|
ABD ve Gülen’in iadesi
ABD,
“FETÖ
” elebaşısı Fetullah Gülen'in iade edilebilmesi için “
15 Temmuz darbe girişimi
”ndeki rolü konusunda kesin kanıtlar istiyor. Ayrıca iade talebinin hükümetin değil 'mahkemelerin' konusu olduğunu savunuyor. İlk bakışta makûl gibi görünen bu savunma, hukukî olarak gerekçelendirildikleri halde birçok iade talebinin ABD tarafından geri çevrilmesi nedeniyle çöküyor. Aslında ABD'de iade sorunlarında genellikle siyasî gerekçeler etkili. Hukukî boyut, iadenin geri çevrilmesinde sadece bir bahane oluyor.


ABD, 3 bine yakın insanın hayatını kaybettiği “

11 Eylül”

saldırılarında parmağı olduğu gerekçesiyle

Usame Bin Ladin

'in Afganistan tarafından iade edilmesini isterken ortaya hukukî delil falan koymamıştı. Oysa Taliban Hükümeti ABD'den Bin Ladin ile “11 Eylül” saldırıları arasındaki bağıntıyı gösteren hukukî delilleri göstermesini istemişti. ABD Başkanı

George W. Bush

ise ellerinde yeterli kanıtlar olduğunu söylemekle ve sadece ültimatom vermekle yetinmişti. Taliban Hükümeti'nin Ladin'in Afganistan'da veya bir üçüncü ülkenin denetiminde yargılanmasına ilişkin önerisi de ABD tarafından reddedilmişti. ABD'nin “Gülen” konusundaki tavrıyla, “Ladin”in iadesi için hukukî delil isteyen Taliban Hükümeti'nin tavrı arasında ne fark var?



11 Eylül 2001'de “

Dünya Ticaret Merkezi

” ve “

ABD Savunma Bakanlığ

ı”na yapılan intihar saldırılarının sebebiyet verdiği dehşet havası Bush'un elini rahatlatmış, “

BM

”nin, “

NATO

”nun ve birçok devletin desteğiyle Afganistan'ı işgal ederek Taliban rejimini devirmişti. “

15 Temmuz

” da Türkiye için cumhuriyet tarihinin en kanlı terör olayıydı ve etkisi “11 Eylül”ü aratmayacak ölçüdeydi. Ülkenin parlamentosu, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, polis merkezleri bombalanmış, Cumhurbaşkanı'na suikast girişimi yapılmış, halka ateş açılmış ve 237 kişi bu hain saldırılarda can vermişti.



Taliban Hükümeti ile ABD arasında ne müttefiklik ilişkisi vardı, ne de diplomatik bir ilişki söz konusuydu. Türkiye ve ABD'yse 64 yıldır NATO'da müttefikler. 15 Temmuz girişimi sırasında silah zoruyla alıkonulan Genelkurmay Başkanı

Org. Hulusi Akar

darbeci bir generalin kendisine

“Sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen hocaefendi ile görüştürmek istiyoruz, isterseniz hemen telefonla irtibat kuralım”

dediğine dair ifadesi de var ortada. NATO üyesi bir ülkenin Genelkurmay Başkanlığı'nı üstlenmiş saygın bir generalin tanıklığı ABD için hukuki kanıt teşkil etmiyor mu? Yoksa ABD, Gülen'den itiraf etmesini mi bekliyor?



1991'de Haiti Devlet Başkanı

Jean-Betrand Aristide

“CIA” tarafından desteklenen askeri cunta tarafından devrilmişti. Darbecilerin ölüm mangaları sistematik olarak binlerce muhalifi öldürdü, binlercesini işkenceden geçirdi. Cuntanın ve ölüm mangalarının birçok lideri yıllardır “

CIA

”dan maaş alan güvenilir muhbirlerdi. Cunta rejimi son bulunca ölüm mangalarının elebaşlarından “

Toto

” lakaplı

Emmanuel Costant

ABD'ye kaçtı. Haiti hükümeti defalarca Toto'nun sınır dışı edilmesini istedi. Washington ise CIA'in kirli sırlarına vakıf olan “Toto”yu ABD sınırları içinde tutmayı uygun buldu.



“11 Eylül”ü takip eden günlerde ABD, Taliban'dan Bin Ladin'in koşulsuz olarak iadesini isterken Haiti Hükümeti de mahkemelerce ağır cezaya çarptırılan “Toto”nun iade edilmesini talep ediyordu. Hukukî delillere rağmen Haiti'nin talebine ABD'de kulak veren bile olmadı. ABD işine geldiğinde “hukuk” diyor, işine gelmediğinde “guguk” yapıyor. Gülen'in iadesinin Türkiye ve ABD ilişkileri açısından çok kritik bir aşama olduğunu Washington'un idrak etmesi gerekiyor.


#ABD
#Fetullah Gülen
#Usame Bin Ladin
#CIA
8 yıl önce
ABD ve Gülen’in iadesi
Esmâ ile dua ve beddua
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir