|
Öfke En Çok Bize Yakışıyor

Gazze için söylenmedik söz kaldı mı, bilmiyorum.. Belki de kısa tutmak ve duaya devam etmek gerek..

***

Yaklaşık 1 yıldır Londra''da ikamet ediyoruz. Ben lisansüstü çalışmalarımı devam ettirirken; eşim de Interpal adlı bir Filistin''e yardım kuruluşunda gönüllü olarak çalışıyor.

Burada durumlar, Türkiye''den biraz farklı. Interpal''in Ramazan ayında açtığı çadırların hiçbirine; Londra''nın "kafa kesen cihadist" takıntılı, işçi partili devrimci grupları saldırmıyor. Hatta Körfez ülkelerinden gelen, petrol zengini, görmemiş insan unsuru Harrod''s denen mağazada on bin poundluk çantalar almaya devam ederken, bahsettiğim yardım kuruluşunun önemli birçok çalışması burada yaşayan ve Müslüman olmayan insanların gönderdiği yardımlarla finanse ediliyor.

Gazze böyle bir yer... Taraf olmak ile olmamak arasındaki belirleyici ve kalın çizgi; tamamen insan olmak ile olmamak arasındaki seçimle ilgili.

İsrail saldırılarının başladığı günden beri; şehid ve yaralı haberlerini ilk başta bu yardım kuruluşundandaki dostlarımızdan öğreniyoruz. Her ölüm arkasında kocaman bir hikaye bırakıyor. Bir bomba iniyor gökyüzünden. Ve demin ailesiyle sofrada oturan çocuk; artık yetim ve öksüz, ateşlerin ortasında tek başına kalmış bir adam olarak çıkıyor enkazın altından. 14 yaşındaki kız çocuğu; babasından sonra annesini de kaybediyor hava saldırısında.. Geriye bir tek zihinsel engelli kardeşi kalıyor.

***

İki gün önce 4 çocuğumuzun, kardeşimizin, canımızın sahilde top oynarken bombalandığı ve şehid edildiği haberini de, yine aynı şekilde eşimin beraber çalıştığı Filistinli bir bacımızdan öğrendik. Biz üzüldük, o bizi teselli etti. Biz utandık, o bize güç verdi. Biz lanet okuduk, o sadece ve sadece dua etti.

Gazze''yi onun taze acısıyla tekrar tekrar dinledik.

Öyle bir yer düşünün ki; ölen, yaralanan herkesi bir şekilde tanıyorsunuz. Ya ailesinden birisiyle arkadaşsınız ya da vurulduğu yerden siz de defalarca bir şekilde geçmişsiniz. Muhammed, Zekeriya, İsmail, Ahed.. Bu çocukları da, ailesini de tanıyor Filistinli arkadaşımız. Katledildikleri yerde kardeşi hep top oynarmış. Az gitmemiş Al Dairah otelinin karşısındaki o toprak sahaya... Yüzündeki ifadesinde bizi korkutan bir sakinlik var. Anladığında, "biz bunu her Ramazan yaşıyoruz" diyor bizlere.. Ve ekliyor, "önceki hafta, dünya kupası maçını izlerken öldürülen çocukları da tanıyorduk".

Rahat koltuklarından Hamas eleştirisi yapanlara inat; "biz sonuna kadar direnişin yanındayız. Başka ne yapabiliriz ki?" diye soruyor. Gözünde korkudan eser yok. "Ya o anlaşmayı kabul edip tekrar tekrar esareti tercih edecektik; ya da şehadeti.. Biz her zaman ikincisini seçeriz" diyor gururla..

Ve dün..

Artık Filistinli kardeşimiz, kara harekatının başlamasıyla beraber hiçbir tanıdığıyla irtibata geçemiyor.

Romantizm yüklü, epik bir kahramanlık hikayesinden alıntı değil bu yazdıklarım.. Gazze''nin hepimizin bildiği ama bir türlü kabullenemediği gerçek ve en yalın yüzü...

Bu yazı için fazla uğraşmayacağım. Zira, ölüm her şeyi basitleştiriyor.

Ancak Gazze öldürülürken; antisemitizm zırhına sarılanlara, Başbakan Erdoğan temalı espriler yapanlara ve İsraille ticaret yapıldığına dair yazılar paylaşanlara bir çift sözümüz var.

Dün İHH Başkanı Bülent Yıldırım beyin Türkiye''deki İsrail vatandaşlarıyla ilgili yaptığı açıklama oldukça önemliydi. Mavi Marmara gazilerinden birçoğunun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı İsrailliler tarafından sorguya alındığını artık herkes biliyor. Bu isimler mahkemeler tarafından da tespit edildi. Bunu dillendirmek ve İsrail''den gelen her yedek asker çağrısında cepheye koşanlara dair önlem alınmasını istemek; antisemitik retorikle bir tutulamaz. Mavi Marmara''da dindar yahudilerin, hristiyanların, dünyanın dört bir yanından gelen vicdanlı solcuların olduğunu ne çabuk unuttuk?

Türkiye islamcıları, özel mülke saldırı ve azınlıklara şiddet konusunda bu zamana kadar tertemiz bir sınav verdiler. Bu; Dökme Kurşun operasyonu zamanında da, 10 vatandaşımız uluslararası sularda bütün dünyanın gözleri önünde katledildiğinde de böyleydi. Böyle olmaya da devam edecek Allah''ın izniyle. Çocuklar katledilirken, herhangi bir açıklamayı hedef tahtasına koyup, konuyu bu düzlem üzerinden tartışmaya açmak; en hafif deyimiyle alçaklıktır.

''Güney''deki ülkeyi'' çok seven abilerin pespaye paylaşımları ise bambaşka bir konu. Aslında konuşulacak çok şey var. Ancak size binlerce kilometre öteden yine Filistinli kardeşlerimizin sözleriyle seslenelim, "Bu adamlar; Ramazan sofrasında ikram edilmiş İsrail hurması gibiler. Allah onları öbür dünyada sevdikleriyle haşretsin!".

Sizden İsrail''e karşı olmanızı beklemiyoruz. Tankların karşısına geçip, taş atan çocuğa omuz vermenizi hiç beklemiyoruz. O tankın içinden çıkın, yeter.

****

Aciz bir haldeyiz.

Kalpten buğz edişimizde, dilimizle gösterdiğimiz tavırda ciddi bir sorun olmalı ki; gözümüzün önündeki zulmü elimizle düzeltme fırsatını Allah bizlere nasip etmiyor. İsrail''in gazetecilerle dolu bir otelin önünde katliam yapabilecek kadar pervasızlaşmasını, ancak bu donuk halimiz açıklayabilir. Zaferden mükellef değiliz, amenna. Fakat sahilde bombalanan çocuklardan, açlıktan ölen bebeklerden, sütü kesilen anneden ve evlatlarının önünde boğazlanan babadan; hesap gününde sorumlu tutulmayacağımızı kim söyleyebilir?

Boykot ve eylem işte bu yüzden çok önemli. Belki lükslerimizden Allah rızası için feragat edişimiz, hiçbir şey yapamasak da en azından bir Ramazan gününde Taksim tünelden Galatasaray lisesine yürüyüşümüz, konsolosluk önünde sahur yapışımız; öbür tarafta şehidlerin yüzüne bakabilmemiz için ufak sebepler olur bizlere.

Allah bizleri affetsin. Öfkemizi unutturmasın. Kinimizi diri tutsun.

"Şüphesiz O, mutlak galiptir ve intikam sahibidir". (14:47)

10 yıl önce
Öfke En Çok Bize Yakışıyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset