Açılışını Cumhurbaşkanı'nın yaptığı ‘Akıllı Şehirler ve Belediyeler Kongresi” ile “Akıllı Şehirler” kavramı yeniden gündeme geldi.

Şehirleşme sona ermeyen bir olgu. Bugün, dünya çapında insanların % 54’ü şehirlerde yaşıyor ve bu oranın 2050’ye kadar % 66’ya ulaşacağı tahmin ediliyor.

Toplam nüfus artışı ile birlikte, önümüzdeki otuz yıl içinde şehirlere 2.5 milyar insan daha eklenecektir. Şehirlerin, kaynaklarına yeni ortakların gireceği bu hızlı genişlemeye ayak uydurmak için çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülebilir bir yapıya taşınmaları (dönüştürülmeleri) gerekiyor. Akıllı Şehir hikayesi de buradan doğmaktadır.

**

“Akıllı şehir, büyüyen şehirleşme zorluklarına yönelik sürdürülebilir kalkınma uygulamalarını geliştirmek, uygulamak ve teşvik etmek için ağırlıklı olarak Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden oluşan bir çerçeve“ şeklinde tanımlanmaktadır.

Akıllı şehir stratejisi beş alana ayrılabilir: hareketlilik, akıllı binalar, atıksız şehir, kentsel ortamdaki insanlar ve turizm. Altıncı alan ise bu unsurlara hayat verecek olan “veri platformudur”.

Vatandaşlar akıllı şehir ekosistemleriyle, akıllı telefonları ve mobil cihazları, bağlı otomobilleri ve evleri kullanarak çeşitli şekillerde etkileşime girer. Cihazları ve verileri bir şehrin fiziksel altyapısı ve hizmetleriyle eşleştirmek maliyetleri azaltır ve sürdürülebilirliği artırır.

Şehir yerleşikleri Nesnelerin interneti yardımıyla enerji dağıtımını iyileştirebilir, çöp toplama işlemini kolaylaştırabilir, trafik sıkışıklığını azaltabilir ve hatta hava kalitesini artırabilir.

**

Akıllı şehirler için gerekli dört temel unsurdan bahsediliyor:

* Yaygın kablosuz bağlantı

* Açık veri

* Güvenlik

* Esnek para kazanma şemaları

Herhangi bir akıllı şehir uygulamasının ilk ve en önemli yapı taşı güvenilir, yaygın kablosuz internet bağlantısıdır.

Tarihsel olarak, hükümetler, işletmeler ve bireyler verilerini sakladılar ve başkalarıyla mümkün olduğunca az paylaştılar.

Gizlilik endişeleri ve güvenlik ihlali korkusu, bilgi paylaşımının algılanan değerinden çok daha ağır basmıştır.

Bununla birlikte, sürdürülebilir akıllı şehirlerin önemli bir kolaylaştırıcısı, karmaşık ekosistemdeki tüm katılımcıların bilgi paylaşması ve bunu gerçek zamanlı olarak analiz edilen algoritmik verilerle birleştirmesidir. Bilgilendirilmiş kararlar gerçek zamanlı olarak bu şekilde verilir.

Amsterdam, veri kasasını açmanın getirdiği ödülleri toplayan, iyi bağlanmış, akıllı bir şehrin parlak bir örneğidir. Akıllı Şehir girişimi 2009 yılında başladı ve 170’in üzerinde projeyi içeriyordu.

Şimdi, teknolojiyi kullanan herkesin bir rehber eşliğineymiş gibi şehri gezinmesi çok kolay.

Birden fazla katılımcının bilgi paylaştığı şehirlerde, katılımcıların söyledikleri kişi olduğuna nasıl güveniriz? Ve rapor ettikleri verilerin doğru olduğunu nerden biliyoruz?

Cevaplar; fiziksel veri kasalarında güçlü kimlik doğrulama ve kimlik yönetimi çözümlerinde yatmaktadır.

Açıkçası; Akıllı Şehirler ancak onlara güvenebiliyorsak çalışabilir.

**

Şehir yöneticilerinde her şeyi kucaklayan, uzun vadeli bir vizyon gereklidir.

Bir şehir tüm resmi görmezse, akıllı bir şehir olması zor olur.

Şehirler kimliklerini tanımlamalı ve stratejik bir plan oluşturmalı.

Halkın katılımı şehirlerin dönüşümünde en etkili bir araç olmalı. Aksi takdirde toplumun ihtiyaçlarının önceliklendirilmediği verimsiz bir yapı ortaya çıkar.

**

Akıllı şehirler inşa ederken teknolojinin insanlara hizmet amaçlı kullanıldığı hiç unutulmamalı, insanın önüne geçirilmemelidir. Bu nedenle akıllı teknoloji yanında onu kullanacak akıllı insanlara da yatırım yapılmalıdır.

Şehirlerde mutlu bir yaşam sürdürülebilmesi için: yaşanabilir, ucuz şehirler oluşturulmalı, iş imkânları geliştirilmeli, sivil katılımı teşvik edilmeli.

“İnovasyon ve teknoloji ancak insanların yaşamlarını iyileştirirse anlamlıdır” diyerek bitirelim.