|

Armut pişer, dibine düşer

Beyazperdenin “temiz yüzlü çocuğu” Kevin Costner'a olgunluk yıllarında esaslı bir kötü adam portresi çizme fırsatı sunan “Bay Brooks”, sürükleyici öyküsüyle suç filmi sevenleri yeterince memnun edecek bir yapım...

Ömer Çakkal
00:00 - 2/06/2007 Cumartesi
Güncelleme: 00:46 - 2/06/2007 Cumartesi
Yeni Şafak
Armut pişer, dibine düşer
Armut pişer, dibine düşer
Bay Brooks

2007-ABD Yapımı

Yönetmen
: Bruce A. Evans

Senaryo
: Bruce A. Evans, Raynold Gideon

Müzik
: Ramin Djawadi

Görüntü
: John Lindley

Oyuncular
: Kevin Costner, William Hurt, Demi Moore, Dane Cook, Jason Lewis

Süre
: 120 dakika

İçerik uyarıları
: Filmin bir sahnesinde cinsellik/çıplaklık, yoğun olarak da şiddet içeren unsurlar vardır. 18 yaşından küçüklerin ve bu tür temalardan hoşlanmayanların izlememesi önerilir.

* * 1/2




Amerikalı orta ölçekte bir fabrikatör olan Earl Brooks, dışarıdan bakıldığında iyi bir aile babası ve saygın bir işverendir. Bay Brooks'un kendisi dışında kimsenin bilmediği bir özelliği ise polis raporlarının gizemli "Parmak İzi Katili" olmasıdır. Brooks'un iki kişilikli ruhunun -tam bir cinayet bağımlısı olan- diğer cephesi, "Yılın Ticaret Adamı" seçildiği günün akşamında bir kez daha harekete geçer. Bu bağımlılıktan kurtulmanın yegâne yolunu yakayı bilerek ele verip hapse girmekte gören kahramanımız, yeni kurbanları olan dansçı bir çifti evin perdelerini örtmeden vahşice öldürür. Ertesi gün cinayetin fotoğrafları ile kapısını çalan Smith'in şantaj için ne kadar para isteyeceğini düşünürken de kendisini mumla aratan bu genç psikopatın "Yeni cinayetinde beni de yanında götüreceksin" şeklindeki teklifi karşısında şaşkına döner.

Öte yandan, Bay Brooks'un okulu terk ettiğini söyleyerek eve dönen kızının kirli sırları da ailede yeni sarsıntılara neden olacaktır. Genç Brooks, kendisini hamile bırakan sınıf arkadaşını, cinayetin kanıtı olan baltayı olay yerinde bırakarak öldürmüştür. Biricik kızının ruhunda gizli bir katil barındırmasını kendisinden ona geçen kalıtımsal etkiye bağlayan Brooks, çocuğunun "pisliğini temizlemek" için okula gidip yeni bir cinayet işler ve olaya “seri katil işi” süsü verir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi kendisini adım adım izleyen inatçı bir dedektifin soluğunu da ensesinde hisseden adamımız, bu berbat durumdan yegane kurtuluş yolunu, bir sonraki cinayetini izlemek için sabırsızlanan Smith tarafından öldürülmekte görür. Fakat, "bay profesyonel katil"in izleyiciye son bir sürprizi daha vardır.


Sağlam örülmüş bir polisiye














Bruce A. Evans'ın, aynı bedende yaşayan iki farklı kişilik temasına odaklanan yapıtı “Bay Brooks”, “acımasız katil”in vicdanı ile hesaplaşmasının öyküsü değil. Hatta bir katilin dışarıdan bakıldığında güzel ve meşru görülen hayatının çarpıcı tezatları da değil. Amacı bu muydu bilinmez ama, bence “Bay Brooks”, zekâ küpü bir katilin şaşırtan cinayet bağımlılığının estetize edilmesinin filmi. Baş kahramanını 1980 ve 90'ların -şimdilerde artık epeyce çaptan düşmüş olan- yıldız oyuncusu Kevin Costner'ın canlandırdığı filmde kendisine, onu köşeye kıstırmak için can atan inatçı dedektif rolünde Demi Moore ve “kötü ruhu” olarak da William Hurt gibi deneyimli isimler eşlik ediyor.

Maalesef bizde bakir bir alan olarak hakkı yeterince verilmese de Amerikan sinemasında benzerleri yüzlerce kez çekilen polisiye öykülerin arasından, vasatın üzerine çıkabilen senaryosu ve hiç düşmeyen temposu ile sıyrılan Bay Brooks, izleyiciye ipuçları verip onu öykünün gelişimi hakkında tahminlere yöneltirken, şaşırtıcı sürprizleri ve başarılı sinematografisiyle de yüksek bir seyir zevki sunuyor. Kimi sahnelerinde -kulakları tırmalayacak ölçüde abartılı kullanılan ses efektlerinin de etkisiyle- izleyiciyi bir hayli geren film, suç ve polisiye filmlere belli bir ilgisi olanlar için çok da boş bir tercih değil.

En başında söylemem gereken yargıyı şimdi ortaya koyayım. Ben bu filmden belli ölçüde keyif aldım. Bazı bölümlerdeki aşırı şiddet ve soft-porno sınırlarındaki bir sahnesinden rahatsız oluşum bir yana bırakılırsa, “yetişkin bir suç filmi sever” olarak iki saatimi bu filme ayırdığım için pişman olduğum söylenemez. Kendi adıma, hayranı olduğum bir tür olan “polisiye sinema”nın, sınırları ne kadar da geniş bir derya olduğunu bir kez daha müşahade ettim.

Altını çizerek söylüyorum, kesinlikle küçüklere göre değil; ancak yetişkin polisiye filmi seven yetişkinler bu filmin işlenişine sinen zeka gösterilerinden belli bir seyir zevki alacaktır. Öte yandan, bu türe karşı hiç bir ilgim yok diyenler için de ısrar anlamsız. Doğrudan meraklısına…


17 yıl önce