|
Kosova NATO"yu şekillendiriyor

NATO''nun Amerika öncülüğünde Kosova''ya müdahale edip etmeyeceği veya ederse müdahalenin sonuçlarının ne olacağını belirleyecek olan Amerika ile Avrupa ilişkilerinin yeni dönemde alacağı şekildir. Soğuk savaş sonrasında Avrupa''nın ortasında çıkan Bosna krizi göstermiştir ki, Avrupa hâlâ Amerika''nın müdahalesi olmadan kendi iç sorunlarını çözecek durumda değildir.

Fakat aradan geçen süre her iki tarafın da yavaş yavaş farklı eğilimlere doğru yönelmekte olduğunun işaretlerini vermektedir. Avrupa, Rusya tehdidi zayıfladıkca kendini Amerikan güvencesine daha az bağımlı hissetmeye başlayacaktır. Bu bakımdan Kosova sorunu karşısında alınacak ortak tavır NATO şemsiyesi altında Amerika ile Avrupa ilişkilerinin alacağı yeni şekil açısından önemli işaretler verecektir.

Her şeye rağmen NATO Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa arasındaki en önemli kurumsal bağ olma özelliğine sahip. NATO, ortak düşmana karşı bir savunma sistemi olarak algılansa bile Atlantik''in iki tarafını birleştiren kurumsal yapı olma özelliği bu dönemden sonra daha da belirginleşecektir.

Her ne kadar Avrupa''nın artık güvenlik sorunlarından ziyade ekonomik çıkarlarını önceleyen hedefler peşinde koşması beklenirse de Amerikan yönetiminin de eskisi kadar müdahil güç olma konusunda kendi kamuoyundan destek bulması zor görünüyor. Bir bakıma Willsoncu fikirlerle Richelieu kavramları yarışacak. Yani, Henry Kissenger''in deyimi ile, "çıkar esasına dayalı dış politika ile mutlak uyumu esas alan diplomasi" arasındaki gerginlik uzun vadede Atlantik''in iki yakası arasındaki ilişkilerde öne çıkacak.

Ancak, bu çelişki sadece iki taraf arasında değil, Amerika''nın geleneksel dışpolitaka yönelimleri arasında da bir gerilimin yaşanması beklenmelidir. Zira Amerika her ne kadar tek süper güc olarak dünya egemenligini sürdürüyor görünse de 1991 Körfez müdahale günlerindeki pozisyonda olmadığı açıktır. Bu durum Amerika''yı, sürdürdüğü Willsoncu ideallerle çelişen biçimde, dış politika geleneğinde hic yer vermemeye çalıştığı ancak uygulamak zorunda kalacağı "realpolitik" yaklaşımın gerilimleri politikalarını belirleyecek gibi görünüyor.

Yani dünya barışı ve demokratik değerler adına meşrulaştırdığı müdahaleleri ciddi meşruiyet sorunu ile karşı karşıya kalacaktır. Realpolitik zorunluluk onu sürekli, görünüşte bile olsa, gözetmeye çalıştığı etik anlayışı zorlayacak hatta terkettirecektir. Veya İkinci Dünya Savaşı sonrası bir bakıma zoraki olarak üstlendiği super güç rolünü daha geriye çekip biraz daha içe kapanmaya zorlayacak kamuoyu baskısıyla karşıkarşıya kalabilir.

Bunun tipik örnekleri Kosova krizi nedeniyle Senato''da yapılan tartışmalarda işaretlerini vermeye başladı. Senato''da yükselen en önemli itiraz, Kosova gibi küçük bir bölge için neden maceraya atılmaları gerektiği konusundaydı. Bu, uzun süredir Amerika''nın uyguladığı Willsoncu politikaların tersine bir eğilimdir ve Senato dengeleri açısından marjinal bir eğilim olmaktan çıkmış görünüyor.. Clinton''nun Avrupa''nın stabilizasyonunu sağlamak zorunda oldukları şeklinde geliştirdiği argüman bile bu konuda yeterli sayılmamakta, inandırıcı gelmemektedir.

Amerikan yönetimi bir yanda hâlâ, kendisi olmadan Avrupa''ya çekidüzen vermenin mümkün olmayacağı konusundaki iddiasını Avrupalılar''a isbat etmek isterken, diğer tarafta kendi kamuoyunu buna inandırmakta, ikna etmekte güçlük çekmeye başlamıştır. Bu eğilim hem Avrupa -Amerika ilişkilerinin yakın gelecekte nasıl bir zemine oturma eğilimi gösterdiğinin ipuçlarını vermekte hem de Amerika''nın kendi iç dengeleri ve dinamikleri açısından daha çıkarcı (realpolitik) bir dış politika yaklaşımının ağır basmaya başladığını göstermektedir.

Tüm bunlar olup biterken Avrupa''nın Kosova gibi bir soruna hâlâ tek başına çözüm bulma yeteneğine sahip olmadığı açıkça görünüyor. Çünkü ne Fransa''nın siyasi liderliği ne de Almanya''nın ekonomik ağırlığının ortaya çıkardığı fiili durum kendi içinde dengelenmiş değil. Bu arada her iki tarafın da "evrensel" dedikleri değerler Avrupa coğrafyasında çiğnenmeye devam ediyor. Hiç kimse Kosvalı ''İbrahim''ler ya da ''Adem''ler adına ikinci bir Vietnam yaşamak istemeyecektir. Rusya ve Sırbistan''ın, NATO kara birliklerinin doğrudan müdahalesi halinde buranın bir Vietnam olacağı tehdidini savurmalarının sanılanın aksine etkili olma ihtimali yüksektir.

Batılı başkentlerde hâlâ sorulan soru şu: Havadan müdahale etkili olmazsa gerçekten NATO askerleri Sırp saldırılarını engellemek için Kosova''ya girecek mi? Kosova Avrupa-Amerika ilişkilerinin alacağı yeni şekil açısından cok önemli bir dönüm noktası olacağa benziyor. Ya eski tarz ilişki bir müddet daha sürdürülecek ya da yeni bir sayfa açılmış olacak. Dileğimiz arada Kosovalı Arnavutlar''ın heba olmaması.


25 yıl önce
Kosova NATO"yu şekillendiriyor
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…