|
28 Şubat kime karşı yapıldı?

Yirmisekiz Şubat kırılma noktasının üzerinden tam 2 yıl geçti. Ne var ki bu sürece ilişkin yapılan değerlendirmelerin, bizzat bu değerlendirmeyi yapanlar dahil olmak üzere yeterli, açıklayıcı olduğu söylenemez. Bu açmazın en büyük nedeni süreç içinde girilen bir tür otosansür gösterilse de bunun tek ve belirleyici bir neden olduğunu düşünmüyorum. 28 Şubat sürecine ilişkin görüş belirten kanaat sahiplerinin büyük kısmı, kendileri doğrudan muhatap olmadan bazı tehlikeli gelişmelerin bertaraf edilmiş olmasından dolayı gizli memmuniyet duydukları yazıp çizdiklerinden belli oluyor. Bu, Türk entelijansiyasının içinde bulunduğu geleneksel açmazlarından birinin dışavurumudur aslında. Bu durum, açıktan 28 Şubat sürecine destek veren yazar-çizer, akademisyen takımının takındığı tavırdan daha çok okumuş yazmışlarımıza özgü karakteristik bir tavrın su yüzüne çıkmasıdır.

İki yıl aradan ve bunca uygulamalardan sonra postmodern darbenin halk karşısında çok da iç açıcı durumda olduğu söylenemez. Siyasal ve ekonomik elitimiz için halk hiçbir zaman önemli olmadı; burada ucuz halkçılık yapmanın da alemi yok. Ancak halkın postmodern darbeye gösterdiği değişik tepkilerin doğru okunması Türk toplumunun geçirdiği sosyolojik sürecin anlaşılması bakımından önemlidir. İki yıldan beri yapılan kamuoyu yoklamaları gerek iç tehdit sıralaması, gerekse ortaya konan hedefler açısından sürecin mimarları ile toplumun sosyolojik olarak dönüşme yönü arasında ciddi farklılıklar olduğunu gösterdi. Zaten bu farklılık nedeniyledir ki, postmodern darbe doğrudan o zamanki iktidara yönelik değil toplumda uç vermeye başlayan bu dönüşüm çizgisini durdurmaya, bir şekilde dönüştürmeye yönelik yapılmıştı. Yeni bir siyaset dili, yeni bir toplum modeli ortaya konulmak istenmektedir.

En son ANAR''IN yaptığı kamuoyu araştırmasına göre 28 Şubat sürecinin temsil ettiği ideolojik söylem Türkiye''nin yeni yüzü ile örtüşmemektedir. Yani, sürecin en sembolik uygulamaları sayılabilecek başörtüsü yasağı, İmam Hatipler''in kapatılması gibi uygulamaların toplumun hangi kesimlerinden nasıl tepki aldığına bakarak da postmodern darbenin iktidarın şu ya da bu şekilde uygulamalarına karşı değil, bizzat toplumsal yönelimin istikametini durdurmaya yönelik olduğu çıkarılabilir.

Bu araştırmaya göre, toplumun büyük kesimi 28 Şubat sürecindeki uygulamaları tasvip etmezken, uygulamaları doğru bulanların oranı ancak yüzde 24''te kalmaktadır. İmam Hatipler''deki başörtüsü yasağını destekleyenlerin oranı ise yüzde 20''de kalmaktadır. Toplumun yüzde 64''ü üniversitelerdeki başörtüsü yasağına karşı çıkmaktadır. Bu yasaklara karşı çıkanlar da hemen her siyasi parti gruplarına dağılma özelliği göstermektedir.

Araştırmanın bana göre en önemli sonuçlarından biri ve anahtar sonuç ise, bu yasak ve uygulamalara karşı çıkanların çoğunlukla gençlerden oluşması, eğitim düzeyinin yüksek olmasıdır. Bir başka ifadeyle üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağını olumlu bulan yüzde 28''lik kesimin daha çok yaşlı nesilden ve eğitim düzeyi düşük kesimlerden oluştuğu sonucu çıkmaktadır. Daha kapalı, medyatik ve resmi propaganda etkisine açık kesimler arasında bu uygulamalara destek verenlerin oranı artmaktadır. Bir tür panik duygusunun, statükonun kaybedilmesi ve devleti haklılaştırma psikolojisinin öne çıktığı geleneksel siyasi tavır.

Yukarıda postmodern darbenin aslında halkın yönelimlerine karşı yapıldığını söylerken ucuz popülizm yaparak, kitlelerin nasıl İslamcılaştığı gibi bir yargıyı savunuyor değilim. Varlığını ve meşruiyetini itirazsız, tek boyutlu toplum ve siyaset ortamından alan bir retoriğin kitlelerin doğallaşma eğilimi karşısında bir tür tedirginliğe kapılması olarak okunmalıdır. Türk siyasi elitinin biçimlendirmek istediği toplum modelinin en belirgin yanı, insanları oldukları gibi, kendisiyle başbaşa bırakacak yani doğallığını ifade edecek bir ortamın önüne geçmiş olmasıdır. Başarıların da iflasın da temel noktalarından biri budur. İnsanların ekonomik, sosyal ve siyasi tercihleriyle başbaşa kalmasına izin verilmediği gibi entelektüel açılımının gelişmesine de bir şekilde duvar örülmüş olmasıdır. Duvarların yıkılması yeni arayışları beraberinde getirir.

Belki de postmodern darbenin mimarlarının, duvarın yıkılmakta olduğunu keşfetmiş olacaklar ki, 2015, 2020 yılında bir Türk gencini şekillendirecek yeni biçim arayışına girdikleri ortaya çıkıyor. Toplum mühendisliğinin siyasi çerçevesi hazırlandıktan sonra sıra çağa uygun tek boyutlu, tek tip insan modelinde.


25 yıl önce
28 Şubat kime karşı yapıldı?
Bir destan olarak Mehmet Âkif ve Türkiye’nin trajedisi ve umut ışığı
Denklemciler ve denklembozucular
Kaderin Avrupalı cilvesi
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?