|
Devletin hukuku ve ufuktaki seçimler

Siyasi açıdan bunaltıcı günler geçiriyoruz. Askerin "muhtıra gücünde bildiri"si, hükümetin yanıtı, yargıç önüne giden cumhurbaşkanlığı seçimi, Çağlayan''da 1 milyon insanı bir araya getiren yürüyüş, ardından 1 Mayıs günü ortaya çıkan "polis devleti uygulamaları, sıkıyönetim vari tedbirlerlerle gelen kara bir tablo", şiddet manzaraları…

Her bir gelişme bir diğeri kadar anlamlı ve belirleyici…

Her bir gelişme diğerlerini besleyen yapıda…

Ve her bir gelişme zihinlerde diğerlerinin önemini azaltır nitelikte…

Nitekim askerin cuma gecesi yayımladığı bildiri, cumartesi günü darbe, muhtıra ihtimalini tek mesele kılar, buna yönelik tepkiler öne çıkarken, 29 Nisan Pazar günü yapılan yürüyüşten sonra özellikle liberal ve sol kesimde hava biraz değişmeye yüz tuttu. Yürüyüşün AK Parti''den duyulan bir endişeyi ifade ettiği oranda AK Parti''nin yanlış politikalarının da en az askerin bildirisi kadar önemli olduğu fikri şekillendi.

Yürüyüşler, kamuoyunun güç gösterileri caziptir…

Caziptir zira hem siyasi anlam taşırlar, hem "kaybolmuş bir toplumun burada olduğu kanısı"na bazen de "sanısı"na yol açarlar…

Doğal olarak kafalar tümüyle karışmış durumda… Sorular uçuşuyor… Belirleyici olan, daha önemli olan gelişme hangisi. Darbe tehlikesi mi? Yoksa AK Parti''ye yönelik endişeleri ya da ülke genelinde güvensizlik duygusunu ifade eden yürüyüşler mi?

Elbet herkesin bir yanıtı var, bu sorulara…

Bizim yanıtımız şu:

Tandoğan ve Çağlayan mitingleri ulusalcı cephenin, çoğu "para-militer sivil örgütler"in başını çektiği eylemlerdi. Ancak toplumsal zemin yoksa, kimileri toplumu bir anda seferber edemez. Nitekim her iki yürüyüşe katılan milyonlar bu ulusalcı anlayış kadar, AK Parti''nin politikalarına yönelik endişelere, kentli kamuoyuna hakim güvensizlik hissine işaret ediyorlardı. Doğal olarak topluluk karmaydı, kadınlar, Alevi örgütler, DİSK, ulusalcılar, küreselleşme karşıtları, olağan vatandaşlar, hep birlikte "siyasi bir duruş"tan çok, "psikolojik bir hale" işaret ettiler…

Bu, elbet önemlidir ve dikkate alınması gerekir…

Bununla birlikte, yürüyüşlerden sonra ortaya çıkan ruh haline temkinli yaklaşmak gerekir.

Zira AK Parti''nin politikalarına yönelik tepkiler ile bu partinin varlığına yönelik askeri muhtıranın eşit ağırlıkta sorunlar olarak algılanması kabul edilemez bir durumdur.

Terazinin kefelerinde bunlar şu konjonktürde eşit ağırlıkta olamaz…

Siyaset alanı savunulmadan siyaset yapılmaz, siyaset alanını savunmak ise AK Parti''yi savunma anlamına gelmez.

Bugün itibariyle Ankara''da kaos, sokakta kaos, zihinlerdeki kaos el ele vermiş görünüyor…

Ve bu durum kimilerine anlamlı ve heyecan verici gelse de, benim için demokrasi açısından rahatsız edici, tehdit edici geliyor…

Evet bu "temizlik"ten sonra, şimdi gelelim sadede, en önemli ve belirleyici olarak gördüğümüz krize, Ankara kaosuna…

Askerin muhtırası ilk sonucu verdi. Anayasa Mahkemesi, dün akşam saatlerinde CHP''in başvurusunu 2''ye karşı 9 oyla kabul etti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde oturumun açılması 367 sayısını şart koştu…

Evet, Türkiye seçime gidiyor…

Ya AK Parti cumhurbaşkanlığı turlarına geçmeden veya yeni ilk tur denemesinden hızlı bir erken seçim kararı alacaktır. Ya da tur denemeleri devam edecek, 367 kişi toplanamazsa, 16 Mayıs itibariyle TBMM Sezer tarafından feshedilecek ve erken seçimler bu yolla devreye girecektir.

Önemli olan şudur: Bu kararı ve sonucu askeri baskı ve devlet tavrı üretmiştir…

Buna rağmen alınan bu kararın, yani seçimin devreye girmesinin askeri baskıyı bir ölçüde azaltacağını söyleyenler çıkacaktır.

Muhtemelen tansiyon bir ölçüde düşecektir…

Ancak bizim kanımız odur ki bu karar söz konusu baskıyı zamana yayacaktır.

Başka bir ifadeyle bundan böyle seçim sonuçları ne olursa olsun Türkiye''nin önündeki yol çetrefil olacak, denge asker-sivil arasında kurulacaktır…

Ankara kaosu ülkeye bir kez daha hakim olacak…

Yazık…

17 yıl önce
Devletin hukuku ve ufuktaki seçimler
Üstüne kireç dökmek lazım
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim