|
‘Müesses nizam’ ve Süleyman Demirel
“Demirel”
denildiğinde ilk aklıma gelen,
“müesses nizam”
oluyor. Demirel “müesses nizam”a sadık bir siyasetçiydi. Müesses nizam tarafından en fazla örselenen de yine Demirel'di. “
12 Mart
”ta Başbakanlıktan istifaya zorlanan da, “
12 Eylül
” de Başbakanlık'tan düşürülen de oydu. “Git Süleyman” denildiğinde şapkasını alıp gitmekle, “Gel Süleyman” denildiğinde şapkasını kapıp gelmekle maruftu. Bütün bu gelmelerinde ve gitmelerinde dayanağı ise, halktır. Demirel, halkın müesses nizama gösterdiği tahtadan bir kılıçtır, ara sıra kafa göz kırdığı olmuştur.

Müesses nizam tarafından her itildiğinde Demirel halkın sinesinde kendisine sıcak yer buldu. Darbeler karşısında gösterdiği sabır bu yüzden halkın sabrının bir çocuğudur. Demirel Türkiye'nin belki de en hakiki halk siyasetçisidir. Halk “
27 Mayıs
”a ve
Menderes
'in idamına tahammül gösterip sabretmişse eğer, Demirel'in demokrasi için kendini telef etmesine gerek yoktur. Topa vurma sırası halka gelecektir ve golü atma şerefi sahada olduğu müddetçe Demirel'in olacaktır. Demirel siyasi kriz anlarında çevresindekilere şu fıkrayı anlatırmış: Eşeğin biri sırtında gaz tenekeleri taşıyor. Hava çook sıcak ve gaz tenekeleri aniden tutuşuyor bu yüzden. Nasretttin Hoca neye uğradığını şaşıran zavallı eşeğe “
Aklın varsa göle koş
” diye seslenmiş. Demirel için fıkradaki göl “
halk
”tır. Siyasetçi hep halka gidecek, başka çaresi yok.

Müesses nizam da en fazla Demirel üzerinden geniş halk kesimleriyle ilişki kurabilmiştir. Yelesini demokratik sol rüzgara kaptıran Ecevit'in, 1972'de müesses nizamın sembol adamı “İsmet
Paşa
”yı bertaraf etmesinden sonra Demirel “
cici adam
” olma yolunda bir derece daha atlamıştır. Sadakat merdivenlerini adım adım tırmanan Demirel'in önünde, İsmet Paşa olmak için daha uzun bir yol vardır. Demirel'in ayağına top
Turgut Özal
'ın vefatıyla birlikte geldi. Sadakatının sınanacağı en yüksek makamdadır artık. Demirel'in halkla bağının kopmaya en yakın olduğu an ise, “
28 Şubat
” anıdır. Koptuğu an, sadakatinin zirvesindedir.

Oysa 1970'lerde müesses nizam, Ecevit'i iktidara getirmemek, gelse bile fazla tutmamak, Demirel'i ise iktidara getirmek ama muktedir kılmamak istiyordu. 1980'de ise ordu Demirel'i bir kez daha indirdi ve müesses nizamın yaşlı vücuduna bir gençlik aşısı daha yapıldı. Müesses nizam, Demirel'in sadakatından tam emin olmadığı için onu hırpalayarak eğitti. Günün sonunda Demirel, yerleşik nizamın bütün hassasiyetlerine derinliğine bir şekilde vakıftı. 1960'larda, 1970'lerde ve hatta 1980'lerde “
askeri vesayet
”ten hep şikayet etti ama değiştirmeye hiçbir zaman yeltenmedi. Fazla üstelemenin yeni bir darbeye yol açacağı hissini ise hep besledi.

Müesses nizamın ayarlarıyla oynayan Özal çok fazla kalmadı devletin tepesinde. Ömrü daha fazlasına vefa etmedi. Demirel ise partisini yüzüstü bırakıp da Cumhurbaşkanı olarak Köşke çıkmasını, “
Ben çıkmadım, çıkarıldım
” diyerek açıklayacaktır. Herkes gülüp geçti ama Demirel'in bu sözleri “
28 Şubat
” sürecinde gerçek anlamını buldu. “
Devlet bunlar
” dediği askeri zevatı seçilmiş sivillere üstün tuttu. İslamköylü Demirel'in İsmet Paşalaştığı an buydu.

Demirel müesses nizam olarak gördüğü her şeye son derece hassas ve itaatkardı. Bundan bir milim şaşmak bile felaketti gözünde. Belki de farketmediği şey, müesses nizamın da kendisi gibi ihtiyarladığı gerçeğiydi. Elli yıldır siyasetin vazgeçilmez bir figürüydü. Hiç şüphesiz hizmetleri de, kusurları da, çok oldu. Bu dünyadan göçtü ya, Demirel için son sözü de yine halk söylesin.
#demirel
#menderes
#ismet paşa
#askeri vesayet
9 yıl önce
default-profile-img
‘Müesses nizam’ ve Süleyman Demirel
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti