Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ortaya çıkan krizler, Türkiye’nin ekonomik ve siyasal anlamda pek çok kez tökezlemesine neden oldu. Cumhurbaşkanı ve Başbakanlar arasında yaşanan kavgalar siyasi, toplumsal ve ekonomik krizleri de beraberinde getirdi. Ülke sadece milyarlarca lirasını değil evlatlarını kaybetti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi 16 Nisan’da milletten onayı alırsa artık yürütme yetkisi, halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanına ait olacak. Böylece çift başlılıktan kaynaklanması an meselesi olan muhtemel kavga ve krizler sona erecek. Unutanlar için Türkiye’nin her an hangi krizlerle yüzyüze gelebileceğini hatırlatmak istedik.
1996 yılından itibaren Demirel, Cumhurbaşkanlığı’nın sınırsız yetkilerini Refah-Yol Hükümeti’nin düşürülmesi için kullanmaya başladı. O zamanki hükümette başbakan yardımcısı olan Çiller, Başbakan Erbakan ile başbakanlığı değişme hususunda mutabakata varmıştı. Bunun üzerine Erbakan hem istifa mektubunu hem de Çiller’in başbakanlığındaki hükümet için üç partinin milletvekillerinin imzasının bulunduğu taahhütnameyi Demirel’e sundu. Başbakanlık görevinde iken vaktiyle “Ben Çankaya’nın memuru değilim” diyen Cumhurbaşkanı Demirel’in cevabı yeni bir krizin habercisi niteliğindeydi: “Bana hükümet empoze edemezsiniz.” Bu süreç 2001 ekonomik krizine giden ilk adım oldu. Cumhurbaşkanı Demirel, 28 Şubat sürecinde cuntanın isteklerini yerine getirdi. Hükümet kurma görevini Tansu Çiller yerine Mesut Yılmaz’a verdi. Demirel, 28 Şubat darbesi sürecinde asker ve yargı ile aynı safta durdu.
Bakanlardan büyükelçilere, MGK’dan farklı bürokratik makamlara kadar birçok noktada atama krizleri Cumhurbaşkanı Sezer ve Başbakan Erdoğan döneminde de kendini göstermişti. Bürokrasi adeta vekâletle yürütülür hale gelmişti. Eşleri başörtülü olduğu gerekçesi veya varsayımıyla ataması yapılamayan kadrolar yüzünden ülke bir yönetme sorunuyla karşı karşıya kalıyordu. Sezer, AK Parti hükümetleri döneminde yapılan yasa değişikliklerinden 64’ünü veto etmiş ve her vetoda kendisine ayrılan yasal süreyi sonuna kadar kullanarak ülkenin ilerleyişinde kasis rolü oynamıştı.
19 Şubat 2001 tarihli MGK Toplantısı’nda Sezer’in Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlatması üzerine Ecevit toplantıyı bakan ve bürokratları ile terk etti. Gecelik faizler yüzde 7 bin 500’lere kadar çıkarken Merkez Bankası’ndan 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı oluyordu. Halk meclis önünde yazar kasa kırarak tepki gösterdi. Sezer, aynı dönemde tam 9 yasa değişikliğini de veto etmişti.