Peygamber'in sözüne kulak verenlerin ilk soruşturduğu husus, Hazreti Muhammed(S.A.V)'in kavminin içinde “nasıl tanındığıyla” ilgiliydi. Aldıkları cevap, en şedit hasımları tarafından bile “
” sıfatıyla anıldığıydı. Kavmi, O'nda doğruluktan ve temiz yüreklilikten başka birşey görmemişti. İslamiyet›in kısa sürede Arap yarımadasının dışına taşarak yayılmasında müntesiplerinin yansıttığı güven duygusu büyük rol oynadı. İran kisralarıyla Roma kayserlerinin düzeniyse güvenirliklerini çoktan kaybetmişti. Kendi dinlerinde kalmak isteyenler de İslamiyetin getirdiği “
” içinde, eskisinden çok daha iyi şartlarda hayatlarını devam ettirebiliyorlardı.
Peygamber'in daveti ilkin, hem doğru söze kulak veren erdemli ve temiz kişiler arasında ve hem de yaşadıkları toplum içinde güvenden mahrum olan yoksullar ile köleler arasında karşıklık buluyordu.
'nin mısralarında dile geldiği gibi Hazreti Peygamber, nerde görse gönlü kırık, merhem oldu, nerde mazlum yolda kalsa, yoldaşı oldu. İnsanları Peygamber'in yaşayışındaki şaşmaz doğruluk cezbetmişti. Anadolu'da Ahilik müessesesini besleyen “
”in temel umdelerinden birisi de “
” idi. Fütüvvet, kişiye “
” olma yolunda kılavuzluk yapıyordu. Yeni din bütün insanları bir tarağın dişleri gibi müsavi addediyordu. Allah katındaysa her bir insanın kendi îmânının, kendi eliyle yüreğinin emeği olan takvadan gayri bir üstünlük sözkonusu değildi.
Çağımızda insanî ilişkilerde itimat ve güven duygusunun yerini kuşkucu bir ihtiyatlılık alıyor. Bu kuşkuculuk yediğimizden içtiğimize, ticaretimizden hukukumuza kadar sirayet ediyor. Hayat boyu güven içinde devam eden birliktelikler yerini vurdumduymazlıklara bırakıyor. Sahici ilişkiler yerini sanal ilişkilere terkediyor. Toplumsal kurumlar ve uluslararası sistemler güvenirliliklerini kaybetmiş görünüyorlar. Gençlerimiz ise hayatın zorlukları karşısında kendilerini çoğun güvensiz ve yalnız hissediyorlar. Hayatımızda güvensizlik kol gezerken düzgün birliktelikler kuramayız. Hiçbir askeri ve siyasal başarı insanların güvenini kazanmadıkça uzun erimli olamaz. Güvene dayanmayan hiçbir kurum yaşayamaz.
“
” vesilesiyle Sevgili Peygamberimiz'in çağımızda örnek alınması gereken ilk hususiyetinin “güven verici bir kişiliğe sahip olmak” olduğunu düşünüyorum. Çağımızın krizlerini göğüsleyebilmek için güveni insanlar arasında yeniden inşa etmeye şiddetle ihtiyacımız var. Ancak bu şekilde, akşama yakın, yuvasına dönmek için sahradan havalanan kuşlar kadar neşeli olabiliriz. Îman neşesi de, hayatın neşesi de güvene dayanıyor. Başka hiçbir şeye değil.