|
Meseleye Fransız kalan sosyolog..
“Habertürk”ten Kürşat Oğuz'un Fransa'nın en meşhur sosyologlarından ve akillerinden 90 yaşındaki Prof. Alain Touraine ile yaptığı söyleşiyi ilgiyle okudum. Söyleşinin konusunu Ortadoğu ve İslam dünyası teşkil ediyor. Konunun odağında ise “IŞİD” yer alıyor. Başta ABD olmak üzere onlarca devletin katıldığı küresel bir koalisyonun kurulması hasebiyle vakanın kendisi ilgiyi hak ediyor. Torraine de bunu yapıyor ve bilim adamı soğukkanlılığıyla vakayı anlamaya çalışıyor. IŞİD meselesinin Batı'nın askeri marifetiyle değil İslam dünyasının kendi içinde geliştireceği dinamiklerle çözülebileceğini söylüyor ki haksız sayılmaz. Bir sorunu temelinden kavrayamaz isek çözümü konusunda doğru yolu bulamayız.

Batı Avrupa'dan hem Müslümanlar, hem de Hıristiyan ve Yahudi iken Müslüman olanlar arasından IŞİD'e katılımlar da söyleşinin ilginç yanlarından biriydi. Batı Avrupa'daki 'İslam'ın veya İslam dünyasının Yahudi, Hıristiyan veya Budist dünyasına kıyasla entelektüel ve teolojik zayıflık gösterdiğini savunan Touraine,“
Bu gençler dini amaçlarla cihada gidiyor ama büyük çoğunluğu Kur'an'ı bilmiyor
” diyor. Hangi saiklerle gençlerin IŞİD'e katıldıkları hakkında bazı tespitlerde de bulunuyor. “
11 Eylül
”den bu yana Batı'da yükselen “İslamofobi” sonucunda Müslümanların aşağı görülmesi saiklerden biridir.
Touraine
,
Batı Avrupa
'nın zengin kentlerinin varoşlarında ikamet eden bu gençlerin Doğu'daki
Müslüman dünyada
yaşamlarına 'anlam' veren bir şey bulduklarını söylüyor. Bu anlam arayışının ölüme götürecek kadar önemli olduğunu ekliyor ama tam olarak neye tekabül ettiğini açıklayamıyor.

IŞİD'e Batı'nın gözüyle bakmak yerine onu
Müslüman dünyanın kavramlarıyla anlamaya çalışmak gerektiğini belirtiyor
Touraine. Buna göre IŞİD Avrupa'nın kötü işleyişinden doğmadı. Neredeyse Cumhuriyetimizle yaşıt olan Touraine'nin Batı'nın İslam dünyasını sömürgeleştirmesinin sebebiyet verdiği kötülüklerden söz etmemiş. Sosyolojk ve psikolojik etkenleri bir tarafa bırakacak olur isek, IŞİD tam da Batılı sömürgecilerin oluşturdukları çarpık haritaların çocuğudur. “Arap Baharı”nın Batı'nın gizli veya açık destekleriyle bir bozguna dönüştürülmesinin IŞİD tipi örgütleri çekici kıldığından ve coğrafi yayılımını kolaylaştırdığından da bahsetmiyor Touraine.
Despot rejimlerin
desteklenmesi suretiyle tabii gelişimine sekte vurulan coğrafyanın aşırıcılık patlamalarıyla yüz yüze geleceğini bilmek için kahin olmaya gerek yok. Ama bu realite, Müslüman dünyanın kendi yüzleşmesini yapmasına engel değil. Madalyonun bir yüzünde '
Batı
', diğer yüzünde 'Müslüman Dünya' yer alıyor.

Touraine'nin IŞİD'e Batı dünyasından gerçekleşen katılımları anlama çabası bana Peter Lamborn Wilson'un “
Korsan Ütopyaları
” başlıklı araştırmasını hatırlattı. Wilson, Batılı tarihçilerin boş bıraktıkları bir sayfayı doldurmak niyetindeydi. 1500'lü yılların sonlarından 18. Yüzyıl'a kadar binlerce Avrupalı erkek ve kadın İslamiyeti kabul etmişti. Bunların çoğunluğu Cezayir, Tunus, Trablus(Libya) ve Fas'ın Rabat-Sale olarak bilinen bölgesinde yaşıyordu. Müslüman olan Avrupalı erkekler Akdeniz'deki 'deniz üstündeki cihad'a katılmışlar ve kendi soydaşlarıyla savaşan 'korsanlar' olmuşlardı. Wilson'un cevabını aradığı soru, bu insanların din değiştirmelerine nelerin sebep olduğuydu. Touraine ile Wilson, bir bakıma, farklı zamanlarda gerçekleşmiş benzer bir vakayı anlamaya çalışıyorlar. Wilson hiç olmazsa açıklayıcı birşeyler söylüyor. Wilson'un neler söylediğini sonraki yazıya bırakalım.
#Touraine
#Despot rejimler
#Peter Lamborn Wilson
#Korsan Ütopyaları
9 yıl önce
Meseleye Fransız kalan sosyolog..
Muhafazakâr demokrasi ve milliyetçi muhafazakârlık
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim