|
Kıbrıs"taki meydan okuma...

KKTC''de Talat iktidarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri arasında yaşanan bir köprü krizi var... Kıbrıs''taki gelişmeleri sadece Türkiye değil, dünya da ilgiyle izliyor.

Olay özetle şu:

Güney ve Kuzey arasındaki geçişlerin arttırılması amacıyla Talat yönetimi bir süre önce Türk tarafındaki duvarı yıkmıştı. Rum tarafını da kendi tarafındaki duvarı yıkmaya davet etmişti. Rumların bu adımı atmak için öne sürdükleri şartlardan birisi, duvar yıkıldıktan sonra Türk tarafında inşa edilen köprünün kaldırılmasını talep etmişler, Talat da bu talebi olumlu karşılamış ve icraat aşamasına gelmişti...

Ne var ki Talat köprüyü yıkamadı...

Kriz de bu noktada başladı.

Zira köprünün yıkılmasına itiraz eden, yıkımı veto eden Türk Silahlı Kuvvetleri, daha doğrusu bölgedeki Türk askeri gücüydü.

Asker, Kıbrıs''ın geçici anayasasının 10. maddesine göre ülkenin iç ve dış güvenliğinden sorumlu olduğunu söylüyor, köprünün güvenlik kapsamına girdiğini ifade ediyor ve hükümetin istediği adımı atmasını engelliyordu.

Asker şunu söylüyordu aslında:

“Güvenlik sorumluluğu bende, ayrıca güvenlik konularının hangisi olduğunu ben tespit ederim, ben onay vermedikcçe adım atamazsın...”

Bu bildik “Türk denklemi” sadece yıllar yılı sadece Kıbrıs''ın değil, Türkiye''nin de ana derdi olmuştur.

Ancak Kıbrıs açısından vahameti artıran bir husus daha bulunuyor.

KKTC, Türkiye Cumhuriyeti''nin toprağı değildir.

Mevcut tüzükler, anlaşmalar, yasalar ne istikamette olursa olsun, burada halkın sectiği bir hükümete ne yapıp yapamayacağını, bir başka ülkenin askeri gücü söylüyorsa bu bizim açımızdan gerçekten tanımı güç bir durumdur.

Açıkçası bu durum Rumların ve diğer bazı ülkelerin Türk askerine yönelik “işgal gücü” iddialarını güçlendirir ve güçlendirmektedir...

Nitekim KKTC Cumhurbaşkanı Talat bu sorunu çözmek, bu garip asker vetosunu kaldırmak için Ankara''nın yolunu tutmuş, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile görüşmüştü.

Bu görüşmelerden sonuç çıkmayınca, Talat bizce haklı olarak kendi meşruiyet ve iktidar alanını fiili olarak ve ele karşı korumak için, vetoyu dikkate almadan köprünün yıkılması emrini verdi.

Bu açıdan bakıldığında, özellikle Türkiye''de resmi kurumlarla ilgili olarak karşımızda siyasi akıldan azade bir tutum bulunmaktadır.

Meseleye Talat zaviyesinden bakıldığında ise durum şudur:

Lokmancı üstgeçidi ya da köprüsü süregiden bir çatışmanın hızlandırıcısı olmaktan başka bir şey değildir. Talat''dan bu yana adadaki temel sorun, ada yönetiminde askeri vesayetin kabul edilemez bir noktaya gelmiş olması ve Talat''ın bu vesayeti kırma politikası izlemesidir.

Bugün yaşanan kriz temel olarak bu gerginlikle ilgilidir ve bu gerginliğin yeni bir aşamasıdır.

Kimse bu gelişmelerin Kıbrıs konusunda Türkiye''nin, KKTC''nin elini zayıflattığını sanmasın...

Askerin dayatması gerçekleşse belki öyle olurdu.

Ancak Talat''ın, sivil olanın galebe çalması Türkiye''nin KKTC''nin sadece elini güçlendirir, pazarlık gücünü artırır...

Zira görece özgür ve bağımsız bir siyasi yapının varlığına gönderme yapar...

Adada demokratikleşme süreci derinleşiyor...

Kıbrıs, derin devletin, gizli devlet örgütlerinin, Susurluk çetelerinin bankası, silah deposu ve kaçak zulası olmaktan her geçen gün uzaklaşıyor...

Bu kriz iyi huylu krizlerdendir...

٪d سنوات قبل
Kıbrıs"taki meydan okuma...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi