|
Şimdi yapısal reform zamanı

Mahalli idareler seçimleri yapıldı ve İstanbul dışında büyük ölçüde sonuçlandırıldı. İş dünyasının ve hükümetin gündeminde artık yapısal reformlar var.

Yapısal reformlara değinmeden önce seçim sonuçları ile ilgili kısa normatif birkaç tespit yapmak istiyorum.

Birincisi; Türkiye’de demokrasinin olgunluk içerisinde devam ettiğini (ufak-tefek istisna dışında) gösteren bir seçim oldu.



İkincisi; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde alınan yüzde 52’lik oyun tekrarı, halkın cumhurbaşkanına ve hükümete olan güveninin tescili anlamına gelmektedir (aslında iki seçim yapısal olarak farklı olmasına rağmen –genel ve mahalli- iktidar ve muhalefet tarafından bir nevi güvenoyuna dönüştürüldüğünden bu tespit yapıldı).

Bir başka tespit de; özellikle büyük şehirlerde (metropol) belediye yönetimlerine olan tepki nedeniyle muhalefetin bazı belediyelerde ciddi ölçüde oylarını artırmasıydı.

Seçim sonuçları ile ilgili net bir sonuç: artık bu toplumun (makul düşünenlerin) seçimden bıktığını, önümüzdeki 4,5 yılda ciddi bir şekilde yapısal reformların hayata geçirilmesini beklediğidir.

Bu sonuçtan hareketle de yeni bir seçim veya başka bir suni tartışma alanı açarak toplumu rahatsız edebilecek bir girişimin gündeme taşınması bu topluma ve ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

**

Bu kısa değerlendirmeden sonra gelelim ekonomide yapısal reform deyince ne anlaşılması gerektiğine.

Yapısal reformun ana hedefi dengeli ve istikrarlı bir ekonomik büyüme sağlanabilmesidir. Bu çerçevede potansiyel büyüme hızlarının artırılması ve bu artışı engelleyen sorunların ortadan kaldırılmasıdır.

Potansiyel büyüme hızının artırılması doğrudan büyümeye etki eden sektörlerde verimliliğin artırılması ile ilgilidir.

Verimlilik artışı; işgücü kalitesinin arttırılması, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, ar-ge ve yenilik kapasitenin arttırılması, rekabet koşullarının iyileştirilmesi gibi bir takım yapısal reformları gerektirmektedir.

Yani, yapısal önlemler doğrudan ekonominin arz yanıyla ilgilidir.

**

İşgücü piyasasındaki yapısal reform denince ilk önerilen işgücü piyasasının esnekliğinin artırılmasıdır.

İşgücü piyasasında esnekliğin artırılması, konjonktüre bağlı olarak, kısa vadede olumsuz sonuçlara yol açabilir. Özellikle daralma sürecindeki bir ekonomide esnek işgücü mevzuatı işçi çıkarımlarını artırabilir. Fakat uzun vadede işgücü verimliliğinin, istihdamın, reel ücretlerin artışına neden olmaktadır (ülke tecrübeleri bunu ortaya koymaktadır).

**

Üretkenliğe artırmak için vergi sistemi de çok önemlidir. Vergi sisteminin üretim yapan özel sektörü teşvik edici, işgücü üzerindeki vergi yükünü azaltıcı, vergi tabanını genişleterek daha adaletli vergi sistemi uygulanması, çalışanlar üzerindeki vergi yükünün azaltılarak kayıt dışı istihdamın azaltılması ve bu sayede daha çok kişi istihdam edilerek üretimin artışını katkı sağlanabilir.

Yani, verimliliği ve büyümeyi artırmak için bir başka yapısal önlem de vergi sisteminin yeniden yapılandırılmasıdır. Üretimi ve istihdamı teşvik eden bir vergi sisteminde vergilendirilebilir matrah artacağından düşük oranlar uygulansa bile toplam vergi gelirleri artabilecektir. Vergi gelirlerindeki artış aynı zamanda bütçe dengesinin sağlanmasına, bütçe açıklarının neden olduğu enflasyonist baskının azalmasına neden olacaktır.

**

Yine yapısal reformlar noktasında atılması gereken en önemli adımlardan bir diğeri de ülkenin dışa bağımlılığının, yani dış ticaret ya da cari açığın azaltılmasıdır. Bu açık döviz ihtiyacını artırdığından dolayı kurların sürekli artışı baskılamakta, ekonomik kırılganlığın ve enflasyonun en önemli nedenlerinden biri olmaktadır.

Kur artışı faizler yükseltilerek kontrol altına alınmaya çalışılmakta, sonuçta kredi maliyetlerinden yatırım ve dolayısıyla üretim azalışına, diğer yanda maliyet enflasyonuna neden olmaktadır. Yüksek enflasyon yatırım iklimini bozmakta, yabancıların doğrudan ve portföy yatırımlarını olumsuz etkilemektedir. Sonuçta üretimi, ihracatı, istihdam kapasitesini ve döviz girişini azaltmaktadır.

**

Türkiye ile ilgili yapılan çalışmalarda gıda fiyatlarındaki artışın Türkiye’de enflasyonun en temel belirleyicilerinden biri olduğu tespit edilmiştir.

Türkiye’deki gıda fiyatlarının 2011 yılından itibaren dünya gıda fiyatlarından ayrıştığını görmekteyiz. Bunun anlamı Türkiye’de gıda fiyatlarındaki artış dış etkilerden bağımsız, sadece iç sorunlardan kaynaklandığıdır.

Bu da tarım sektörünün yaşadığı üretim süreçlerinin iyi yönetilememesinin yol açtığı sorunların tezahürüdür. Tanzim satış uygulaması bunun net tescilidir. Yani tarımsal reformun da aciliyeti var.

Dengeli, sürdürülebilir yüksek büyüme hızları yakalayabilmek için reform yapılması gereken sektörlerin- alanların sayısı artırılabilir. Burada önemli olan reform alanlarının birbirleriyle iyi koordine edilmesidir.

**

Sonuç olarak Türkiye’nin önünde 4,5 buçuk yıllık seçimsiz ve ülkenin gelişmesine, hızlı kalkınmasına ve bunun için de yapısal reformlara ayrılacak bir dönem var. Bu dönemi kısır tartışmaların gölgesinde heba etmeye kimsenin hakkı yoktur.

Yapısal reformların sonuçları uzun vadelidir. Bunun bilinciyle yöneticiler yıllık gelişmeleri kamuoyu ile paylaşarak (bilgilendirme, şeffaflık) toplum desteğini canlı tutmalıdır.

#31 Mart
#Seçim
#Yapısal reform
#İşgücü
5 yıl önce
Şimdi yapısal reform zamanı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset