|
SEKAM araştırması bize ne söylüyor?

"Sosyal Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi"nin(SEKAM) "Gençlik Araştırması"ndan çıkan sonuçlar hepimizi çok şaşırttı. "Muhafazakarlık yükseliyor mu" sorusunun sık sık gündeme getirildiği dönemde gençlerimizin kendilerini tarif ettiği kimlikler ve taşıdıkları değerler konusunda ne tür bir savrulma aşamasında olduklarını gösteren önemli bir araştırma bu. Aslında "Gezi"nin sosyolojik bileşenleri bize bu konuda belli bir fikir vermişti ama SEKAM"ın araştırması gençler hakkında derinlemesine bir gözlemden uzak olduğumuzu bir kez daha teyit etti. Araştırma sonuçlarına bakarak söylemek gerekirse ülkemizde ciddi bir "Gençlik politikası" eksikliği olduğu anlaşılıyor.

SEKAM"ın araştırmasına katılanların kendilerini tanımladıkları kimlikler "Sosyal Demokrat", "Liberal", "Ateist", "Ülkücü", "Muhafazakar", "Milliyetçi", "Sosyalist", "Atatürkçü", "Dindar", "Müslüman", "Komünist", "Kemalist", "Laik", "Devrimci", "İslamcı", "Demokrat" ve "İlerici" olarak sıralanmış. Sorulardan biri, "Modern-geleneksel düzlemde kendinizi nasıl tanımlarsınız?" şeklindeydi. Cevap seçenekleri ise "Modern", "Geleneğe bağlı", "Biraz modern, biraz geleneksel" olarak sunulmuş. Bütün kimliklerde "biraz modern, biraz gelenekselim" seçeneğini tercih edenler ezici çoğunluk teşkil ediyorlar. "Liberal" kimliklilerden "Biraz modern, biraz gelenekselim" diyenler yüzde 76.1 ile ilk sırada, kendilerini "Ateist" olarak niteleyenler ise yüzde 53.5 ile en altta yer alıyorlar. Araştırmaya katılan gençler ne modernlikten, ne de gelenekten vazgeçiyorlar. Modernlik ve gelenek arasında kendilerince bir sentezleme, bir karışım yapmışlar. Ancak kimlikler ve değerler çeşitlemesi içinde bu sentezlemenin ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Ülkemizin geleceğini şekillendirecek olan gençlerimizin tercihlerini sosyologlar değerlendirmelidirler.

Araştırmada "Evlilik, modası geçmiş bir kurumdur" seçeneğine katılmayanlar bütün kimliklerde ezici çoğunluk sağlıyorlar. Evliliğin modası geçmiş bir kurum olduğuna "kesinlikle katılıyorum" ve "katılıyorum" diyenler arasında ilk sırada yüzde 28 ile "Ateistler" yer alırken, onu yüzde 13.1 ile "Feministler", yüzde 15.1 ile "Komünistler", yüzde 10.3 ile "Ülkücüler", yüzde 9.1 ile "İslamcılar" takip ediyor. "Muhafazakar", "Müslüman" ve "Dindar" kimliklerde bu oranlar yüzde 6.9 ile yüzde 8.5 arasında değişiyor. Kendisini bir şekilde "Din" bağı üzerinden tanımlayanlar arasında bu oranlar hayra alamet değil. Evlilik gibi dinimizin çok önem verdiği bir müessese hakkında gençlerimizin bir kısmının neden böyle bir algıya sahip oldukları dikkatle irdelenmeli.

Elbette kimlikler ve değerler konusunda çeşitlilik son derece tabiidir. Ama bütün bu çeşitlilik üstünde herkesi kucaklayan "üst ortak değerler" geliştiremediğimiz ortadadır. Siyasetin öncelikli gündemleri ile toplumun öncelikli gündemleri her zaman örtüşmeyebilir. Siyasi partiler elbette kendi gündemlerini takip ederler. Ancak "sivil toplum" grupları parti gündemlerine bağlı kalamazlar. Sivil toplumun görevi, ortak bir temel hizmeti görebilecek değerler görüşü inşa etmektir. Karşılıklı güven ve işbirliği olmadan bir toplumda ortak temel sağlanamaz. Bu bakımdan cepheleştirici siyasi gündemler yerine bütün meselelerin karşılıklı anlayış ve güven çerçevesinde ele alınacağı sakin zeminlere ihtiyacımız var.

10 yıl önce
SEKAM araştırması bize ne söylüyor?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi