|
Tanzanya"dan bir esinti...
Zanzibar

Fethullah Hoca cemaati, Türkiye''de adından en çok söz ettiren dini gruplardan biri. Faaliyetleri içinde kuşku yok ki en çarpıcı olanı cemaatin eğitim seferberliği, eğitim sahasındaki yatırımları.

Yıllar önce, 1997''de, bu seferberliğin pilot bölgeleri Özbekistan ve Türkmenistan''ı ziyaret ettiğimizde bir eğitim ordusuyla karşılaşmıştık.

Bu sistem bugün dünyanın bir çok ülkesine yayılmış durumda.

Önümüzdeki yıl cemaatin düzenli olarak tertiplediği Türk Dili Olimpiyatları''nın 100 ülkeyle yapılması bekleniyor.

Bu, cemaat okularının tam 100 ülkede faaliyet gösteriyor olması demek.

Bilinmesine rağmen bu başarı, her farkedişte, her karşılaşmada insana şaşırtıcı gelir. Dünyanın çeşitli lkelerinde Türkçe öğrenen 10 binlerce öğrenci, binlerle ifade edilecek Türk öğretmenler, eğitim kurumları…

Bu kez yaklaşık 10 yıl sonra dünyanın başka bir köşesinde benzer okulların izindeyiz….

Bu amaçla bir süredir Kara Afrika''da, Afrika''nin orta batısında, Tanzanya''dayız.

Tanzanya güleç, neşeli, renkli insanların ülkesi…

Tam anlamıyla karma bir ülke… Bir dönemler Batı''dan Portekiz ve İngilizlerin, Doğu''dan Arapların etkisine maruz kalmış… Nüfusun yüzde 45''i Hıristiyan, yüzde 30''u Müslüman. Konuştukları dil Arapça ve Bantu karışımı yerli dil Swahili... Bir çok Afrika ülkesinde olduğu gibi inanılmaz gelir uçurumlarının olduğu bir yer… Sefalet bir yanda, zenginlik öte yanda, neredeyse yana yana ve iç içe yaşıyorlar…

Tüm bunlar Kara Afrika''nın ayırdedici, kendine özelliklerini ortadan kaldırmıyor.

Kokusu, insanları, cazibesi, müziğiyle burası önce Afrika…

Mete Tuncay, Murat Belge, Asaf Savaş Akat, Ferhat Kentel, Levent Yılmaz''dan oluşan yol arkadaşlarımız da bizim gibi Tanzaya''nın kültürel başkenti Darüsselam ve tatil adası Zanzibar''dan ve buradaki eğitim yatırımlarımdan oldukça etkilendiler.

Sadece Tanzaya''da 4 okul, 33 öğretmen bulunuyor… Darüsselem''daki okul binasıyla, laboratuarlarıyla, Türkiye''de bir çok üniversiteyle yarışacak durumda…

Afrika''da 53 ülke var. Bunların 33''ünde Türk okulu açılımış durumda, kısa bir süre içinde bu rakamın 40''lara ulaşması bekleniyor.

Bu dev eğitim örgütlenmesine anlam katan ayırdedici özelliği, mali ve insani kaynağın tamamen cemaatten gelmesi, yani cemaatin insani ve mali kaynak seferberliğindeki gücü.

Tabii insanın aklına önce şu soru geliyor?

Bu kaynağı nasıl buluyorlar, nasıl seferber ediyorlar?

Kaynağı nasıl sorusunun yanıtı, aslında, bu cemaatin hem eğitim harekatını hem kendi yapısını anlamak açısından hayati bir önem taşıyor.

Bir kere, bu okullar merkezi bir finansmana tâbi değil. Her okul, Türkiye''deki bir il ya da ilçe tarafından ya da zengin bir işadamı tarafından finanse ediliyor. Daha doğrusu okul sorumluluğu alan iller, ilçelerdeki cemaat sorumluları, her ülkedeki okullar genel müdürlüğü ile irtibat içinde parayı zengin esnaftan ve cemaat üyelerinden topluyor ve buralara yolluyorlar.

Öğretmenlere gelince, genelde İngilizce eğitim veren bu gençler Türkiye''nin en iyi üniversitelerinden yetişiyor; Marmara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ mezunları çoğunlukta. Hemen tümü, okulu bitirir bitirmez, öğretmenliğe başlamış. Eğitimlerini bitirtince, ülke dışında sayısı 200''ü bulan, ülke içinde dershanelerle birlikte 1000''i aşan eğitim merkezlerine giderek çalışmaya başlıyorlar.

Okullar ağını farkedip, bu yatırımı görüp, farklı ülkelerdeki deneyimleri izleyince ana yatırımın insana, insanlığa yapıldığı anlaşılıyor…

17 yıl önce
Tanzanya"dan bir esinti...
Adamın gol diyor
“Yılgın Türkler” sendromu
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…