|
Asteğmen Mehmet nerede şehit oldu?

MART, 1998

Y ine gündem toplantısı yapıyoruz. Bir- kaç gün sonra Çanakkale Zaferi''nin yıldönümü var. Bu kez değişik bir şeyler yapalım diyorum arkadaşlara. Ve birden tam 6 yıl önce okuduğum ve her hatırlayışımda hüzne boğulduğum bir olay aklıma geliyor.

Galatasaray Lisesi mezunu Asteğmen Mehmet''in Çanakkale''den İstanbul''a kamyon tekerleği almak için gelişinin hikayesi. Zaten o dönem Galatasaray Lisesi''ndeki Müslüman öğrencilerin hemen hemen tamamı Çanakkale''ye gitmiş, bir çoğu şehit olmuştu.

Mehmet''in, şimdiki İstanbul Üniversitesi binasına gelip Erkan-ı Harbiye''den lastik için ödenek alamayınca Karaköy''deki Yahudi tüccara çektiği numarayı aktarıyorum. Ve göz yaşartıcı sahne. Sabaha kadar oturup çizdiği yeni çıkmış sahte yüz kaymenin altına yazdığı ibare: ''Bedeli Çanakkale''de ödenecektir.''

İstanbul, olaydan sonra çalkalanıyor. Sonuçta Veliaht Abdülmecid Efendi lastiklerin bedelini tüccara kendi kesesinden ödüyor.

Bir ara Doç. Dr. Ali Akyıldız''la sohbet ederken para konusunda kitap hazırladığını söylemiş, ben de bu olayı kendisine anlatmıştım. Meğer o da bu konuyu araştırmış, kitapta bahsetmiş, henüz basılmamış kitabın Asteğmen Mehmet''le ilgili bölümlerini dosyadan göstermişti.

İsmail Bezirci''ye kaynaklarını vererek hikayeyi 18 Mart için hazırlamasını istiyorum.

YAZ, 1998

Televizyonlarda Asteğmen Mehmet''in hikayesini konu alan bir reklam filmi yayınlanıyor. Şair Cevdet Karal reklam senaryosunu yazarken gazetede yayınladığımız hikayeden esinlendiğini söylüyor.

Reklamlarda son bölüm dikkatimi çekiyor: ''Asteğmen Mehmet bir yıl sonra şehid düştü.''

Bunu hiç düşünmemiştim, yıllar önce okuduğum hikayede Asteğmen Mehmet''in nerede şehid düştüğünü hiç hatırlamıyorum. Galatasaraylı Mehmet nerede şehid düşmüştü gerçekten? Çanakkale Savaşı da bittiğine göre. Ama birliğinin Filistin''e nakli için kamyon tekerleği aradığını hatırlıyorum.

18 MART 1999

Mustafa Aksay''ın iki yıldır üzerinde çalıştığı Hicaz Demiryolu belgeselinin albümü bugün elime geçiyor. Kapağı güzel görünüyor. Mustafa Aksay, kimi zaman gözyaşlarımı tutamadım diye anlattığı belgeselin fotoğraflarını kitaplaştırmıştı sonuçta, seviniyorum. Albaraka, iyi bir iş yapmış, sponsor olmuş; kitaba anlamlı bir kuşak da geçirmiş: ''Osmanlı Devleti''nin kuruluşunun 700. yılı anısına''.

Fakat bunca emeğin mahsülü kitabın sahibi yok. Yayıncılık açısından büyük eksiklik. Sponsor olmakla eserin sahibi olmak arasında bir fark olmalı.

Fotoğraflar fotoğraflar... Bir hüzün çöküyor üstüme.

Lawrance of Arabia filminin sahneleri geliyor gözümün önüne. Arabistan çöllerinde yol alan trenin içindeki Anadolu yaylalarından, Balkan serinliklerinden kopup gelen Mehmetçik''e yapılan saldırılar... Lawrance''in ayarttığı bedevilerin çığlıkları...Lawrance''in tren katarının üstündeki o şuh pozları...

Terkedilmiş istasyon resimlerini çeviriyorum bir bir...

1990, LONDRA

Lawrance of Arabia tekrar oynuyor. Araplar''ın yoğun olarak yaşadığı Edgware Road''daki sinemalarda gösterilmesi de ilginç. Filmi seyreden Arap bir arkadaş beğenmemiş: Sanki Araplar hiçbir şey becerememiş, her şeyi Lawrance gerçekleştirmiş gibi göstermişler diyor. Filmdeki tarihsel çarpıtmanın ancak bu kadar farkında.

Lawrance, Arap bedevi aşiretleri arasında etkili olmuştu ama hareketin şehirli, medeni Araplar arasında hiç etki bulmadığı da bir gerçekti. Bakaldırı, medeniyet görmemiş bedevilerin isyanından ibaretti. İngiliz tarih anlayışı, bunu köle bir halkın Osmanlı''ya karşı özgürlük kıyamı olarak sunmasını bildi.

Sonunda, dünya siyasetini algılayış biçimleri bedeviliği aşamadığından küçük vaatlerle isyanın karşılığını İngilizler''in başka bir oyununa gelerek ödediler.

18 MART, 1999

Asteğmen Mehmet''in şehid düştüğü yeri Mustafa Aksay''ın albümünü çevirirken hatırlıyorum. Mehmed Çanakkale''den ta Akabe''ye gelmişti. Lawrance''in kışkırttığı Bedevi Araplar şehri kuşattığında, Osmanlı ordusunun direniş gücü bitince şehri boşaltmaya başladı. Mehmet aracı birlik olarak bedevileri oyalamak için şehirde kaldı. Ordunun Akabe''yi boşaltma işlemi bitene kadar direneceklerdi. Sonuna kadar direndiler ve bir bedevi kurşunuyla şehid oldu.

Çanakkale''de yedi düvelin deviremediği Mehmet bir bedevinin kurşununa kurban gitmişti.

Lawrance filmini eleştiren yeni yetme Arap arkadaşın esef edişini tekrar hatırlıyorum ve bir şeyler boğazımda düğümleniyor.

Mustafa Aksay''ın Şam''da karşılaştığı yaşlı şimendifer makinistinin Abdülhamid ismi geçince gözlerinden akan yaşları hatırlıyorum bir de.

25 yıl önce
Asteğmen Mehmet nerede şehit oldu?
Bu öfke kendini yakar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir