|
Sağdan soldan

Genelkurmay''ın yaptığı açıklamaya karşı çok farklı spekülasyonlar geliştiriliyor. Bunların çoğu, askerin M. Yılmaz''ı istemediği biçiminde. Nitekim daha önce, kendisi de emekli bir yarbay olan Tevfik Diker''in, Genelkurmay Başkanlığı''nı ziyareti sonunda yapılan açıklamalar da bu iddiaları doğruluyor: Şâibesiz, ismi yıpranmamış ve umûmi bir kabule mazhar olabilecek isim arayışı vs.

Fakat son Genelkurmay açıklamasını bu sınırlara hapsetmek asla mümkün görünmüyor. Bize göre son açıklamanın muhatabı, M. Yılmaz''da ziyade, doğrudan Ecevit''in kendisidir. Neden derseniz, hadiseyi kısaca hatırlamaya çalışalım:

Taha Akyol ordunun, cumhurbaşkanlığı konusuna ilişkin herhangi bir düşüncesi, arzusu, beklentisi ve işareti bulunmadığı noktasında bir yazı kaleme aldı ve Milliyet de bu haber-yorumu manşete taşıyıverdi. İşin bu safhasında bir alelâdelik yok. Peki Genelkurmay neden bozuldu da bir açıklama yapmak durumunda kaldı dersiniz?

Ecevit ve DSP''ye tekzip

İşin püf noktası da burada yatıyor zaten.

Taha Akyol''un haberi doğrudan DSP kaynaklı. Muhtemelen bu isim, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan''dan başkası değil. Yani Genelkurmay hakkındaki bu görüş DSP zirvelerinden özellikle yayılmaya çalışılıyor ve bunun için doğrudan tekzibe maruz kalıyor. Soru: Taha''nın yazdıkları Hüsamettin Özkan''ın şahsî görüşleri mi, yoksa Ecevit''le paylaştıkları ve daha doğrusu Başbakan''dan mülhem görüşler mi?

Hangisini esas alırsanız alın, tekzibe maruz kalan makam ve kişi Başbakan Ecevit''ten başkası değil.

Peki, hadise sırf bununla mı sınırlı dersiniz? Bize göre hayır. Yılmaz''ı ve Bahçeli''yi etkisizleştirerek, cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir makamı kendi tekeline almasıdır buradaki rahatsızlık. Bir de Ecevit''e denilmek istendi ki; bu meselede bizi kaale almadan, bizim hassasiyetlerimizi bilmeden, daha doğrusu bizimle görüşmeden asla yol alamazsın. Ecevit bu mesajı aldı ve çoktan içine sindirdi. Görünen manzara maalesef bu.

Ya da diğer bir açıdan Genelkurmay, Ecevit''in sır gibi sakladığı cumhurbaşkanı adayını öğrendi ve bu açıklaması ile o ismi ekarte etmiş oldu. Anlaşıldığı kadarıyla hadise, Mesut Yılmaz meselesinin çok ötesindedir ve doğrudan Ecevit''in tekelci tutumuna müdahale niteliğindedir.

Peki bir isim diktesi söz konusu mu?

Şimdilik böyle bir işaret görünmüyor. Adaylar ortaya çıkacak ve bilâhere bir seleksiyona başvurulacak..

Ordu Demirel''i istedi mi?

Bir de yeniden Süleyman Bey meselesine temas etmek istiyorum. Bizim daha birinci oylamadan çok çok önceleri yazdığımız bir husus, şimdilerde giderek netleşiyor. Biz Genelkurmay''ın, Süleyman Bey''in seçimine ve süre uzatımına karşı olduğunu yazdığımız sıralarda, maalesef herkes aksi kanaatte idi. Biz demiştik ki ciddi bölünmeler gözleniyor. Süleyman Bey konusu tehlikeye girdi, bu hadise Faruk Gürler''in akıbetine uğrayacak. Bizim bir-bir buçuk ay önce söylediklerimizi, Genelkurmay''a yakınlığı ile maruf Mehmet Ali Kışlalı, şimdi şöyle ifade ediyor:

"Demirel''in süresinin, anayasa değişikliği yapılarak uzatılmak istenmesinin TSK içerisinde hoş karşılanmadığı (...) anayasanın kişiler için değiştirilmesi, ki buna bazı çevreler "delinmesi" de diyorlar, içlerine sindiremediği (Radikal, 13 Nisan 2000).

Buraya, son öğrendiğim bir anekdodu daha ekleyelim. FP, Demirel konusunda, ikiye bölününce, yani bir yarısının Demirel''e oy vereceği kesinleşince; ikinci oylama günü saat 13.00 civarında Çiller''e özel bir mesaj ulaşmış. Bir yazıda önemine işaret ettiğim gibi, oylama günü DYP''nin grup toplantısında Çiller, Yılmaz ve Ecevit''in yanısıra, Süleyman Demirel''i de ilk defa ağır bir eleştiriye tabi tutmuştu. Belki altı aydır ilk defa Demirel eleştirisine baş vuruyordu Çiller. İşte o özel mesaj veya ulak, arkasından beklenmeyen Demirel eleştirisi, sonra da oylama!.. DYP oyları yarı yarıya geri çekiliveriyor.

Bu haber Köşk kaynaklı ve sağlam.

Kışlalı''dan Kaynak''a

Bu konuda Mahir Kaynak''ın algılamaları da şöyle:

"Benim anladığım kadarıyla başlangıçta Sayın Demirel''in seçilmesi isteniyordu (...) Fakat daha sonraları, zannediyorum belki dünya üzerindeki birtakım güç odaklarının etkileriyle veya ilâve olarak Türkiye''deki güç odaklarının tesiriyle bu projeden vazgeçildi. (Türkiye, 16 Nisan 2000).

Sonuç hep aynı noktaya varmıyor mu?

Burada anlaşılmayan ve kendini sürekli zora sokan kişi ise hep Ecevit oldu. İllâ da Demirel dedi, böylece de Genelkurmay''la Ecevit''in arasına kara kediler girdi. Son açıklama işte bu gerginliğin devam ettiğini ortaya koyuyor.

Peki kibar bir soru daha size!.. Ya dışarısı ne yapıyordu Demirel konusunda? Önemli bir arzu içindeydiler. Yasemin Çongar''ların yazıları, bu iş bittikten sonraki ABD görüşleridir. Onları ciddiye almaya gerek var mı?

24 yıl önce
Sağdan soldan
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi