|
Vaka-i Hayriye yeni bir asrın başlangıcı

Yeniçeri Ocakları'nın 17 Haziran 1826'da kanlı bir şekilde ortadan kaldırılması Tanzimat sürecini etkileyen en önemli olay. Osmanlı modernleşmesi tartışmalarında da Yeniçeriliğin, devleti kurtarmak için öngörülen reformların önünde engel olarak durduğu hep dile getirilir. Ahmet Cevdet Paşa, Vaka-i Hayriye'yi Osmanlı devleti için hatalarla dolu 'Yeni bir asrın başlangıcı' olarak görür. Prof. Enver Ziya Karal ise 'Osmanlı Tarihi' isimli eserinde "Yüzyıllarca Osmanlı İmparatorluğu'nun şan ve şevketini sağlamış olan, fakat sonunda bir çete şekline girerek devleti çıkmaza sokan yeniçeri ocağı bu suretle hatalarının ve kabahatlarının ağırlığı altında birkaç saat içinde ezilmiş oldu" der.

KANSER İLLETİ GİBİYDİ


Cevdet Paşa, Tezakir'de 1826 Olayı ile Rus Çarı Petro'nun asi Strelitz Ocağı askerlerini imha etmesini karşılaştırır. Buna göre Strelitzlerin ilgası Rusya'yı kuvvetlendirmiş, Yeniçeriliğin ilgası ise aynı neticeyi vermemiştir. Çünkü Yeniçeri devletin kalbinde bir kanser illetine benzer. Strelitz askeri ise Rusya'nın omuzunda bir urdur. Yeniçeriliğin Osmanlıların iliğine işlediğini, ocakların asabiyyet-i milliye makamına kaim olarak devletin bir uzvu sayıldığını belirten Cevdet Paşa, "Onun ilgasıyla ehl-i islamın kuvve-i asabiyesine zaaf geldi" der. Paşaya göre dahili reformlar yapılmadan Yeniçeri Ocakları kapatılmış, askeri alanda ortaya çıkan boşluk ise doldurulamamıştır. Zamanın ihtiyaçlarına göre lazım gelen ıslahatı gerçekleştirebilecek nitelikteki devlet adamlarının azlığından şikayet eden Cevdet Paşa, iç ıslahatlarla uğraşmak yerine dahili harplerle memleketin harap olduğunu, devletin güçsüz düştüğünü dile getirir. Modernleşme politikalarında sırf taklit yoluna gidildiğini ve aşırıya kaçıldığını belirterek, "Binanın temelinin sağlam olmasına bakılmadı. Nakşına, süsüne özenildi" der. Cevdet Paşa yanlış politikalar sonucunda esnafının ve yerli sanayinin mahvolduğunu sözlerine ekler.

KİMİN BORUSU ÖTECEK?


Yeniçeriliğin ilgasına farklı bir bakış açısı getiren ve "Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriye" adıyla bir kitap da yayınlayan Reha Çamuroğlu'na göre 1826 Olayı, İlericilik-gericilik çatışması ile değil, Osmanlı'nın değişim sürecinde Saray, Ulema, Esnaf Loncaları ve Yeniçeriler gibi üç ayrı iktidar odağının ilişkilerinin nasıl yeniden yapılanacağı ve kimin borazanını daha çok öttürebileceği ile ilgiliydi. İki başlı bir iktidar görünümü vardı. Sultanın yabancı tüccarlara verdiği Gümrük imtiyazlarını Yeniçeriler uygulanamaz hale getiriyorlar, yerli esnaf lehine müdahale ediyorlardı. Çamuroğlu'nun, "Son Yeniçeri" isimli romanında işlediği teze göre Batı'ya sınırsız kulluk niyeti taşıyan Sultan Mahmut, Yeniçeri Ocağı'nı en büyük engel olarak görüyordu. İmhanın temel nedeni de budur. Yeniçerilerin yenilik karşıtı olmadıklarını vurgulayan Çamuroğlu'na göre Ocaklar imha edilmeseydi, modernleşme, tepeden inme değil, halkı da içerisine alacak şekilde uyum içinde gidecekti. Bu da bir görüş.

Ama, Sivil Toplumu işin içine kat(a)mayan reformlar kadük olurlar. AB sürecinde ciddi şekilde tartışılması gereken husus, budur. Yoksa ileriye gidiyoruz zannıyla daha da geriye gideriz.
18 yıl önce
Vaka-i Hayriye yeni bir asrın başlangıcı
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler