|

Çözümü gerçekten istiyorlar mı

Başbakan Davutoğlu, Malatya dönüşü uçakta net mesajlar verdi: Yol haritası belli, HDP'liler de her şeyden haberdardı. Buna rağmen 'çözüm sürecini bozarım' diye şantaj yaptılar. Bize şantaj sökmez. Çözüm sürecini sadece biz mi istiyoruz? Senin iradeni ben görmek istiyorum artık. Samimiyetleri konusunda kuşkum çok arttı. Demek ki bunların arasında bir grup, çözümden çok rahatsız. Çünkü burada bir sektör var, bir rant var.

Abdülkadir Selvi
00:00 - 12/10/2014 Pazar
Güncelleme: 22:05 - 11/10/2014 Cumartesi
Yeni Şafak
Çözümü gerçekten istiyorlar mı
Çözümü gerçekten istiyorlar mı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Malatya dönüşü gazetelerin Ankara temsilcilerinin sorularını cevaplandırdı. Davutoğlu, ABD'nin Suriyeli muhaliflerin eğitimi konusunda Türkiye ile anlaştıkları yönündeki açıklamaları başta olmak üzere, uluslararası koalisyon, Kobani bahanesiyle Türkiye'de yaşanan şiddet olayları CHP ve HDP'nin bu olaylar nedeniyle yaptıkları açıklamalar, Irak ve Suriye tezkeresi ile Türkiye'nin uluslararası koalisyona katılması şartlarıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. İşte Davutoğlu'nun cevapları:

SATRANÇ OYNAMAYI BİLENLERDENİZ
Kobani bahanesiyle sokaklar savaş alanına çevrildi. HDP'nin yaptığı çağrı, çözüm sürecinden sapmaya yönelik bir tavır mı?

Biz tezkereden bir gün önceki Bakanlar Kurulu toplantısında çözüm süreci ile ilgili karar çıkardık. Bu zamanlama ile şu mesajı verdik; bakın herkes doğru anlasın, HDP'ye verdik bu mesajı. Biz bu tezkereyi çıkararak Kürtleri karşımıza almaya niyetimiz yok. Ne içerideki ne dışarıdaki Kürtleri. Çözüm sürecini dakik şekilde işleteceğiz. Tezkere sadece ihtiyaç halinde kullanılmak üzere çıkartılıyor, mesajımız bu. Yani o çözüm süreci kararını o gün, ben hatta bir gün önce getirdiler 'bekleyin yarın yapacağız' dedim. Hatta tezkereyi göndermeden önce, tezkere gece 12.00'de gitti. Çözüm sürecini 17.00'de imzaladık ilan ettik. Bülent Bey'den de hükümet sözcüsü olarak rica ettik 'aman önce bunu açıklayın' diye... Satranç oynamayı bilen insanlarız. HDP'ye mesajımız çok açıktı. Bu tezkere Kürtlere karşı değil. Ertesi gün, bakın benden bir haftadır Selahattin Demirtaş randevu bekliyordu. Ne gün verdim randevuyu? Tezkereden iki saat önce. Ve ona anlattım içerde. Bak dedim, tezkereye hayır diyeceğinizi söylüyorsunuz. Yarın bizden Kobani'ye yardım isteyemezsiniz, eğer tezkereye hayır derseniz. Sen benimle konuşuyorsun, güzel. Ben ayrıca Kobani'ye nasıl yardım edeceğimizi de söylüyorum ve aynı gün Salih Müslim'i Türkiye'ye getiriyoruz, bakın kaç jest arka arkaya...

PYD'NİN ZULMÜNÜ KÜRTLERE SORUN

Şimdi bunun mantığı ne! Bütün bu jestin üzerine 'Kobani düşerse çözüm süreci biter!' diyorsun. Çözüm sürecine sadece biz mi ihtiyaç hissediyoruz? Yani çözüm süreci bir şantaj unsuru mu bize karşı? Senin iradeni ben görmek istiyorum. Şimdi bu HDP kanadı. Gelin CHP kanadına, 3,5 yıl Türkmen, Arap, PYD yanlısı olmayan Kürt öldürülmüş, geçen sene nisan ayında geldi ilk Kürtler bize. Niye geldiler? PYD'den kaçarak geldiler. HDP'lilerle konuşun, PYD'nin yaptığı zulmü Kürtlere sorun.

ÜÇ YILDA ÜÇ GENSORU

Sen 3 yıl bana üç gensoru vermişsin, Suriye'ye karışma diye. Suriye'de kimseye yardım etme diye. Sonra iş Kobani'ye gelince, 'Batı kamuoyunda bu hükümeti nasıl köşeye sıkıştırırım' derdin bu. Aynı Gezi'deki gibi bir koalisyonla karşı karşıyayız, orada da aynı üslup kullanıldı. Bu CHP'nin şimdi dün ben sordum 'Kobani için tezkere çıkart' diyor. Peki ertesi gün Tel Abyad için mi çıkaracağım daha sonra Bayır-Bucak Türkmenleri için mi? Çobanbey'e saldırı olduğunda neredeydin? Emin olun o Çobanbey'in terkedildiği gün ki Kobani'den daha ağır işler oldu orada, Çobanbey'de o Türkmen yiğitler son neferine kadar savaştılar. Son gelen çocukları ben kabul ettim Dışişleri Bakanı'yken kimsenin haberi yok. Savaştan çıkmış geldiler. Yani sen onlar için niye yüreğin yanmıyor. Halep'te Kürtler katledilirken neredeydin HDP! Bu ikiyüzlülük başka bir şey değil.

BİR YIL DEĞİL BİR HAFTA
Olayların ardından çözüm sürecini aynı kesimleri muhatap alarak devam ettirecek misiniz

Samimiyetleri konusunda kuşkum çok arttı. Ben Başbakan olarak bütün bunları izah etmişim. Yetkilendirdiğimiz isimler konuşmuşlar, yol haritası üzerinde mutabık kalınmış. Bunlar bir sene önce olmuyor, bir hafta önceden bahsediyoruz. Yol haritası belli. Her şey belli, yani hiçbir HDP'li 'hükümetin planından habersiziz' diyemez. Gayet iyi biliyorlar. O zaman aklınızda birkaç şey kalıyor. Demek ki ya bunların arasında bir grup çözüm sürecinde çok rahatsız ve bu çatışmaların devam etmesini istiyor. Çünkü burada bir sektör var, bir rant var. Ve o şey içinde hepsi bir yere doğru sürükleniyor. O zaman tabi sormak bizim hakkımız. Bunlara kim karar verecek, yani bu işi kim yönetecek. Türkiye'ye şantaj yapılmak isteniyor, bize şantaj sökmez. Bundan sonra atılacak her adım, muhataplarımızın tavırlarına bağlı. Hiçbir şey karşılıksız değil. Önce tavır göreceğiz. Önce hukuk düzenine saygı göreceğiz. Biz Türkiye'deki Kürt vatandaşlarımızla ilgili düşüncelerimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz.

ABD ile Türkiye, Suriyeli muhaliflerin eğitilmesi konusunda bir anlaşmaya vardı...

Suriyeli muhalifler konusunda zaten bizim tutumumuz belli. Açık söylemek gerekirse Amerika bugün geldiği noktaya bundan 2 sene önce Batı ülkeleri, Suriye'nin Dostları Grubu gelmiş olsaydı ve ılımlı muhalefet desteklenmiş olsaydı, bugün ne IŞİD'in kullanabileceği bir alan olurdu, ne de rejim böylesine barbarca katliam yapabilecek güce kavuşurdu. Ama maalesef uluslararası toplum Suriyelilerden oluşan ve yabancı hiçbir savaşçı barındırmayan, şimdi batı kamuoyunun en fazla rahatsız olduğu şey yabancı savaşçılar. Halbuki 2013 yılına kadar 2012 sonuna kadar neredeyse yabancı savaşçı yoktu Suriye'de. Olan savaşçılar, Suriye ordusundan kaçan savaşçılardı. Yani kaçan askerlerdi ve düzenli bir ordu mantığı ile. Aslında bir tür Suriye ordusuydu. Özgür Suriye Ordusu adı da onun için konmuştu kendileri tarafından.

HALEPLİLER HALEP'İ İDLİBLİLER İDLİB'İ

Uluslararası toplum ilk çatışmaların başladığı 2011 Nisan'ından 2013 Nisan'ına kadar 2 yıl ne yaptı, hiçbir şey yapmadı. Türkiye ve bazı ülkelerin verdiği destek dışında muhalefete gerçek anlamda destek vermedi. Bizim kanaatimiz şu; Musul'da, Kuzey Irak'ta ve Irak'ın Sünni bölgelerinde, Suriye'nin Sünni bölgelerindeki IŞİD'i ancak halk engelleyebilir. Yoksa IŞİD'i rejim üzerinden engellemeye kalkarsanız IŞİD'in cazibesi artırılır, çünkü Sünniler artık alternatiften ümitlerini kestikleri için IŞİD'in safında yeralırlar. Esed'in safına artık Suriye halkı gitmez. O zaman önemli olan Suriye halkının IŞİD'e karşı mücadele etmesi. Aynı şey Irak için de geçerli. Musul'u artık Musullular kurtarabilir. Irak ordusunun Musul'u kurtarmak için bir şey yapması Musulluları IŞİD safına itiyor. Sadece yabancı müdahaleye dayalı eylemlerse daha da yetersiz kalıyor. Çünkü o zamanda Amerikan karşıtlığı, Batı karşıtlığı, yabancı müdahale karşıtlığı esasında IŞİD yine güç devşiriyor. Muhalefet eğitilmelidir, bu tezimiz yeni bir tez değil. Yani Halepliler Halep'i kurtarır, İdlibliler İdlib'i kurtarır sonra bunlar hep beraber yeni Suriye'yi kurarlar.

Londra-Paris yanarken...

İngiliz Guardian gazetesi manzarayı 'Türkiye 1992'li yıllara geri döndü' diye anlatıyor. Peki Londra yanarken hangi yıllara dönmüştü? 2005'te Paris yanarken, bütün varoşları yanarken nereye döndü. Onların kafasındaki Türkiye, arzu ettikleri Türkiye bu. Resim çekmiyorlar, arzu ettikleri resmi çiziyorlar.

Suriye'de 4 ihtimal
Suriye'de 3 yıl öncesine geri mi dönüyoruz?

3 yılda kaybedilen 300 bin insan ve topraklarından uzaklaşan 4 milyon insan içeride kalan 6 milyon insan, bedeli bu... Bakın tek tek bizim dediğimiz yere geliniyor, tek tek. İçeriden bize saldıranlar, dışarıdan bizi eleştirenler Irak'ta da dediğimiz yere gelindi, Suriye'de de buraya geliniyor. Çünkü biz alanda ne olup ne bittiğini az çok görüyor, doğru analiz yapıyoruz. Eğit donat faaliyeti, bu eğitme faaliyeti gecikmiş bir şey.

Anlaşma oldu gibi gözüküyor. Hava operasyonuyla alan açıp, oradan ılımlı muhaliflere yol açılması... Bu mu sağlanacak?

Ben başka yol görmüyorum. Türkiye'ye bir rol biçiyorlar. Benim dediğim şey çok açık. Entegre bir strateji varsa, biz de o rolün o oyunun içindeysek her türlü katkıyı veririz. Suriye'de -bunun altını çizerek söylüyorum- tek bir bölgeye münhasır ve tek boyutlu, sadece askeri ya da sadece siyasi değil entegre bir stratejiye ihtiyaç var. Bizim için ise durum ne, 4 ihtimalli açıkçası... Bir; oturup atıl beklemek. Dünya da bir şey yapmasın, biz de bir şey yapmayacağız. Bu hiçbir şeyi çözmez. İkincisi; onlar bir şey yapacak, biz izleyeceğiz, Türkiye izleyici olamaz. Koalisyon birtakım operasyon yapsın Türkiye buna katılmasın. Bunu demek 3 sene sonra 3 ay sonra Suriye denkleminin, Ortadoğu denkleminin dışında kalmak demek. Üçüncüsü; onlar bir plan yapsın, Türkiye bu planda yeralsın. Bu işten en fazla etkilenen biz isek, başkalarının planının içinde onların istediği kadar bir rol üstlenmeyiz. Dördüncüsü; yani olması gereken ne? Türkiye'nin kaygıları var, öncelikleri var, kapasitesi var, imkanları var. Türkiye kendi görüşlerini masaya koyar, karşı taraflar da kendi görüşlerini masaya koyar, birlikte entegre bir strateji üzerinde anlaşılır. İşte o şu anda yürüyen müzakerelerin esası budur.

Gayet iyi biliyorsun

"Bu adamlar sicili temiz adamlar değil ki, rejimle işbirliği yapmış ve Suriye halkının katliamına ortak olmuş bir örgüt PYD ve Salih Müslim. Şimdi sağda solda özgürlük kahramanı gibi konuşuyor. Bütün o katliamlarda parmakları var, çünkü rejim Haseke'de tutundu. İnsani yardımın her türlüsünü gönderdik Kobani'ye, bunu da biliyorsun. Haseke'ye yardım için özel kapı açtık Şenyurt'ta, kapalı olan askeri kapıyı açtık onu da biliyorsun. PYD'nin rejimle ne zaman ne konuştuğunu da biz biliyoruz. Kimlerle hangi unsurlarla ne konuştuğunu. Bütün buna rağmen çözüm sürecini iyi niyetle sürdürüyoruz. Sonra sen bayramın üçüncü günü memlekete bayramı zehir ediyorsun. Bunun iyi niyetli bir şeyi var mı? Ve sonra diyorsun ki çözüm süreci ve bir de Türkiye'yi itham ediyosun Kobani, IŞİD diyerek. Ama öldürülen insanların bir kısmı sırf sakallı diye öldürülüyor, IŞİD diye. Şimdi bunun ne farkı var katliamlardan.'

Polis yetkileri ABD'deki gibi olacak
Kamu malına zarar verenlere daha ağır yaptırımlar gündemde mi?

Bunların hepsi yapılacak. Şunu söyleyeyim herhangi bir Batı ülkesinde ve Avrupa ya da Amerika'da polise ne yetki tanınıyorsa o yetkiyi tanıyacağız. Özgürlükleriyle de sorumluluklarıyla da... Asker için de aynı şey geçerli... Jandarma bir anlamda toplumsal olayla da ilgili. Öyle bir kanaat var ki Türkiye'de bazı kesimlerde sanki Avrupa'da bazı ülkelerin polise bu tür olaylarda tanıdığı yetki o kadar yüksek ki. İsterseniz Amerika'da bir polis size ehliyetinizi sormak için durdursun, siz elinizi direksiyondan şöyle bir oynatın bakalım... Hiçbir şey Türkiye'nin huzurundan daha önemli değil. Hiçbir şey benim bir tane vatandaşımın canından daha önemli değil. Can güvenliği her zaman diğer özgürlüklerden önce gelir. Silahı alıp da başkalarının canına kast eden birinin özgürlüğünü kısıtlayacağız. Kamu yararı için ve diğer insanların hayat hakkı için...

Kürtlerin hamisiyiz

'İçeride vatandaşlarımızdır Kürtler, hepsi hiçbir fark olmayan vatandaş. Dışarıdaki Kürtlerin de hamisi biziz, başkasına hamilik gerekmez. Kürtlerin Arapların kim olursa olsun zor durumda olan geliyor bize, hamilik budur. PYD rejimle işbirliği yaptı, niye rejime gitmedi. Niye PYD'nin kaçan militanları dahi bize doğru kaçıyor. Geçsinler Şam'a, oraya doğru niye gidemiyorlar, çünkü biliyorlar ki orada merhamet görmeyecekler. Suriye rejimi 50-60 yıldır Kürt halkını ezen Suriye rejimi. Suriye rejiminin hukuksuz olduğunu biliyorlar. Suriye rejiminin gücünün olmadığını biliyorlar. Ama bizde hukuk olduğunu, şefkat olduğunu, güç olduğunu biliyorlar.'

10 yıl önce