|
Stadyum Savaşları

Kadim kültürlerde topun evreni temsil ettiğine inanılırdı. Onlara göre top sihirliydi. İcat ettikleri futbol oyununda hedef bu sihirli küreye hükmetmekti.

Futbolun en ilkel ve majik gayesi işte böylesine çocuksuydu: “Top dünyadır, ona hükmeden dünyaya da hükmeder”.

Theo Stemmler adlı yazar “Futbolun Kısa Tarihi” adlı kitabında futbolu kesinlikle Çinlilerin keşfettiğinden bahseder. Hatta o zamandan kalan resimlerde bugünkü futbola çok yakın bir futbol oynadıkları, oyunun adını “ayak topu” anlamında “ts''u kü” diye adlandırdıkları, oynanan topun da meşinden yapıldığı görülmüştür.

Doğu''da Avrupalılardan üç bin yıl önce çok masumane ve çocuksu duygularla oynanan futbol, Ortaçağda bir şiddet unsuruna dönüşmüştür.

12. yy.da oynanan Fransız “Soul Oyunu” futboldan çok bir şiddet oyunuydu. Bir topun ardından yüzlerce insan delicesine koşuyor, bu esnada birçoğunun kemiği kırılıyor, kasları eziliyor ve onlarcası ölüyordu.

Bazen silahlar konuşuyor ve bugünkü futbol magandalarının sebep olduğu gibi kanlı sahneler yaşanıyordu.

Bu kanlı olaylardan dolayı İngiltere gibi futbolun beşiği sayılan bir ülkede bile krallar yıllarca futbolu yasaklamak zorunda kalmışlardı.

FUTBOLDA ALGI ŞİDDET

Ortaçağ Avrupasının bir güç ve şiddet kültürüne dönüştürdüğü futbol ancak 19.y.y.da İngilizler tarafından disipline edilebildi. Yani İngilizler keşfeden değil geliştiren millettir.

Doğu futbolu çocuksuluğunu muhafaza etmesine rağmen (o yüzden Batı futbolu kadar gelişmemiştir) Batı futbolu vahşiliğini süregelmiştir.

1969 El-Salvador-Honduras maçı binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanmıştır. 90''lı yıllarda yapılan Liverpool-Juventus maçında 40 küsür kişi öldü. İngiltere''de Holiganizm bir terör sorunu haline geldi. Daha bundan 8 yıl önce İstanbul''da Leeds United''li taraftarlar bıçaklanarak öldürüldü. 2004 yılında İnönü Stadı''nda bir genç bıçaklanarak öldürüldü. Kısacası futbol savaşları son hızıyla devam etmektedir. Hem de dil, din, ırk, akraba, kardeş tanımamacasına.

Stadyumlarda yaşanan bu olaylar futbolun natürünü ve algılanış şeklini bile değiştirmiştir. 2005 yılında Futbol Federasyonunun yaptırdığı bir ankette deneklere futboldan ne anladıkları sorulduğunda %40 oranında “şiddet ve şike” cevabı alınmıştır.

Pazar günü Antalyaspor-Beşiktaş karşılaşmasının öncesinde yaşanan olaylar bana bunları hatırlattı. Daha lig başlamamış, bir düşme korkusu veya şampiyon olma beklentisi yok. Ama koca koca insanlar birbirlerine koca koca sandalyeleri atarak kavga ettiler.

Kazanmanın veya kaybetmenin çok fazla anlamının olmadığı bu maçta niye böyle bir kavga çıktı acaba? Kazanmaktan daha öte duygular mı yaşanıyor stadyumlarda? Stadyumlar içsel kızgınlıkların, öfkelerin, isyanların deşarj alanları mı?

EGOLARI TATMİN OLMAKTA

Yapılan araştırmalar bu soruların cevabının “evet” olduğunu gösteriyor. Futboldaki şiddet olaylarına katılanların çoğu işsiz, eğitim seviyesi düşük ve %60''ı 21 yaşından küçük.

Takımları maçlarını kazandıklarında ceplerine para girmese de, işsizliklerine çözüm bulunmasa da egoları tatmin olmaktadır. O yüzden kazanmak onlar için sadece maçı kazanmak değildir. Kaybetmek de öyle...

Bu her şeyini yitirmiş veya hayatta tutunacak bir dalı kalmamış, amaçsız topluluklar takımlarıyla özdeşleşirler. Her şeyi onların atacakları bir gole endekslerler. O atılamayan goller ya da yenilen son dakika golü her şeyin bittiği, her şeyin kaybedildiği bir an gibi algılanabilir.

İnsanlar böyle bir halet-i ruhiye içinde önüne gelene saldıran, yok etmeye çalışan bir “intihar komandosu”na dönüşürler.

Ülkemizde de kendini gösteren bu stadyum kavgalarının önüne geçilebilmesi için, konu sosyologlar, psikologlar, spor kurumları, medya mensupları ve siyaset bilimcilerce incelenmeli ve olası sebepler ortaya konmalıdır.

Kendimizi kandırmayalım ve vakit kaybetmeyelim...

“Futbol sadece futbol değildir”...

16 yıl önce
Stadyum Savaşları
Kara dinlilerle milletin savaşı
Alevilerin sorunlarını çözmek çok mu zor?
Alevilik ve kutuplaşma
Uluslararası Terör Tarihi 1: PKK’nın Oluşumu
Aleviler"i anlamak