|
İnsanî zirveden beklentiler..
İnsanî krizler çağımızın en büyük küresel sorununu teşkil ediyor. Krizlerin büyük kısmıysa silahlı çatışmalar ve iç savaşlar kaynaklı. Bu çatışmalardan yaklaşık 60 milyon insan etkilendi. İnsanlar kitleler halinde ya ülke içinde yer değiştirdiler yahut başka ülkelere sığınmak zorunda kaldılar. Bu bakımdan
“Dünya İnsanî Zirvesi”
nin İstanbulda yapılması anlamlı oldu. Türkiye hem en fazla mülteci barındıran bir ülke, hem de küresel ölçekte gerçekleşen insanî yardım harcamalarında ilk sıralarda yer alıyor. Onlarca gönüllü kuruluşumuz ise dünyanın birçok bölgesinde hizmet veriyor.


Güya dünyanın ortak güvenliğini sağlamak gibi bir misyonla kurulan “

Birleşmiş Milletler

” insanî krizler karşısında etkisiz kalıyor. BM, “

Güvenlik Konseyi”

nin veto hakkına sahip daimî 5 üyesinin ipoteği altında sakatlanmış halde. İnsanî felaketlere yol açan çatışmaların durdurulmasına yönelik girişimler daimi üyelerin vetolarıyla akamete uğratılıyor. Krizlere çözüm bulması gereken BM, birçok yerde sorunun parçası. Yüzbinlerce Filistinli BM kararlarına rağmen 1948'den bu yana vatansız. “Arakanlı Müslümanlar” Myanmar'da ve çevre ülkelerde fecî koşullar altında yaşıyorlar.



“Avrupa Birliği

” ise başta Suriye olmak üzere, insanî krizleri sınır ülkelere hapsetmek istiyor veya sığınmacıların “

Merkezî Avrupa

”nın kenar ülkelerinde durdurulmasını yeğliyor. AB üyesi bazı ülkeler sınırlarını dikenli tellerle kapatıyor. Akdeniz'de umuda yolculuk yapan göçmenler ölüme terkediliyor. Bazı ülkelere ulaşan sığınmacılarsa ırkçı saldırılara maruz kalıyor. Oysa AB ülkeleri, sığınmacılarla ilgili BM sözleşmesinin imzacıları. Başka ülkelere ev ödevi veren AB, sözleşmenin hiçe sayılması karşısında sessiz. Batı uygarlığının merkezleri kendi evlerinde ahlâken iflas ettiler.



AB'nin insanî kriz karşısında sergilediği tutum, başta petrol zengini “

Körfez

” ülkeleri olmak üzere “

İslam İşbirliği Teşkilatı

”nın hali vakti yerinde üyelerinin sorumluluklarını ortadan kaldırmıyor. Bu ülkeler hem ahlakî/insanî ve hem de dinî olarak çifte sorumluluk taşıyorlar. Bu meseleye çözüm bulmak en başta bu ülkelerin ortak görevi. Zira en çok mülteci veren ülkeler bu teşkilatın da üyeleri.



İnsanî krizler elbette sadece silahlı çatışmalardan kaynaklanmıyor. “

İklim değişikliği”

sebebiyle gerçekleşen sel baskınları, depremler, kuraklık, açlık ve salgın hastalıklar göç olaylarını tetikliyor. Bütün bu krizlerin en büyük mağduruysa, çocuklar. Milyonlarca çocuk barınma, beslenme ve eğitim haklarından mahrum. Ve binlerce çocuk yetersiz beslenmeden mütevellit hastalıklardan can veriyor.



“Küresel kapitalizm

”in sebebiyet verdiği mahrumiyetler de insanî krizlerin sebepleri arasında yer alıyor. En zengin 62 milyarderin servetinin dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50'lik kesiminin servetine denk olduğu bir dünya, daha fazla bu yükü kaldıramaz. Her bir insanın dünya mülkü üzerinde, insanlık onuruyla yaşamasına yetecek ölçüde hakkı var. Yeryüzünü insanlara dar edenler sorumluluktan kaçamazlar. Bu bakımdan “Dünya İnsani Zirvesi”nin hem insanî krizlere yol açan sebepleri bütün açıklığıyla ortaya koyması ve hem de etkin sonuç getirecek çok yönlü bir program ortaya koyması gerek. İnsanî Zirve, BM'ye yapısal reformu dayatacak bir kararlılık sergilemelidir. Öte yandan sığınmacılarla ilgili BM sözleşmesinin insanî krizler çerçevesinde elden geçirilmesi de şart görünüyor. Yüz milyonlarca mağdur ve mazlum insanın '

küresel vicdan

'ın hareket etmesine şiddetle ihtiyacı var. Bu vicdanı acil olarak ayağa kaldırmaksa, hiç kuşkusuz bir insanlık davası.


#Dünya İnsanî Zirvesi
#İklim değişikliği
#İslam İşbirliği Teşkilatı
8 yıl önce
İnsanî zirveden beklentiler..
Biri MI6’nın, diğeri Fransız Dış İstihbaratı’nın başına geçti: Kim bu büyükelçiler?
“Almak satmak öğrendik, cebimizden katmak öğrendik”
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’