|
ABD yaptı mı olur (!)...

Diyelim ki, İngiliz Konsolosluğu ve HSBC binasını bombalayan ve sorumluluğu da üstlenen El Kaide militanlarının Atina"da saklandıklarına dair bir duyum alınmış. Bizim istihbaratımız da misillemede bulunmaya karar veriyor... "Sabah Güneşi Operasyonu"yla Bordo Bereliler (Turkish Special Forces) gün aydınlanmak üzere iken Akropolis yakınlarındaki Plaka"da bir binaya helikopter destekli bir baskın düzenliyor. Üçünü beşini öldürüyor; binada kıskıvrak yakaladıkları liderlerini de paketleyip İstanbul"a getiriyor.

Ne olurdu sizce? Önce Yunanistan, sonra AB, daha sonra İngiltere ve de ABD ayağa kalkıp bizi yerden yere çalmaz mıydı?

ABD, İngiltere, Fransa gibi güç ve marka değeri yüksek ülkeler dışında bir başka dünya devletinin kendisine zarar veren teröristleri gizlendikleri memleketin güvenlik güçlerini hiçe sayarak operasyon düzenledikleri görülmüş şey midir? Hadi varsayalım ki görülmüş olsun... Sözkonusu operasyonu başkasının topraklarında düzenleyen ülkeye sizce ne yaparlar?

Gelelim bir başka soruya: Batılı ülkelerin gazeteleri, böylesi bir operasyonu bir "kahramanlık öyküsü" gibi mi sunarlar? Yoksa haberler içindeki sert yorumlarla hadlerini bildirirler mi?

Pazartesi günü pek çok gazetemiz, "körfez askeri" olarak tanıdığımız tiplemedeki komandonun, fotoğrafından sanki çıkacakmış gibi burnumuza dayadığı devasa, dürbünlü tüfeğiyle bir aksiyon filmini aratmayan görüntüsünü pekala bir "dünyayı kurtaran adam öyküsü" gibi sunmaktan geri durmadılar.

Nairobi"deki AVM katliamı bir insanlık suçudur ve bu suçun cezasını verme yetkisinin kendinde olduğunu varsayan başta ABD olmak üzere sınırlı sayıdaki Batı ülkeleri, bu türden bir operasyona kalkıştığında "kamu diplomasisi"ni öyle güçlü kanallardan (popüler kültürden, medyadan) yürütürler ki, zaten hayatın içinde çok da fazla etkisi olmayan "uluslararası hukuk mukuk" gibi ulvi (!) kavramlar kimsenin aklının köşesinden bile geçmez.

Amerikan SEAL komandolarının, Nairobi"de AVM basarak aralarında hamile bir Türk"ün de bulunduğu 72 kişiyi öldüren El Şebab"lı teröristleri yakalamak için Somali"de, hemen ardından da 15 yıl önce Kenya ve Tanzanya"daki elçiliklerini havaya uçurarak 224 kişiyi öldüren El Kaide"li teröristleri ele geçirmek için Libya"da düzenlediği operasyonların hikayesini yakında bir Hollywood filminde izleyeceğimiz kesindir. Olay, bir askeri hadisedir ancak operasyonların sunuluş biçimi, ayan beyan çok güçlü bir "kamu diplomasisi" çalışması olacaktır.

Mazlumun yanındaki dünya kahramanlarına sadece ve sadece ABD"de (Çin"de falan da değil) ve sayıları beş parmağı geçmeyen Batılı ülkelerde rastlanabildiği içindir ki, yeni bir Argo"nun, yakın bir gelecekte dünya film endüstrisine ve kamuoyuna armağan edileceği şimdiden belli olmuştur. Oscar törenlerinde filmin yönetmenine ya da başrol oyuncusuna ödülü bu kez eşi değil, bizzat Obama"nın takdim etmesi de, "kamu diplomasisi" stratejilerinin en ışıltılı tacı olarak iletişimin görsel tarihinde yerini pekala alabilir. Amerika için bu iyi olabilir... Ve uzaktan bakarak biz bunu anlayabiliriz. Anlayamadığımız bizimkilerin bu övgüye sahip çıkmaları.

"İlk düğme yanlış iliklenmiştir."

Bu ifade, tarihçimiz M. Şükrü Hanioğlu"nun Pazar günü yayımlanan "Neden demokratikleşemiyoruz?" başlıklı yazısının arabaşlıklarından biridir. Siyasi iletişimin üzerinde şekillendiği zemin olduğu varsayıldığı için özellikle siyasetçilerin kuramsal olarak da çok önemsemesi gereken ve demokratikleşme paketi ile birlikte daha da yaygın biçimde konuşur hale geldiğimiz "demokrasi"nin ülkemizdeki serencamına dair çok çarpıcı şu soruya işaret ediyor Şükrü Hanioğlu:

"Bu soru, ilk meclisini 1877"de toplamış, çok partili yaşam girişimini 1908"de başlatmış, 1946"dan beri ise tüm müdahalelere karşın sınırlı bir demokrasi rejimini işletmeye çalışmış bir toplumun neden 2013 yılında hâlâ paket paket demokratikleştirici düzenlemelere ve torba torba kanunlara ihtiyaç duymakta olduğudur."

Hanioğlu"na göre demokrasiyle olan bağımızdaki doku farklılıkların Tanzimat"tan bu yana görülen "Dış Baskı" değil, "Aşağıdan yukarıya iletilen toplumsal talepler" olması, bu dinamik sürecin devam edeceğinin sevindirici bir göstergesi. Bizce de öyle.

Demokratikleşmenin nasıl olup da "demokrasi"ye dönüştürülememiş olmasının nedenlerini merak eden siyasetçilerimizin bu makaleyi, altını çizerek, derslerini çalışır gibi okumalarında yarar gördüğümüzü ifade edelim.

M. Şükrü Hanioğlu"nun yeni Anayasa"nın önemine dair yazdıklarının ve Türkiye"nin ilk düğmeyi yeniden iliklemesinin gerekliliği üzerine yaptığı analizin ("devlet" değil, "birey" merkezli toplu sözleşme vurgusunun), günümüzdeki "yengeç sepeti" kargaşasına nefes aldıracak bir tartışma adabıyla değerlendirilmesi gereklidir.

11 yıl önce
ABD yaptı mı olur (!)...
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak