|
Türkiye kumar mı oynuyor?

Cumhuriyet tarihinin en kanlı ve uzun süren başkaldırısının bir numaralı faili Abdullah Öcalan''ın yakalanıp getirilmesi her yönüyle önemli bir olay. Kim ne derse desin sonuçta Türkiye Cumhuriyeti uluslararası bir operasyonla baş düşman saydığı bir suçluyu yakalayıp getirme gibi parlak bir iş başarmıştır. Bu tür operasyonu dünyada gerçekleştirebilen çok az sayıda devlet var.

Ancak devlet olmak, devlet gibi davranmak misyonu, vizyonu ve siyasi irade gösterme sınavı bundan sonra başlıyor Türkiye için. Aksi halde, Öcalan Türkiye''nin elinde bir saatli bombaya dönüşebilir. Time dergisinin belirttiği gibi, bu olay siyasi iradenin gerçekleştirildiği bir olay olmaktan çıkıp Türkiye''nin kumarı haline de gelebilir. Özellikle uluslararası platformda, yeniden şekillendirilmeye çalışılan, çapraşık ilişkiler yumağı haline gelen Ortadoğu''da Türkiye''nin atacağı her adım daha da önem kazanmaktadır.

Bir yanda terörün belini kırarken öte yanda Time''in dikkat çektiği, hapse atılmış Apo''dan yeni bir Mandela doğabilir iddiası yabana atılacak türden değildir. Burada hemen yapılacak olan 30 bin cesedin üzerinde Mandela gibi bir özgürlük kahramanının çıkmasının mümkün olamayacağı itirazını duyar gibiyim. Ancak uluslararası pazarlıkların, propaganda gücünün nasıl sahte kahramanlar üretebileceğini herkes çok iyi biliyor.

Operasyonun perde arkası

Olayın sıcaklığı geçtikçe operasyon hakkında daha detaylı bilgiler akmaya başlayacak şüphesiz. Ancak şimdiden şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Abdullah Öcalan''ın hem de Yunanistan''ın koruması altındayken Türkiye''ye verilmesinde Amerika''nın ağırlık koyması birinci etken. Nitekim operasyonun CIA''nin Afrika''daki merkezi olarak bilinen Kenya''da gerçekleşmiş olması da buna bir işaret sayılmalıdır.

Burada sorulması gereken temel soru şu: Amerika bir yanda Kuzey Irak''ta Kürtler''e devlet kurdurmaya çalışırken neden Öcalan''ın Türkiye''ye teslim edilmesinde bu denli istekli tavır koyuyor? İnsan hakları ihlallerinden başlayıp Kürt sorununa kadar bir dizi sorun karşısında Türkiye''yi sigaya çekme hakkını kendinde gören Avrupa bu işin neresinde duruyor?

Anlaşılan şu ki, Amerika Kürt sorununu tamamen kendi perspektifinde ve kendi Ortadoğu dizaynıyla alakalı olarak bir şekilde çözmek istiyor. Bu çözümde Öcalan''a bir yer yok. Ve şimdilik kaydıyla, ABD''nin Kürt politikası Irak politikasından ayrı değil. Yani Kürtler''in devletleşme sürecini Kuzey Irak''la sınırlı tuttuğunu ve Türkiye''yi etkilemeyeceğini empoze etmeye çalışıyor.

Avrupa ise, Türkiye''nin daha açık yapısından ve ilişkilerinden kaynaklanan nüfûz etme yeteneğini kullanarak Kürt sorununu Türkiye ile ilişkilendirmek istemektedir.

Bu noktada Türkiye''de devlet, sistemin vatandaşları olan değişik kesimlerle sarsıntılı ilişkilerini düzenlemediği sürece bölgedeki stratejik hareket alanların daha da daralacağı ortada.

Türkiye''nin baştan beri gönülsüz gibi bir izlenim sergilediği Öcalan''ın yakalanması konusunda olayı, sosyopolitik ve kültürel anlamda geniş bir çerçevede ele alarak yeni bir vizyon sergilemesi kaçınılmaz hale gelmektedir.

Bunu yapamadığı müddetçe elde ettiği avantaj bir kumara dönüşeceği gibi, kendi adına savunamayacağı bir zemine çekilebilir. Hepsinden de önemlisi, bundan sonra sistemin atacağı adım, tüm darbelere karşın koparılamayan toplumun değişik kesimleri arasındaki bağın ya tümden kopmasına ya da yeniden onarılmasına kapı açabilir.

PKK''nın çözülüp çözülmemesi, muhtemelen artması beklenen bireysel intihar eylemleri daha yüzeysel sorun olarak kalmaktadır.

25 yıl önce
Türkiye kumar mı oynuyor?
‘Piyasa Kapitalizmi’ alarm veriyor
Tartışma konularımıza sağlam bir cevap
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar