CHP, Sosyalist Enternasyonal''in üyesi, ancaakk “sosyal demokrat” olduğuna kimseleri inandıramıyor. Avrupalı sosyal demokrat biraderleri bile CHP''nin “Sosyalist Enternasyonal''den ihraç edilmesini istiyorlar. Yani ne Türkiye''de ne Avrupa''da hiç kimse sosyal demokratlığı CHP''ye ya-kış-tıra-mı-yorrr. Söylemseme (playback) yapacak olursak partinin kökünde sosyal demokratlık falan da yok biliyorsunuz. O sonradan olma. Ecevit gibi Amerika, İngiltere görmüş genç siyasetçilerin zorlamasıyla İsmet Paşa CHP''nin rotasını oflaya puflaya Orta''nın Solu''na doğru hafifffçe kıvırmıştı o kadar. CHP''nin “sosyal demokrasi” açıklarına dümen kırması Ecevit''le başlar. CHP artı Ordu, eşittir İktidar formülünün partiyi hem halktan hem de iktidardan uzaklaştırdığını savundu Ecevit. Çünkü demokrasilerde partiler seçimle iktidara gelebiliyorlardı. Ara sıra ara rejim dönemlerinde CHP''nin yüzü gülüyordu gülmesine tabii, ama çok çabuk geçiyordu balayı. Halksandığı bulunca CHP''yi kaybediyordu. CHP''nin sandıklı demokrasiye ayak uydurması zaman aldı bu yüzden. Demirel''i iktidardan gönderen 12 Marrt darbesine okkalı bir selam çakan İsmet Paşa, promosyondan parti üyesi Nihat Erim''i de solcuların kafasına balyoz indirsin diye Başbakan olarak verince Ecevit “olmaazzz” diye narayı patlattı. Lakin kim duya!
Genel Sekreterlik görevinden istifa ederek isyan bayrağını çeken Ecevit, İsmet Paşa''yı tuş ederek gemiyi sosyal demokrasi çıpasına bağladı. Böylece eski CHP''yle ilgisi kalmadı partinin. Nasıl olsun ki, CHP''nin tarihi fügürü İsmet Paşa parti üyeliğinden bile istifa etmişti. Deniz Baykal, Ecevit''in gemiyi ele geçirmesi sırasında isyancı tayfaların en gözdelerinden biriydi. Sonrasında geminin dümenini ele almak için Ecevit''e partiyi zehir zemberek eden de oydu. Baykal''ın adı anılınca Ecevit''in midesine anında kasınçlar giriyordu. Sonra araya bir başka darbe, 12 Eylül karaçalısı girdi de Baykal''ı ancak savuşturdu başından. Ecevit Altı Ok yerine daha sevecen bulduğu Akgüvercin kanatlarının altına sığınıverdi. Çünkü arkadaşları tarafından çook oklanmış, süngülenmişti.
Aradan yııllarr geçti. Sabırla koruk helva olur misali, Baykal da hayaline kavuştu, davullar çalındı, halaylar çekildi. Geçmişsever (Nostaljik) Deniz Baykal-Önder Sav ikilisi o eski dönemi, rakipsiz, muhalifsiz iktidarı ele aldıkları, yani İsmet Paşa''nın CHP''sini söylem ve eylem bazında ihya etti. Lakin CHP gemisi ne ihya oldu ne de imar. Gemi habire su alıyor, battı batacak. Şimdi de sosyal demokrat olduklarını hatırlayıp, AB sürecini desteklediklerini kanıtlamak için seferberlik başlatacaklarmış. Yani CHP''nin kırışıklıklarını botokslayacaklar. Avrupa''da, Amerika''da temsilcilikler açarak sosyal demokrat olduklarını bir güzel lobileyeceklermiş. CHP önce bize demokratlıklarını kanıtlasın. Sosyal''ine sonra geliriz. Oyu Amerikalılardan değil bizden alacaklar. CHP''liler ilkin kaptanla mürettebatını değiştirseler daha iyi. Gemi kendi kendine su almaz. Ee o zaman? Hele şu botokslama bitsin, bi bakalım! Ama hiç kimse CHP''nin botokslu halinden bir Ajda Pekkan peydah olur sanmasın. O başka, o başka..
Ertuğrul Özkök, sivillerin hatası yüzünden 12 Eylül 1980''de Kenan Evren''in yönetime el koymak zorunda kaldığını yazmış. Vay, vay, vay!.. Süleyman Demirel ne diyecek bu işe? Oraya buraya taş atacağına Özkök''ün ettiği lafın altından kalksın bakalım. Özkök, emekli olduktan sonra Armutalan''da Kenan Evren''e komşu olacak gibi görünüyor. Belki Evren Paşa yareni Özkök''e nü çiziktirmenin inceliklerini de öğretir. Özkök de “Paşam ne kötü şeyler şu siviller, iyi ki siz vardınız da şen oldu dünyamız bizim” nakaratını taşplaklar. Türk basınında Kenan Evren-Cici Darbe hayranı bir tek Özkök kaldı ne hikmetse. Her fırsatta sevgilerini gönderiyor.. Özdemir İnce de ölee oturuyor.. Hani ailecek 12 Eylül''ün cenderesinden geçmiştiniz! Hani kemalistlerin, cumhuriyetçi devrimcilerin, solcuların ocağına incir dikmişlerdi, ne oldu birader?
“Halkın, askeri anayasaya yüzde 92 oy vermesini, ''şeffaf zarf korkusu'' gibi kargaları bile güldüren bahanelerle açıklamaya çalıştılar” demiş Özkök.. Şeffaf zarf korkusunu falan bilmem ama, “Atatürk''ün gözleri maviydi” diye yazarak oyunun renginin “hayır” olacağını ''ima'' eden bir yazarın tutuklandığını, o yayın organının kapatıldığını hatırlıyorum. Varın gerisini siz düşünün! Özkök, halkın bir an önce askeri rejimden kurtulmak için Anayasaya “evet” oyu verdiğini de bilmiyor. Pek çok sivil siyasetçinin yandaşlarına “Aman Anayasaya evet deyin, yoksa daha uzun süre işbaşında kalacaklar” dediğini de unutmuş. Ve dahi emekli bir generalin 12 Eylülden yıllar sonra “Daha erken yapacaktık ama şartların olgunlaşmasını bekledik” dediğini de hatırlamıyor. O bekleme döneminde kaç gencin kurban edildiğinin önemi yok demek ki..
Ertuğrul Özkök portresi yazmak isteyenler ondaki bu Kenan Evren-Cici darbe sevgisinin köklerine inmeliler. Benim merak ettiğim tek şey, 1980''lerin başlarında Özkök''ün neden darbe mağduru Bülent Ecevit''in en yakınında yer aldığı? Bugünkü Özkök''ü anlamak için o günkü Özkök''ün ne olduğuna bakmak lazım.
Milliyet yazarı ve iktisat Profesörü Hurşit Güneş''in “yılda altı yüz milyon dolar Rus hayat kadınıyla birlikte dışarıya kaçıyor” sözlerinin yankısı devam ediyor. Kabul etmek gerekiyor Güneş''in zamanlaması harika..
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Prof. Güneş''in Rus halkından özür dilemesini istemiş.
Hurşit Güneş öteden beri CHP''li bilinir. Bir ara ismi, Kemal Derviş''le birlikte CHP''yi canlandırma girişimlerine karışmıştı. Yeniden CHP Hareketi''nin öncüsüydü. Bir düşünün, Ya AK Parti''li biri aynı lafları etseydi ne olacaktı? Yemin ederim en başta Hürriyet ve Milliyet infaz eder, kıyım kıyım ederlerdi adamcağızı. Şeraitçiliğe delil diye AK Parti iddianamesine eklenirdi.
Güneş, "Fuhuş ahlaksızlıktır. Cinsel özgürlük başka, fuhuş başka bir şey. Ben fuhuşla ilgili bir açıklama yaptım. Bakan ahlaksızlığa göz yummamalı, ahlaksızlığı savunması doğru olmaz” diye konuşmuş. İlginç değil mi? Bir tarafta CHP''li Hurşit Güneş, diğer tarafta muhafazakar-demokrat AK Parti''li Günay. AK Parti şeriati getirecekmiş! Nasıl yani? Böyle mi? Güldürmeyin adamı.. Sizin derdiniz ne, asıl onu söyleyin!
