|
Dayanışma zamanı..

Salgınlar yaşadığımız hayata derinlemesine etki ediyor. Tabiâtiyle alışkanlıklarımız da değişiyor. Salgının psiko-sosyal etkilerini göz ardı etmeyelim. Salgına karşı mücadelede önlemlerin yanı sıra “morâl” da güçlü bir yardımcı. Hem kendimiz morâlli olmalıyız, hem etrafımızdakilere morâl aşılamalıyız. Salgının yayılım hızının kontrol altına alınması için birebir temaslarda “mesafe” çok önemli. Ancak “Sosyal uzaklık” insanlarla iletişimin sıfırlanması anlamına gelmiyor. Sosyal uzaklıktan “duygusal uzaklık” kastedilmiyor, fiziksel temasın, fiziksel mesafenin sınırlanmasına işaret ediyor. “Yaşlılar” ve “altta yatan ciddi hastalıkları” olan risk gruplarını salgından korumak ise çok çok önemli. Salgın olmadan da “yalnızlık” başlı başına kaygı verici. Dolayısıyla biribirimizi yalnızlaştırmayalım. Salgınla mücadelede temel ilkenin “Başkalarını da kendimiz gibi korumak” olduğunu unutmayalım.

“Sosyal dayanışma”, “sevgi”, “güven”, “fedakârlık” “ sosyal adalet” gibi toplumsal değerlerin salgına karşı verilen mücadelede ne kadar kıymetli olduğunu söylemek bile gereksiz. Bu değerlere yaslanmadan salgını durdurmak çok daha zorlaşacaktır. Biribirimize yardım edelim ve salgına karşı en savunmasız insanlarımızın güvenliğine odaklanalım. Sıklıkla vurguladığımız gibi “sosyal mesafe” “fiziksel mesafe” ile ilgilidir ve mümkün olduğunca az istisna dışında herkes bunu uyguladığında en iyi sonucu verecektir. Bütün insanlık bu sinsi salgının hedefindedir. Dolayısıyla ortak düşmana karşı bir savaşım veriyoruz. Öte yandan salgın, insanlığın aynı gemide olduğunu bir kez daha hatırlattı bize.

Virüse yakalanmanın çoğun fiziksel temaslardan kaynaklandığı aşikâr. Virüs bu yolla çoğalıyor. Lütfen dikkatli davranalım ve virüslerin başarılı olmasına izin vermeyelim. Güney Kore’de tek bir kişi testi reddetmekle kalmamış, yardım etmek amacıyla kalabalık ortamlara girerek binden fazla insanın enfeksiyon kapmasına sebebiyet vermiş. Fiziksel mesafeyi çok ciddiye alalım ve bizi diğer insan gruplarıyla yakın temasa sokacak gereksiz risklerden kaçınalım. Virüsler tabiatları gereği çoğalmak isterler. O halde bizler de toplumsal güven ve dayanışmayı virüslerden daha hızlı şekilde çoğaltalım.

Maalesef, “yanlış haberler” virüslerden daha hızlı bir şekilde yayılıyor. Bilimsel otoriteler tarafından doğrulanmamış haberlere ve yorumlara karşı son derece uyanık olalım. İnsanlık olarak adeta zamana karşı yarışıyoruz. Unutmayalım, bizler salgına karşı direnmeye devam ederken bilim adamları da gece gündüz çalışıyorlar. Bu çalışmaların umut verici olduğuna dair ciddi emareler de var. Sadece zamana ihtiyacımız var ve bu zamanı hekimlerimizin rehberliğiyle çok iyi ve doğru şekilde değerlendirmeliyiz.

Öte yandan salgınlar “yaşamın anlamı” hakkında derinlikli düşünmek için yeterli zaman sağlıyorlar bize. “Hayat”ı “İş”in önüne koştuğumuzdan gerçekten değerli olan birçok şey avuçlarımızın içinden kayıp gidiyor. Erdemlerden yoksun iş hayatı bir illizyon gibi hakikâtlerimizi de çarpıtarak değiştiriyor.

Salgınlar bildiğimiz dünyayı köklü bir şekilde değiştiriyor. Bu değişim ekonomiden siyasete, üretimden tüketime, kültürden sanata, mimarîden ulaşıma, diplomasîden savunmaya kadar pek çok alanda kendisini hissettirecek. ABD gibi dünyanın en büyük savunma harcamasını yapan bir ülkede bile halk sağlığı sisteminin ne kadar zayıf olduğu ortaya çıktı. Şimdi ABD çok ciddi bir krizin içinde debeleniyor. “Yüzde 1”in refahına odaklanan bir ekonomik sistemin çaresizliğine tanık oluyoruz. Bu salgın “Sosyal devlet “ olmanın toplumlar için ne kadar hayati önem taşıdığını ispat etti. Daha güçlü sosyal kurumların inşâ edilmesinin elzem olduğuysa ortada. O halde küresel ölçekte maruz kaldığımız halk sağlığı krizinin boşa gitmemesi gerekiyor. Salgını atlattığımızda konuşulması gereken çoook şey var.

#Sosyal dayanışma
#Salgın
#Diplomasi
#Devlet
4 yıl önce
Dayanışma zamanı..
Bir İslam Dünyası var mıdır?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim