|
Militarizmin krizi

Kriz havasından çıkmak pek kolay olmayacak. Nitekim şu anda yürümekte olan iki farklı süreç, genel seçim süreci ve cumhurbaşkanlığına ilişkin anayasal değişiklik paketi, biri dolaylı diğeri doğrudan bir biçimde krizin parçaları olarak karşımızda.

Çankaya''nın, Baykal''ın, askeri ve sivil bürokrasinin tepkiyle karşıladığı cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesi formülü, köklü bir değişim arayışının sonucu değil.

"Askeri dayatma"nın kırılabilmesi için bulunan en etkili yol.

Kabul etmek gerekir ki cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, başka açılardan da son derece önemli bir değişiklik… Parlamenter sistemin çalışmasını etkileyebilecek, yürütmenin ortak yetkiler ve karşılıklı bağımlı yetkiler kullanan iki makamın meşruiyet olarak eşitlenmesine yol açacak bir tercih…

Ne var ki Türkiye meselenin bu yönünü değil, ilk yönünü, yani asker-siyaset gerginliği tarafını konuşuyor.

Bu son derece doğal, hatta kaçınılmazdır…

Çünkü bu ülkede bu tür değişiklikler bugün olduğu gibi hemen her zaman olağanüstü koşulların siyasi zaruretleri haline gelmişlerdir. Türk demokrasisindeki kurumsallaşma eksikliği, kurumsallaşma ile katılma cihazları arasındaki kopukluk önemli ölçüde bu tür olağanüstü durumların ülke üzerine kurduğu tahakkümden kaynaklanmıştır…

Olağanüstü durum denince ilk akla gelen elbet "askeri vesayet düzeni"dir…

En azından durum bugün için böyle...

Türkiye''nin içinde salındığı garip krizin, askerin anayasal ve siyasal sistemi bloke etmesinden kaynaklandığı ortada…

Asker, devlet-siyaset ayrımına dayanan bir yönetim anlayışının, bunun temel aracı olan iki başlı yürütme modelinin çökmesini cebren, tehditle engelleyerek bir anlamda kendi siyasi rolünü ve askerî vesayet düzenini korumuştur…

Dolayısıyla Türkiye''de yaşanan kriz bir "yönetim ya da devlet krizi"dir.

Diğer bir yanıyla baktığımız bu krizi bir "militarizm krizi" olarak da değerlendirebiliriz…

Zira bu kriz, Türk cumhuriyet projesinin içinde bulunduğu sıkıntıya açık bir gönderme yapmakta, ne denli derin ve yapısal olduğunu ortaya koymaktadır.

Nasıl?

Çağdaş Türkiye, Balkan savaşlarından sonra korkutulup kaçırılan Rumlarla, kâh Ermeni tehciriyle, kâh kaybedilen topraklardan akın akın gelen Müslüman tebaayla, daha doğrusu İslam etrafında yaşanan türdeşleşmeyle oluşmuştur. Osmanlı, Cumhuriyet''e gayrimüslim unsurların önemli ölçüde tasfiye edildiği bir yapı bırakmıştı. Cumhuriyet ise bu mirası yönetmek ve şekillendirmek için iki önemli projeye sahip olacaktır.

Birinci proje 1800''lerin ortalarından itibaren Kafkasya''dan, Kırım''dan, Balkanlar''dan Anadolu''ya akın akın gelen çoğu etnik olarak Türk olmayan Müslümanları Türkleştirmekti... İkinci proje ise ulusal birliğin asli yapıştırıcısı İslam''ı, agresif laiklik anlayışıyla modernleştirmek, dönüştürmek, Müslüman''ı "ehlileştirmek" idi...

Bunlar için "asker kontrolünde otoriter bir cumhuriyetçi yönetim"i sarsılmaz kılmak gerekirdi.

Kürtlerin Türkleşmeyi reddetmelerinin ve bir kesim dindarın Kemalistleşerek ehlileşmeye direnmesinin dışında bunlarda kısmen başarılı olunmuştur.

Başarılı olunmayan kısımlar ise bugün bu projeyi ve ülkeyi baştan aşağı sarsmaktadır. İslami kesimin İslam''ı devletin işaret ettiği yönde algılamayı kabul etmemesi, devlet gözlüğüyle ehlileşmemesi ikinci projenin ciddi başarısızlığıdır.

Tehlikeli ve ehlileşmemiş olarak kabul edilen bu toplumsal kesim, gücünü korudukça ve iktidarı meşru yollarla elde tuttukça, asker ve devlet bugün bu iktidarı, her alanda ona ortak olarak, her alanda baskılayarak ve iktidarsızlaştırarak denetlemek yolunu seçmektedir...

Krizin bir nedeni, belki ana nedeni budur...

17 yıl önce
Militarizmin krizi
üslûb çeşitleri
Tüm bunlar tesadüf olabilir mi?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’