|
Bünyeyi içten kemiren virüsler..
Milletçe nasıl bir tehlikenin eşiğinden döndüğümüz her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. “
Fetullahçı
” şebeke tarafından ele geçirilmeden evvel, her biri bu milletin çocukları olan insanları zehirli virüslere dönüştürerek devletin en mahrem birimlerine kadar salmışlar.Bu insanları millete ve devlete kurşun sıkan suikastçilere çevirmişler. Kimler, hangi uluslararası güç odakları formatlamışsa, derslerini iyi çalışmışlar.
“Batınî”
denilen, Kur'an ayetlerinin gizli anlamlarının olduğu ve bu anlamların Allah tarafından seçilmiş imamlarca bilinebileceklerine itikâd edilen yapının yeni bir versiyonudur bu.


Batınî suikastçiler sultanların en yakınına sızdırılmıştı. Sıkı korunan bir sultan sabah uyandığında başucuna bırakılmış bir hançerle karşılaşıyor yahut bir vezir en yakınındaki suikastçinin darbelerine maruz kalıyordu. Batı lügâtine “

Suikastçiler

” veya “

Haşhaşîler”

olarak giren terörist şebekenin “

Büyük Selçuklular

” ve “

Eyyubiler

” devrinde nasıl fesâda yol açtığını, devletleri nasıl bir zaafiyete uğrattığını biliyoruz. Batınî eğitimden geçirilerek beyinleri iğfal edilen suikastçiler 'cennet' vaadiyle aldatılıyor, kendilerine her ne yaptırılırsa, iyi birşey yaptıklarını zannediyorlardı. Tarihin sayfaları içinde dehşetle izlediğimiz bu menfur yapıların modern versiyonunun üretildiği kimin aklına gelirdi?



Tarih sadece gelmiş geçmiş olayların kronolojik anlatımı değildir. İnsan, tarihin hem öznesi, hem nesnesidir. Tarihin malzemesi insandır ve Tarihte olan her şey, bir başka form içinde yinelenebilir. Yaşadığımız vakâya bakarsak, “

Batınîler örneği

” titizlikle incelenerek bir yenisi üretilmiş. Bu milletin çocukları arasından devşirdiklerini kendi nam ve hesaplarına kullanmışlar ve devletin mukadderâtına müdahale edecek bir mekanizma olarak ellerinde tutmuşlar. Bulundukları birimlerde engel olarak gördükleri kim varsa, bertaraf etmek için her yola başvurmuşlar. Son birkaç yıl içinde tanık olduğumuz hadiselerde, içerde ve dışarda düşmanlarımızın çoğalıp dostlarımızın azalmasında, devletin mahrem kurumlarına sızdırılmış bu sinsi şebekenin rol oynamadığını kim iddia edebilir?



Divân-ı Berîd

” adı verilen, Sultan'ın ve Devlet'in haber alma, haberleşme ve posta sistemini yürütmekle görevli teşkilatın, amacının dışında nasıl kullanıldığına ilişkin tarihi bir örnek de var elimizde.

Sultan Alpaslan

bu teşkilattan öyle bezmiş, öyle gınâ getirmiş ki, sonunda dayanamayıp kapatmış. Divân-ı Berîd'i neden feshettiği sorusuna Sultan Alparslan bakın nasıl cevap vermiş:



“Bana dost olanlar, bu istihbarat memurlarına, pek tabii ehemmiyet vermezler; halbuki düşmanlarım, maddî ve manevî her vasıtaya başvurarak, onunla uyuşurlar. O da bana, dostlarımı düşman ve düşmanlarımı dost gösterecek haberler verir. İyi ve fena sözler, ok gibi tesirlidir; tekrar edile edile insanı nihayet dostlarından soğutur ve düşmanlarına ısındırır. Bunun neticesi olarak da, dostlar uzaklaşır ve düşmanlar insanın etrafını alır.”


Sadece son birkaç yıl değil, çok daha uzun yıllar öncesinde yaşadığımız birçok acı deneyim(askeri darbeler dahil olmak üzere), ülkemizin rotasını ve milletimizin mukadderâtını tayin etmek isteyen uluslararası şer güçlerin kukla yapılarla içimizde nasıl yuvalandığını bize gösteriyor. Dün başka virüsler, bugün başka virüsler bizi içerden hacir altına almak için laboratuvarlarda mütemadiyen üretilmişler. Sadece cerrahî müdahale yetmez, kamu kurumlarımızı fesada uğratan virüslere karşı toplumsal bünyemizi de sağlamlaştırmamız, çocuklarımızı, gençlerimizi muhâfaza etmemiz şarttır


#Eyyubiler
#Divân-ı Berîd
#Sultan Alpaslan
8 yıl önce
Bünyeyi içten kemiren virüsler..
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’