|
Bu bölgede barış, serap gibidir!
İdrâk ettiğimiz her bayramın “
İslam dünyası
”nın sulh ve selameti için hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. Her bayrama yeni bir umutla giriyoruz, ama ne yazık ki hevesimiz yine kursağımızda kalıyor. Yakın bölgemizin durumuysa özdeyiş haline gelen şu cümlede ifadesini buluyor, “
Bu bölgede sulh serap gibidir, uzaktan görünse de yakınlaştıkça kaybolur
..” Yine de umudumuzu yitirmeyeceğiz, o özlediğimiz sulh iklimini aramaya devam edeceğiz.

ABD Başkanı
Trump’
ın Ortadoğu ziyaretinden sonra ortaya çıkan manzara yeterince ürkütücü. “
Katar Krizi
” Körfez bölgesini de ateş çukuruna doğru adım adım sürüklüyor. Türkiye taraflar nezdinde girişimlerde bulunarak barışı arıyor. Bu bölgede barışı aramak çok değerli bir girişim. Bu girişimler baltalandığı takdirde bir fırsat daha avuçlarımızdan kayıp gidecek. Hiç şüphesiz, Türkiye’nin girişimlerini gelecek kuşaklar daha iyi idrak edecekler..
Arap dünyası
” kendi içinde parçalanırken İslam dünyasının beraberliğinden dem vurmak havanda su döğmekten öteye geçemiyor. Sahici hiçbir sorun Arap dünyasını ortak bir fikir ve iş etrafında birleştiremiyor. Hırslarına gem vuramayan sözde Arap liderler ise bölgeyi yabancı güçlerin av alanına çevirdiler. Manzara
, ”Kimin hançeri, kimin sırtında
” bilmecesini andırıyor.
19. yüzyılda emperyalist güçlerin kurguladıkları “
Büyük Oyun
’un yeni bir versiyonu ile karşıya karşıyayız. İngiliz düşünür
John Gray
bu versiyonu, “
Büyük güç rekabeti için yeni bir çağa giriyoruz”
cümlesiyle karşılamıştı. Güç rekabeti ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Çin ve Rusya gibi aktörler arasında “
ticaret savaşları
”nı tetikliyor. Afganistan, Irak, Suriye, Libya savaşları ve Katar krizi enerji odaklı ticaret savaşları etrafında dönen entrikaların yansıması.
Suriye, uluslararası ve bölgesel çatışmaların aynı anda yaşandığı tipik bir örnek. Bu örnek dünyanın birçok çatışmalı alanı için de geçerli. Çoğun İslam dünyasını içeren bu alanlarda şer güçler gizli-açık rekabet halindeler. Kendileri bizzat yüz yüze gelmeseler dahi “
Vekâlet Savaşları
” yoluyla bu kirli rekabeti sürdürüyorlar. Çekişen güçler bir yerde birbirinin müttefiki, bir yerde amansız rakipleri. Durum tehlikeli, zemin kaygan ve işler bir noktada hızlı şekilde kontrolden çıkabilir. “
Birinci Dünya Savaşı
” böyle bir sürecin sonucuydu.

Büyük güçler arasındaki rekabet, silah tekellerinin çıkarlarıyla örtüşerek yaşadığımız dünyayı daha da güvensiz kılıyor. Herkesin herkese karşı silahlandığı bir dünyada umutlar kararıyor. Yakın bölgemiz silah tüccarlarının cenneti oldu. Ülke kaynaklarını biribirilerine karşı silahlanmak için harcayan otokrat, baskıcı rejimler kendi halklarının mutluluğuyla daha az ilgililer. Bu ülkelerde devletin ceberrutluğu ve sivil toplumun güçsüzlüğü yüzünden umutsuzluğa kapılan gençler daha insanî bir yaşama erişmek için başka ülkelere kaçıyorlar.

Ortadoğu’da nüfusun yüzde 65’i 30 yaşın altında. Gençler yönetimlere güven duymuyor ve geleceklerinden çok endişeliler. “
Arap Baharı
” gençlerin yönetimlere duyduğu öfkenin patlamasıydı. Kendisi de bir suikaste kurban giden Lübnan’lı yazar
Samir Kassir
’in ifadesiyle bölgede “
yurttaşlık krizi
” yaşanıyor. Yurttaşlık krizini herhangi bir kültürel eğilime isnat etmek hata olacaktır. Arap dünyasındaki gerçek kriz ise, devletin krizidir. Her bir Arap ülkesinde devlet öyle ya da böyle bir kriz yaşıyor. Gençleri ya ülkelerinden kaçmaya mecbur eden, ya sindiren yahut şiddete yönelten bu iklim değişmeden huzur ve sükun gelmeyecek.
#ABD
#Donald Trump
#Arap Baharı
7 yıl önce
Bu bölgede barış, serap gibidir!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset