|
Vali Recep Yazıcıoğlu (2)

Önceki yazımızda Recep Yazıcıoğlu’nu ölümünün 17. seneyi devriyesinde bir bürokrat (vali) olarak gök kubbede bıraktığı ‘Hoş Sada’yı, özet kapsamında da olsa, tekrar gündeme taşımak istedik.

Yazıcıoğlu’nun bürokrasiyle tanıştığı andan itibaren siyasilerle ve cari sistemle mücadele ettiğini, sınırlı kaynak ve katı mevzuata rağmen bir bürokratın nasıl prangaları kırıp üretken olabileceğini örneklendirip, bazı söylemlerine değindik.

Kaldığımız yerden devam edelim.

Tokat Valiliği

Adını Türkiye’ye Tokat valisi olarak duyurdu. Modern IV. Murat olarak nam yaptı. Tokatta 2.5 yılda 3000 derslik, 200 köye sağlık ocağı yapılmış. Büyük kısmını halkın katılımıyla gerçekleştirmiş. Bu rakamlar Cumhuriyet tarihinde yapılanlardan daha fazlaymış.

Anadolu’nun bağrında küçük bir ilde il özel idaresi tarafından yürütülen hizmetler, merkezi idarece yapılandan çok daha ekonomik olmuş, bütün üretim faktörleri kullanılmış, genç liderin mükemmel takım çalışması ve emanet usulü ile geniş çaplı köylü-devlet işbirliği örneği sergilenmiştir.

Tokat’taki toplum kalkınması her kesimden insanın dikkatini çekmiş; devletin bürokratları, basın mensupları ve bilim adamları bu olaya kendi pencerelerinden bakıp, tartışmaya açmış.

Buyurun vali beyler, genç kaymakamlar sizler de yapın, görelim. O dönemdeki İl özel idare kaynaklarının bugünkünden daha iyi olduğu söylenemez herhalde.

1986 yılında bazı kuruluşlar tarafından yılın bürokratı seçilmiş.

Şehir kulübüne gidip oyun oynamaması, kendini ağırdan satmaması, susuz rakı yerine rakısız su içmesi, halktan birisi olarak davranıp spor yapması, hatta belirli yerlerde ve saatlerde içkiyi yasaklaması onu sıradışı yapan (halkın gönlünde taht kurmasını sağlayan) bazı kişisel özellikleri.

O, makama şeref veren idareci olarak tanınmış.

Konuşmaya ve İş Yapmaya Devam

“Değil vatandaş; valinin, belediye başkanı ve milletvekillerinin ömrü Ankara’da iş kovalamakla geçmektedir. Sistem merkezde kilitlenmiş. Yöneticilerle beraber vatandaş da dert küpüdür. Muhatap bekçi, kapıcı ve sekreterdir” diyor konuşma mekanı seçmeden.

Yine 1987 yılında Trabzon Kültürevi’nde yaptığı konuşmada “Millet terk edilmiştir. Seçimden seçime hatırlanmaktadır. Oysa kalkınma-gelişme milletin işidir. İlerleme devlet memurunun işi değildir. Halk sistemin dışına itilmiş, seyirci bile değildir. Devlet patron, millet köledir” şeklinde düşüncelerini özetlemiş.

Yine, 1990 yılındaki bir mülakatta; “merkeziyetçi sistemde oligarşık aydınlar, iktidarı halkla bölüşmemektedir. Ülke meselelerinde 60 yıldır aydınlar hakim ve yönetim işini halka bırakmıyorlar. Onlara göre bizim milletimiz anlamaz, milletimiz cahildir. Milletimiz adına aydınlarımız ülkeyi yönetecek. Yok böyle bir şey. Benim meclisimin kararlarına ben katılacağım arkadaş. Uzaktan kumanda yok” diye haykırmış.

“Din, iman, milliyet, laiklik satanları sandıktan çıkarıyorsunuz. Oy pusulalarında bir de boş oy hanesi olmalı” diyor bir başka konuşmasında.

Erzincan’da Rüyaları Gerçekleştirdi

Aydın’da valilik yaparken arı kovanına (siyasi parti temsilcilerinin düzenine) çomak soktuğu için kısa sürede tayini çıktı.

Aydın’da yaptığı veda konuşmasında düşüncelerini “geçmişte yeniçeri çapulcuları nasıl istemedikleri kişilerin kellesini istiyorsa, bugün de aynı uygulamayı milletvekilleri yapıyor. Yeniçeri çapulcuları gitti, bunlar geldi” şeklinde seslendiriyor.

Erzincan’da 9 yıl valilik yaptı. Birkaç kez görevden alınmaya çalışıldı, halk sahip çıktı. Hayal edilemeyen projelere imza attı. Halkla bütünleşti, hayatında hiç vali görmeyen köylülerle buluştu. Her hareketiyle sıradışıydı.

Statükoyu yerle bir etti.

Devlet 10 yılda 23 kilometrelik Bolu Tüneli’ni delemezken, o özel idareden Kemaliye Birliği’ne aktarılan kaynakla, halkın katılımını da sağlayarak, dağları deldi: 130 yıllık Kemaliye Köprüsü rüyasını gerçekleştirdi.

Sistem Eleştirisinin Arka Planı

“İnsanların, sivil kurum ve toplulukların tek tek zihinsel kirlilikten kurtulup ortak aklı yakalamaları lazım. Köklü bir değişim tabandan gelecek bir halk hareketi; sivil uyanış, haykırış, sivil duruşla mümkündür. Değişim olmazsa gelecek bugünden daha kötü olur” demiş...

“Sistem ve düzen eleştirileri, ülkenin daha iyi yönetilmesi arayışı olarak algılanmalı” diyor hakkında açılan davaya verdiği savunmada.

Yazıcıoğlu’nun yaşamı bize;

İnsanın yapabileceklerinin sınırsızlığını, umutsuzluğu umuda çevirebilmeyi, başkaldırının gücünü ve risklerini, cesaretin mucizelerini gösteriyor.

**

Son söz olarak: İnsanıyla, kültürüyle, değerleriyle, doğal kaynaklarıyla, coğrafi yapısıyla, stratejik konumuyla, zenginlikleriyle ve diğer özellikleriyle ülkemizin sahip olduğu olağanüstü potansiyeli harekete geçirecek idealist insanlara (Recep Yazıcıoğlu’nu rahmetle ve minnetle anıyoruz) duyulan ihtiyaç, güncelliğini artarak korumaktadır.

Not: Bu makalede Elvan Feyzioğlu’nun (Gazeteci) kaleme aldığı ve yazıcı yayınevinden çıkan “Vali: Uçan Kuşlar Gülümser” kitabından önemli ölçüde yararlanılmıştır.

#Recep Yazıcıoğlu
#Vali
#Tokat
4 yıl önce
Vali Recep Yazıcıoğlu (2)
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti