|
Zamanın hızı!
Zamanın giderek hız kazandığını ve '
hız
'ın hayatımızı hacir altına aldığı bir vakıa. 2016 yılı da rüzgar gibi geçip gitti. İnsan bir hız nehiri içinde akıp gidiyorsa ne kalıyor bizden bu dünyada?
Yunus Emre
yüzlerce yıl önce “
Geldi geçti ömrüm benim, şol yel esip geçmiş gibi, hele bana şöyle geldi, bir göz yumup açmış gibi
" mısralarıyla zamanın hızını hicveder. Bu dünyada kalanları ise '
iyilik
' olarak belirtir. Bir hastaya varıp bir yudum su vermenin, bir yoksulu görüp bir eskice vermenin “
Hâk
" katındaki karşılığına dikkatlerimizi çeker.“
Bu dünyada bir nesneye, yanar içim göynür özüm, yiğit iken ölenlere, gök ekini biçmiş gibi
" mısralarıyla yaşadığı fetret döneminin genç insanlarımıza yaşattığı kırımı da hissettirir bize..


Bu dünyada kalan şeylere, “

Hâk katında

" değerli olan şeylere yönelmenin insan için yegâne anlam kaynağı olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekiyor. Oysa zamanın hızını insana en az zarar verecek ölçüde tutmanın ne kadar kıymetli olduğunu çok geç farkediyoruz. '

Siyaset

' insan için ne anlam ifade etmeli diye kendime sorduğumda ise, galiba zamanı yavaşlatması, bizi biribirimizle daha ilgili, daha ilişkili, daha güvenli halde tutması diye cevap veriyorum.



İnsanı durdurmaya gücünün yetmediği bir hız içinde sürükleyerek esir eden, fark etmemiz gerekenleri fark ettirmeyen, anlam dünyamızı kısırlaştıran, tefekkürümüzü boğmaya kalkışan zihniyet bu dünyada bütün kötülüklerin anası. İnsanoğlunu sürekli yenilenen bir teknolojiyle meşgul eden, onu tüketim nesnesi haline getiren, her geçen yıl katmanlaşarak katılaşan '

şey

'lerin baskısı altında güdükleştiren, bir diğerinin kaderine karşı duyarsız hale getirerek bencilleştiren zihniyetle mücadele, bu dünyada verilecek tek erdemli mücadele olsa gerek.



Yaşadığımız dünyada her şey hıza bağlı olarak gelişiyor. Dünyanın en ücra köşesinde nelerin olup bittiğini an be an izleyebiliyoruz. Dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna aynı gün içinde, belki birkaç saatte ulaşabiliyoruz. Bir düğmeye bastığımızda, dakikalar içinde bazı hayatları yok edebiliyoruz. Bir tuşla parayı, bir ağ içerisinden hızla bir başka hesaba geçirebiliyoruz. “Hız" bize bütün bunları sağlıyor ama aynı zamanda insan insandan da hızla uzaklaşıveriyor.



Bilgi farklılaşarak metalaşıyor, insan ilişkileri mekanikleşiyor. Kutsal olan her değer giderek içeriğinden boşaltılıyor, mahrem olan şeffaflaşıyor, servetler birikiyor, yoksulluk kol geziyor, ibadetler ruhaniyetten kopuyor, soluduğumuz hava kirleniyor, bitki türleri azalıyor. Şehirler büyüyor, gökdelenler yükseliyor, insanlar küçülüyor. İnsanı kolay öldürebilmek için robot savaşçılar üretiyoruz. İnsanın hayrına olması gereken bilim insanın yıkımına hizmet ediyor.



Liste uzadıkça uzuyor. Uzayan şeyler arasında '

Eşref-i mahlûkat

' denen insan '

Esfel-i safilin

'e doğru düşüyor. Ahlakî olana, erdeme daha az rağbet eder hale geldik. '

Merhamet

' zül addediliyor. Zalimlere merhamet göstermemek, mazlumlara merhamet etmemeye kadar vardırılıyor. Zalimlerden medet ummak akıllıca siyaset yapmakla eş değer hale geliyor. Zayıf haldeyken '

adalet

'e duyulan özlem ise, güçlü haldeyken terkedilmesi gereken bir değer oldu.



Dünyamızın gidişatı böyleyse, oturup seyredecek miyiz? Elbette hayır! Bu, ilk insandan bu yana devam eden bir mücadele. İnsanın, insanî olmayana karşı direnişi de hep devam etti. Dünyamızı cehenneme çeviren zihniyetlerin yol açtığı büyük yıkımların içerisinden geçerek bugünlere geldik. Her gecenin gündüzü var. Güneş doğduğunda kandiller söner. Bir çığlık bir diğeriyle buluşur, bir insanın adımı bir diğer adımla büyür. Hep kötüler kazanacak değil ya!


#Yunus Emre
#Eşref-i mahlûkat
#Siyaset
#Hâk
7 yıl önce
Zamanın hızı!
Belki de inanırdık kardeşim
Fatih Erbakan ve partisi nereye koşuyor, Van mitinginde neden kayyımlar hedef alındı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!