|
Cumhurbaşkanlığı, endişeler, sorular

Siyaset serbest güçler dengesi alanıdır, özel tıkanıklık yaşanmadıkça bu alanın, dengeyi üretme ve kendisini düzenleme kanalları bulunur.

AK Parti''nin cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun, Çankaya''ya kim çıkarsa çıksın, bu düzenleme mekanizmaları harekete geçecektir. Çankaya seçimlerinden hemen sonra devreye girecek genel seçimler ise yeni duruma ilişkin meşruiyet çıtasını yükseltecek ve şu andaki kriz iklimin aksine bir normalleşme süreci başlayacaktır.

Tahminiz de böyle, temennimiz de…

Elbette bu yolda sorular ve endişeler var…

Bu doğal zira Türkiye''de “demokrasinin üç ayağı”ndan ikisi eksik…

Bizde demokrasinin “temsil, kurumlaşma ve kültür ayakları”ndan sadece birincisi tam anlamıyla çalışır. Bu koşullarda “her ciddi, yapısal değişiklik ciddi sorular sordurur ve endişeler yaratır...”

Bugün yaşanan karmaşanın altında yatan da bu tür soru ve endişelerdir.

Nitekim AK Parti''nin sadece üç, dört ay için değil, genel seçimler sonrası en azından beş yıllık bir süre boyunca yürütmenin iki kanadını birden kontrol altında tutacak olması, yani yürütme-yasama ayrımının silikliği yanında yürütme gücünün de birleşecek olması, “dengesiz, frensiz tek güç” riskini akla getiriyor…

Diğer yandan bu yolla ve özellikle AK Parti üzerinden “1982 Anayasası''nın devlet ve siyaset iktidarı arasındaki ayrımı öngören asli mekanizmasının çökecek olması”, sistem, özellikle devlet iktidarını temsil ettiğini varsayan sistem güçleri açısından nasıl aşılacak ve nasıl sindirilecek sorununu sorduruyor…

Şunu görmek gerek:

Sorun sadece AK Parti, ulusalcı-laikçi cephe, asker gibi aktörlerden, onların talepleri ve eğilimlerinden oluşmuyor.

Kabul etmek gerekir ki, sistemin iç dengeleri açısından Türkiye yeni bir duruma doğru ilerliyor. 1982 Anayasası''nın öngördüğü, bugüne kadar şu ya da şekilde çalışmış olan denge sistemi, devletin vesayet sistemi işlevsiz kalmak üzere bulunuyor.

Ortada her hangi bir kriz verisi yokken, ülkenin bu denli gergin bir ruh haline girmesi biraz da bu durumla ilgilidir.

“Rejim elden gidiyor, cumhura sormadan cumhurbaşkanı seçiliyor, irtica gelecek, tek parti iktidarı doğuyor, asker tahrik olup devreye girecek” gibi tepkilerin arkasında aslında bu ruh hali yatıyor…

Örneğin Cumhuriyet Başsavcısı''nı ve diğerlerini, yani devletin üst kadrosunu hangi siyasi eğilimin seçeceği üzerine yaşanan tartışma aslında, kamuoyunun kendi kendisini mahkum ettiği bir tür “köktenci bir tartışma”dır…

Bir anlamda yüksek yargıçların ve savcıların, rektörlerin yansız, bağımsız olamayacaklarını varsayan bir tartışmadır.

Bu kadronun neden cumhurbaşkanı tarafından seçildiği sorununu es geçen bu tartışma, “sisteme zihinsel mahkumiyet”e ve dolayısıyla “karnından konuşma” hastalığına işaret etmektedir…

Endişeleri şu anda siyasileştirmek, örneğin cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin olarak oyunun kurallarını değiştirmeye kalkmak ya da sorulardan doğan sorunlara yönelik önlemler almaya kalkmak, otoriter bir ruh halini ve ortamı beslemekten başka işe yaramaz ve yaramıyor…

Bu sorulara yanıtı elbet zaman verecektir.

Endişeler zaman için ya doğrulanacak ya giderilecektir.

Ancak kanımız odur ki, yeni bir dengeye ulaşılacak ve o yeni denge siyasi iktidarın da askerin de hareket sınırlarını çizecektir.

Başka bir ifadeyle yeni dönem demokratik terbiye, kültür ve kurumlaşma yolunda adımlar atılmasını da beraberinde getirecektir.

Demokrasilerde başka türlü yol alınmıyor…

Çatıyı yükseltmeden verili düzen aşılamıyor. Bu yolda başarısızlık, başarısız bir sonuç değil başarısız bir deneme olacaktır…

Hepsi bu…

17 yıl önce
Cumhurbaşkanlığı, endişeler, sorular
İrticadan İslamcılığa
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?