da zarara uğratır. Kişiyi gizli ve açık şirkin içine iterek, Allah’a tevekkülü ortadan kaldırır.

00:00 - 19/11/2021 Cuma
Güncelleme: 17:21 - 24/11/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Hazırlayan: Zeynep Betül Erhun
Hazırlayan: Zeynep Betül Erhun

İnsanoğlu çok eski çağlardan beri gaipten haberdar olmak veya başlayacakları bir işin sonucunun nasıl olacağına dair meraklarını gidermek için fal, kehanet, büyü gibi uğraşılar edinmiş veya bunu yapan insanlara minnet etmiş. Günümüz modern toplumlarında da varlığını devam ettiren bu inançlar maalesef popülerliğini de hiç kaybetmiyor. Özellikle falcılık, tarihten günümüze isim ve şekil itibariyle farklılıklar arzetse de hala güçlü bir şekilde günümüzde de varlığını sürdürüyor. İnsanoğlunun bilinmeyene ve saklı olana dair merakı oldukça da maalesef olmaya devam edecek gibi görünüyor.

KAHİNLER VE FALCILAR BİLEMEZ

Ancak gaybı bilme, gayb aleminden haberler verme, dünyanın geleceğine, insanların kader çizgilerine ve ileride başlarına gelecek olaylara ait bilgiler verme iddiası hakkında İslam’ın hükmü gayet kesin: “Gaybı ancak Allah bilir.” Yüce Allah, Neml Suresi’nde şöyle buyuruyor; “De ki: göklerde ve yerde gayb-ı Allah’tan başka bilen yoktur.”

En’am Suresi 50. Ayet’in mealinde ise şöyle deniyor: “De ki; size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı bilemem. Size ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.”

Bu ayet-i kerimeler, gaybı ancak Allah’ın bildiğini, yüce Allah tarafından bildirilmedikçe değil kahinlerin, falcıların, müneccimlerin, Peygamberlerin dahi gayb alemini ve olayları bilmesinin mümkün olmadığını ortaya koyar.

BİLDİRİLDİĞİ KADAR BİLİRLER

Sebe Suresi’nde şöyle buyrulur: “…Cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı.” Kimi insanlar, bazı falcılar hakkında “Söylediği çıkıyor, geleceği tam biliyor, kısmet açıyor!” gibi inanışlara kapılıyor. Bu düşünceler en başta Allah’a iman olmak üzere, kadere imanı da zarara uğratır. Kişiyi gizli ve açık şirkin içine iterek, Allah’a tevekkülü ortadan kaldırır, falcıları yüceltir. Kaldı ki, hadis-i şerifte de ifade buyrulduğu üzere, bütün bunlar, cinlerin fısıltılarından başkası değildir.

Eğer insanlar gaybı bilselerdi, en başta Peygamber Efendimiz ve peygamberler, nerede, ne zaman, ne yaşayacaklarına muttali olurlar, kime nasıl davranacaklarını bilirler, ne zaman vefat edeceklerinden haberdar olurlardı. Mesela Yakub Aleyhisselam, oğlu Yusuf Aleyhisselam’ın başına gelenleri bilemedi. Oğlu yanı başında bir kuyunun içindeyken O’ndan haberi olmadı. Veya Musa Aleyhisselam, Firavun’un sarayında Allah’ın izniyle mucize gösterirken yüzü halden hale geliyordu. Elinde gerçekleşen mucizeye kendisi de şaşırıyordu. Zira gaybı bilmiyordu.

GÖKLERE GÜÇ ATFETMEYİN

Kahve, tarot kartları, fasulye, suya bakma gibi bir takım araçlar kullanılarak bakılan falların haricinde günümüzde popüler olan bir diğer fal çeşidi de yıldız falları. Astroloji olarak bildiğimiz bu fal çeşidinde de insaların doğdukları günde, gökyüzündeki yıldızların durumundan yola çıkılarak yorumlar yapılıyor.

Göklerin büyük bir nizam ve ihtişam içinde yaratıldığı, başını gökyüzüne kaldıran herkesin malumu. Göklerin ve yerin yaratılışı Allah’ın delillerindendir ve her biri Allah’ın emrindedir. Bununla ilgili Kur’an’da pek çok ayet yer alır. Dolayısıyla gökte ve yerde olanlar insanları etkileyemez, talihlerini belirleyemez. Ayrıca Allah, pek çok yerde buyurduğu gibi “İnsanı en güzel surette yaratmış”, ona huy, mizaç ve karakterini vermiştir. Yıldızların veya gök cisimlerinin hareketleriyle bunların değiştiğini iddia etmek oldukça sakıncalıdır. Zira gökteki varlıklara böyle bir güç atfetmek İslam’ın tevhit ilkesiyle çelişir.

ŞİRK KOŞMUŞ OLUR

Hz. Peygamberimiz’in fal bakmak, baktırmak, büyü yapmak, yaptırmak, gaibden haber vermek veya almak konusundaki sözleri çok kesindir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: “Kim düğüm yapar, sonra ona üflerse, sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa, şirk koşmuş olur. Kim de (kendisini koruması için nazarlık ve benzeri) bir şey takarsa, o taktığı şeyin korumasına havale edilir.”

Tevbe etmeliyiz

  • Müslümanların kalpleri, Hak ile meşgul olmayınca, batıl o kalbi işgal ve istila eder. Kalplerdeki inanç boşlukları, inancın bulunup amelin ihmal edilmesi, dua ve tevekkülden uzaklık, gereksiz meraklar, kuruntu ve fesatçılık, hasetçilik, kıskançlık gibi kötü hasletler insanı Allah’ın ve Rasûlü’nün haram kıldığı işlere yönlendirir. Mühim olan, hatadan bir an önce kurtulmaya çalışmak; tevbe, istiğfar ile o hataya bir daha yönelmemek ve hakkına girdiği kimselerden helallik dilemektir.

#Neml Suresi
#En’am Suresi
#Fal
#Sebe Suresi
#Tarot
2 yıl önce