Demokrasiyi kesintiye uğratmak isteyen
ni bastıran halkımız muhtemel tehditleri de göğüslemek maksadıyla 25 gün teyakkuz halinde kalarak, sokaklarda nöbet tutarak tarihi rolünü (şimdilik) noktaladı. Yakın bölgemizde yaşanan üzücü gelişmeler sebebiyle devletsiz kalmanın ne olduğunu, nelere mal olduğunu çok iyi idrak eden halkımız devletine sahip çıktı, göğsünü kurşunlara, tanklara siper etti. Ancak zor anlarda tecessüm eden bu mukavemet, bin yıldır Anadolu'yu yurt edinen, bu topraklarda karşılaştığı binbir türlü badireden geçen köklü ve güçlü bir '
” bütün dünyaya gösterdi. Ay Yıldızlı bayrağı bir parça bezden ibaret sanan pusulasız şaşkınlar, bu bayrağın arkasındaki hikâyenin bir milletin varoluş hikâyesi olduğunu herhalde öğrenmiş olmalılar. Vücutlarını Ay Yıldızlı bayrağa sararak tankların önüne atılan civanmertler bu hikâyenin şimdiki kahramanlarıdır.
Devlet otoritesiyse, devletin varlığına yönelik tehditlere hızlı bir cevap vererek ülke çapında “
” kararı aldı. Devletin egemenlik hakkından kaynaklanan bu kararı kimsenin tartışmaya açmaması, 'karar'ın meşruluğu konusunda zımni bir toplumsal mutabakat olduğunun bir işareti. Tehdidin sadece bir kişiyi, bir partiyi, bir grubu değil, devleti, millet iradesini ve demokrasiyi hedef aldığı konusunda herkesin aşağı yukarı mutabık kaldığı anlaşılıyor. Tehdit ortaksa, devletin yapı taşları yerli yerine oturtulacaksa, ülkenin geleceğini ilgilendiren düzenlemeler yapılacaksa, tabiatiyle çözümün de ortak olması gerekiyor.
Çözüm ortaklığı “
”nin çatısı altında, ama Meclis dışında kalan partileri, meslek kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini ve ülkenin geleceği konusunda muharrik fikri olan herkesi içerecek şekilde geniş tutulmalı. Bu ülkenin eşit yurttaşları olarak herkesin güvenli şekilde, iyi niyetle hareket ederek eteğindeki taşları dökmesi, dilinin altındakileri açığa vurması, endişelerini, dileklerini ve toplumsal tahayyüllerini ifadeye kavuşturması lazım. “Olağanüstü Hâl” uygulamaları bu “
”ni gölgelememeli.
Millet, 15 Temmuz gecesi ve takip eden günlerde devletine sahip çıktı. Devlet de bu milletin fertlerinden gelen her sese dikkatle kulak vermeli, ayrıştırıcı söylem ve uygulamalardan özenle uzak durmalı, olabildiğince özgürleştirici, olabildiğince birleştirici, olabildiğince uzlaştırıcı bir pozisyonu muhafaza etmeli. Eğer önümüzdeki süreçlerde ülkemizi bekleyen kritik meydan okumaları başarıyla atlatmak istiyorsak, “
”yi gelecek kuşaklarımız için daha güvenli bir hale getirmek istiyorsak,
” vesilesiyle ortaya çıkan halk hareketini gerçek bir devrime dönüştürebiliriz. Tarihin akışı içinde böyle kader anları uzun aralıklarla olsa bile yer yer zuhur ediyor tabii ama yine tarihin ibret sayfaları bu fırsatları takdir edemeyen milletlerin ve devletlerin zevâle uğradıklarını da anlatıyor bize.