|
Cesur bir şairdi

Onunla ilk karşılaştığım ânı çok iyi hatırlıyorum. Bir akşam üstü Eminönü''nde bindiğimiz vapur Üsküdar''a vardığında güneşin altın rengi alev ışıkları Üsküdar''da yangınlar çıkarmaya başlamıştı. "Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar"ın serinliğine kucak atmıştık.

İskeleden çıkıp tam karşıdaki tarihî çeşmeye doğru yöneldiğimizde, çeşmenin tam köşesinde bizi bekliyor bulduk. Birlikte olduğumuz Alim Kahraman''a bir şeyler yapmak için sürekli "hemen, şimdi, yarın" için planlar çiziyordu.

Şair ve çeşme. Dünyanın en zarif insanı ile zarif bir çeşmede karşılamak hayatını şiir gibi ören gerçek bir sanatçının işi olabilirdi.

Sanırım 1982 yılının sonlarıydı. Küplüce''deki bodrum katı apartman dairesinde uzun konuşma. İstanbul''a gelmiş, bir şeyler yapmak istiyordu. Akabe''den kitap yayınını buradan sürdürmek istiyordu. Yayınevi olmasa bile fiilen yayıncılığı İstanbul''a taşımıştı.

Her buluşmamızda yazdığı hikaye kitaplarının yeni bölümlerini gösteriyor, biter bitmez yayınlamaya çalışıyorduk. Kıvrak ve estetik bir yapının şairane dalgalanmaları ile iç içe coşkulu pratiği yaşıyordu. Hayatın içinde idi ama hayatın günü birlik telaşesini hiçbir zaman içselleştirmeden, her dem taze kalan bir çağıltının soluğuydu adeta. Kimi sanatçılara hele şairlere özgü, hayattan kopuk, hayata dalgın bakan biri olmadı; hayatı anlamlandıracak şairane eylemlerin peşindeydi. "Eğer hanımın kolundan bilezikleri alıp, ''Haydi dergiyi çıkarıyoruz'' demeseydim, bizimkiler hâlâ ''bir dergi çıkarsak'' demeye devam edeceklerdi..." Şairler kadar cesurdu.

En son, Cerrahpaşa''da hasta yatağında pencereden Marmara''ya doğru bakıp, "Dışarıda hayat akıp giderken çakılıp kalmak insanı bunaltıyor" dediğini hatırlıyorum. Hayata tapınmadan hayatın çağıltısına kulak vermek peşindeydi. Zarif insanların zarifliğini özlediğimiz günlerdeyiz. Zarif insan yok denecek kadar az. Dünyayı, hayatı anlamadan ona bağlanmanın tapınma noktasına geldiği bir dönemde dünyayı anlayan bir şairi hatırlamaktan da uzak düştük.

Ne kadar da dünyaya sarıldık. Ne kadar da hayatı anlamsızlaştırdık.

Hayatı anlamaktan, anlamlandırmaktan ne kadar uzak düştük.

Zarif bir hayattı onun bize gösterdiği.

Zarif olanı yitirdik gerçekte.

Ve o hâlâ Üsküdar''da, çeşmenin köşesinde suyun çağıltısını besteliyor.

24 yıl önce
Cesur bir şairdi
Kürt sorunu ve PKK... Tanımlar ve paradigmalar nasıl değişti?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?