|
Bir de Sadun Aren Hoca"yı dinleyin..

Şu muhalefet tarzına bakar mısınız..

"Üçüncü köprü yapılırsa, bundan kimler rant sağlayacak?"

Bu mudur gösterilmesi gereken tavır?

Doğru gerekçelere dayanan itirazlara sözümüz yok.

Ama bu mantıkla taş üstüne taş koyamazsınız.

Ne olursa olsun..

Herşeye muhalefet etmek..

Türk siyasetine musallat olmuş eski hastalık.

Benden bilgece açıklamalar beklemeyin.

Bu tip''in nasıl oluştuğu konusunda bilgim yok.

Bununla yaşamaya da alışacağız.

Birinci köprünün yapılmasına da Sol''dan tepkiler gelmişti.

Başta Ecevit olmak üzere..

Dönemin bütün hızlı solcuları..

"Olmaz da olmaz..

Olursa da biz bu köprüden geçmeyiz" dedilerdi.

Sonradan pişmanlık da duymuşlardı galiba..

* * *

Elbette her solcuyu aynı sepete koyamayız.

Ama ömrünü sola vakfetmiş..

Prof. Sadun Aren''den söz edeceğim bugün.

Sol''un önemli ideologlarından..

Türkiye İşçi Partisi''ni kuranlardan..

Hapse düşmüşlüğü de var.

"Puslu Camın arkasından" diye bir kitap yazdı.

Açık bir yüreklilikle geçmişin hatalarını anlatıyor.

Özetle şu:

BİR, Zulüm sürsün ki sosyalizm can simidi olsun. İşciler iyi ücret alırsa, düzenin adamı olur.

İKİ, Partimiz sosyalizmi fukaralıkta arama hatasına düştü. Hükümetin başarılı olmamasını istedi. Halbuki başarılı olsa, daha çok okul açacak, eğitim daha iyi olacak vs.

ÜÇ, Hükümetin hiçbir şeyini, olumlu da olsa, kabul etmezdik. Çünkü stratejimiz Sovyetlerden gelen bir stratejiydi, onun koşulu da buydu.

Yani hükümetin başarısını önlemek ve sosyalizmi bu başarısızlıkta aramak. Biz bu yüzden boğaz köprüsüne karşı çıktık.

DÖRT, Çünkü burjuvazi iyi bir şey yapmaz..

* * *

Sadun Hoca''dan bir çarpıcı itiraf da şöyle..

''Sosyalist Sol, Moskova''nın temsil ettiği ideoloji dışında düşünemezdi.''

Bakın ne diyor:

"Dünya sosyalist sisteminin varlığı bize umut veriyordu. Bu düşünceden başka türlü düşünmek, sosyalizmi terk etmek olurdu."

Katı bir inanç..

Ülke gerçeklerinden kopukluk..

Ve ardından gelen melankolik yalnızlık..

Çözülmeler, sapmalar..

Hatta sapıtmalar.

Saçmalık bunlar.

Ama gerçek.

Buyursun gelsin temelli kalsın

CHP''liler bugünlerde Nazan Öncel''in "Hay hay buyursun gelsin, hay hay temelli kalsın" şarkısını dinliyorlarmış. Meğer Deniz Baykal, Emekli Subaylar Derneği yöneticilerini kabul ettiği sırada, Cumhurbaşkanı Sezer''i de Köşk''ten emekli olduktan sonra CHP''ye buyur etmiş. Eski bir CHP''li olan Sezer, Baykal''ın davetini kabul eder mi bilemem.

Gülümsemeyen bir Cumhurbaşkanına alıştık, gerildik yıllar boyunca. Şimdi de Sezer''li Gülümsemeyen Parti, ölümden beter bir yazgı olmaz mı?

Halk tiyatroya gidince, vatandaş dışarda kaldı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi''nin Şehir Tiyatroları bilet ücretini geçici bir süre için 1liraya düşürmesi hoşa gitmedi. Eskiden tiyatro seyredilmiyor, denilirdi. Şimdi de, tiyatroyu ucuzlatıyorlar, diyorlar. Ucuzlayan tiyatro değil, bu olayı da siyasi malzemeye dönüştürmeye çalışan kafası karışık zihniyet.

Şehir Tiyatroları''na ilgi beklenenin üstündeymiş. Maksat hasıl olmuş. Kimse üzülmesin. İyi oyun, seyircisini mutlaka bulur. Bulmasa da gam değil. Tiyatro da diğer sanatlar gibi, en zor şartlarda yaratıcılığını sürdürür. Ama tiyatro da eğlence ve magazin sektörünün parçası haline gelmemeli. Sarsıcı, düşündürücü rolünü yitirmemeli.

17 yıl önce
Bir de Sadun Aren Hoca"yı dinleyin..
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı