|
Venezuela’da iktidar savaşı

Dünya, Venezuela’da yaşanan siyasi ve ekonomik kriz nedeniyle yeniden iki kutba ayrıldı.

Venezuela 2 başkanlı bir ülke görüntüsü veriyor: Bir tarafta göreve devam eden Maduro, diğer tarafta geçici devlet başkanlığını ilan eden muhalefet lideri Guadilo.



Her iki başkanın da destekçisi farklı ülkeler var.

Maduro’nun başkanlığını onaylamayan ve onun yerine meclis başkanını geçici başkan olarak kabul eden ABD, bazı Latin Amerika ve AB ülkeleri.

Diğer tarafta Maduro’nun seçilmiş ve görevinin başında devam etmesini destekleyen Rusya, Çin, Meksika ve Türkiye var.

Burada, ABD Venezuela’nın içişleri ile neden bu kadar ilgileniyor, sorusunun cevabını irdelemeye çalışacağız. Aslında sorunun cevabı, Venezuela’daki iç karışıklıkların bugünkü boyuta gelmesinin arka planını da açıklayacaktır.

**

Birincisi, Venezuela ABD’nin arka bahçesi olarak nitelendirilen Latin Amerika ülkelerinden bir tanesi olması.

İkincisi, Venezuela’nın dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olması. Çünkü enerji kaynaklarına sahip ülkeler doğal olarak ABD’nin ilgi alanına girmektedir.

Üçüncüsü, Venezuela yönetimlerinin Chavez’le birlikte uzun yıllardır ABD kontrolü dışında daha çok sosyalist argümanları benimseyen bir yönetim şekli benimsemiş olması.

**

Aslında Venezuela 70’li yıllarda petrol fiyatlarının arttığı dönemlerde Latin Amerika’nın en yüksek gelirli ülkesiydi. Bu üstünlüğünü sonrasında sürdürememiştir.

Bunun arka planında iki önemli neden vardır. Bir tanesi petrol fiyatlarında 1980 sonrasında yaşanan dalgalanmalar ve diğeri ise ülkenin zenginlik içinde yüzdüğü dönemlerde gelirlerin kurumsal altyapıyı tesis etmede, teknoloji üreten bir yapıya geçişi sağlamada kullanılmayışıdır.

Buradan şunun altını çizelim; sadece tek bir doğal kaynağa bağımlı ülkelerin diğer kurumsal yapıyı ihmal ettikleri ve söz konusu doğal kaynağın fiyatlarındaki dalgalanmaların ülkeleri ciddi krizlerin eşiğine taşıdığının çok örnekleri var.

Buna örnek olarak Libya, Suudi Arabistan gibi petrol zengini Ortadoğu ülkeleri verilebilir ve bunların bir benzeri de Venezuela’dır.

**

Olayın bir başka ilginç boyutu ABD’nin bütün dönemlerde Venezuela’nın en yüksek petrol ithal edici ülke olmasıdır.

Şu anda Venezuela ihracatının yüzde 41’ini ABD’ye yapmaktadır. Yani ciddi bir bağımlılık söz konusudur.

Diğer taraftan Rusya ve Çin’e yaptığı ihracattan bir nakit geliri elde edememekte, çünkü bu ülkelere sattığı petrol gelirini daha önce aldığı borçların geri ödemesi için kullanmaktadır.

Pazartesi günü Venezuela’nın resmi petrol ihracatını yöneten kuruma (PDVSA) ABD yönetimi tarafından getirilen yaptırımların Venezuela ekonomisini daha da zora sokacağı beklenmektedir.

Bu kısıtlama ile yıllık yaklaşık 11 milyar dolarlık bir ihracat azalması tahmin edilmektedir.

Diğer yandan uluslararası ödeme sistemlerinin ABD’nin kontrolünde olması Venezuela dış ticaretini zorlaştıran başka bir faktör.

**

Muhalefet lideri Guaido Andrés Bello Katolik Üniversitesi’nde okumuş, George Washington Üniversitesinde lisansüstü eğitim yapmış ve sonrasında da ülkesine dönmüş.

Yani, ABD desteğini aldığı yaşam süreçlerinden de anlaşılıyor.

Venezuela’da yaşanan ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar muhalefetin destek bulmasını kolaylaştırıyor.

Dışa açık toplumlarda, özellikle tek kaynağa bağımlı ülkelerde, ekonomik sorunların nasıl tavan yapacağını Venezuela örneğinde görmek mümkün.

Enflasyon yüzde bir milyonun üzerine çıkmış.

Yoksulluk hızlı şekilde artmış.

Petrol kaynağına bağımlı bir ülke, dünya petrol fiyatları azaldığı için de petrol gelirleri hızla azalmaktadır.

Ülke milli geliri sürekli azalmış, fakirlik yüksek seviyelere ulaşmıştır

Yoksulluğun yanında ciddi sağlık sorunları da yaşanmaktadır.

Ayrıca ülkeden 3 milyonun üzerinde vatandaş komşu ülkelere göç etmiştir.

Göç eden kişilerin içerisinde önemli düzeyde ülke ekonomisine katkı sağlayacak potansiyeli taşıyan nitelikli beyinlerin olduğu da belirtilmektedir.

**

ABD demokrasi tesis etme düşüncesi ile ülkeye müdahale etmeye, seçimle gelen yönetimi el çektirmeye çalışmaktadır.

Buna karşılık desteklenen kişinin de demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, güçler ayrılığı gibi kurumsal yapı tesisi noktasında beyanatları söz konusu değil.

Yani, burada asıl kaygının ülkenin nasıl yönetildiği değil, yönetenin hangi ülke yanlısı olduğudur.

ABD’nin bu bakış açısı Mısır, Suudi Arabistan, Suriye ve Irak gibi demokrasiyle yönetilmeyen ülkelerle ilgili temel felsefesini de yansıtmaktadır.

Rusya ve Çin’in Maduro’ya verdikleri desteği de aynı bakış açısıyla değerlendirmek gerekir.

Yani, ekonomisi güçlü ülkelerin küçük ülkelere yaklaşımının arka planında ülke yönetimlerinin kendilerine olan bağımlılığı yer almaktadır.

**

Süreçten büyük ölçüde Venezuela halkı zarar görmektedir.

Aslında yapılması gereken halkların cezalandırılması değil, doğrudan demokratik sisteme, hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına imkan veren bir yapının kurulması için uluslararası toplumun desteği ile bir uzlaşı aranmasıdır.

Büyük güçlerin kavgasından masum halkın zarar gördüğü büyük trajedilerin artık sona erdirilmesi gerekir.

#Venezuela
#Nicolas Maduro
#ABD
#Guadilo
5 yıl önce
Venezuela’da iktidar savaşı
Kara dinlilerle milletin savaşı
Bekleyin! Biz de bekliyoruz!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…