|
Orhan Baba"nın "Batsın bu dünya"sı roman oluyor...

Orhan Pamuk, ''Batsın bu dünya''yı roman yapıyor. Bu şarkının kulakları tırmaladığı Pendik''teki bir sinemada geçen kırık bir aşk hikayesi.

Orhan Gencebay arabeskin kült ismi..

Bu yüzden o hep “Orhan baba”.

Arabesk dedim..

Çünkü Orhan Baba''ya isim bulunamadı.

Devlet televizyonu kapılarını kapamıştı.

Büyük yazarlar küçümseyerek bakıyordu.

Yeni bir tarzdı.

Ele avuca sığmıyordu..

Ama milyonlarca insanın kalbine sığabilmişti.

Neydi bu sihir?

***

Aslında bir sihir yoktu..

Sosyolojik bir örtüşmeydi.

Orhan Baba''nın şarkıları..

1950''lerden sonra kırsaldan büyük kentlere göçün toplumsal sonuçlarının üzerine oturuyordu.

Yeni fabrikalar kuruluyordu..

Kırsal artan nüfusu doyurmaya yetmiyordu.

Dahası büyük kentler düşleri süslüyordu.

1970''lerin başıydı..

Birinci kuşak işçi çocukları kent kültürüyle kırsal kültür arasındaki çatışmanın tam göbeğinde buldular kendilerini.

Arkadaşlık..

Sevgi...

Aşk..

Gündelik hayatın ağır koşulları içinde savrulup duruyordu.

Milletin efendisi köylüler..

Artık el kapısında işçiydi.

Güzel, saf, yoksul kızları zengin çocuklar götürüyor..

Yahut ''kötü kader''in kurbanı oluyorlardı..

Çekip gidiyorlardı..

Yitip gidiyorlardı..

Geride..

Kalbi kırılmış..

Çaresiz..

Kadere isyan eden delikanlılar..

Ve kırık aşklar bırakarak..

***

Orhan Baba, bu noktada çıkageldi:

“Yazıklar olsun, yazıklar olsun

Kaderin böylesine, yazıklar olsun

Herşey karanlık, nerde insanlık

Kula kulluk edene yazıklar olsun.”

Orhan Baba..

Bir talihsiz kuşağın çığlığıydı.

Başkaldırışıydı.

Çünkü kırık aşklar yaşanıyordu.

Artık köy çeşmesinde..

Harman yerinde değil..

Dolmuş duraklarında..

Sinema kapılarında..

Fabrika çıkışlarında yaşanan aşklara sesleniyordu Orhan Baba.

Yeni değerlerle harmanlanmış..

Ama henüz kıvamını bulamamış..

Bir büyük kırılmanın..

Orhan Baba''nın şarkılarıyla karşılaştığı şeydi bu.

Tuttu.

Gerisi geldi..

“Batsın bu dünya, bitsin bu rüya..”

Hem taşrada..

Hem varoşlarda hit oldu bir anda.

Büyük bir kütle vardı..

Bu da para demekti.

Kasetler.. Plaklar..

Derken sineması sökün etti.

Yani Orhan Baba, eski kent varoşlarının mayasında var.

Orhan Pamuk doğru yere bastı.

Özdemir İnce''nin kılavuzu ''Das Kapital''

Murat Belge çok yakınırdı. Sosyalistler, Marksistler, Das Kapital''i bile doğru dürüst tercüme edip okumadılar diye. Gerçi, eksiksiz tercümesi hala yok. Karl Mark''ın yazdığı Das Kapital, sosyalistlerin kutsal kitabı. Onu okumadan Marksist olunamaz denilirdi. Bir ara müntesibi çok, okuyanı azdı.

Özdemir İnce, Das Kapitali yalayıp yutan nadir marksistlerden. Doğan Plaza''daki odasında muhakkak bir Das Kapital cildi bulunduruyor olmalı. İnce, işi daha da ileriye götürmüş.. Geçenlerde “Yolumu yönümü şaşırmamak için hiza ve istikametime bakmamı sağlayan iki rehberim oldu ve hala var: Cumhuriyetçilik ve Marksizm!” diye yazmış. Ne diyelim, Allah şaşırtmasın.

İhmal doktor Tütüncü''nün

Konya Sağlık Müdürü Dr. Hasan Küçükkendirci, bu olayda İhmali olan tek kişinin, iddiaların sahibi Opr. Dr. Celal Tütüncü olduğunu ifade ederek"Hasta Ali Faruk G''nin hastaneye geldiği saat olan 18.17''de görevli olan Dr. Tütüncü''nün, kağıdın üzerine ''acil'' yazdırması ve radyolog hekimi evinden çağırması gerekiyordu fakat yazdırmamış" diye konuştu.

17 yıl önce
Orhan Baba"nın "Batsın bu dünya"sı roman oluyor...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset