|
Başbakan gündemi yine değiştirdi

2009-2010 yıllarında bir "eksen kayması" muhabbeti vardı. Kendilerini bir numaralı "ulusalcı" (milliyetçi değil ulusalcı) olarak görenler, "Türkiye yüzünü Doğu"ya dönüyor" diye endişelendiler. Zaman içinde NATO"dan çıkılacağı korkusu içinde kıvrandıkları izlenimi yarattılar. Ülkenin Batı kapitalizmi dairesinden çıkıp, Arap ülkeleri liginde kendini ispatlamaya kalkışacağını varsaydılar… Bunları, yazdılar, çizdiler… Bugün hepsine internetin uçsuz bucaksız kara deliğinden ulaşmak mümkün. Hiçbiri kaybolmadı.

Görüldüğü gibi Türkiye"nin ABD ve Avrupa Birliği ile ilişkileri mesajlar açısından bazen hassasiyet sınırlarına yaklaşsa da, öz itibarıyla ana eksenini gayet de sıkı biçimde korumuştur. ABD ve Avrupa ülkeleri yönetimlerinin bizimle olan ilişkileri, Mısır"ın Müslüman Kardeşler"i ve liberalleriyle olan ilişkilerine benzemez...

Batı, özellikle Anadolu sermayesinden gücünü alan dönüşümün fazlasıyla farkındadır. Bu transformasyonun Batı tarafından gönüllü ya da gönülsüz kabul edilmesindeki en büyük etkinin bizim iş dünyamız ve halk tarafından gördükleri destek olduğunu AK Parti kadroları da çok iyi bilmektedir.

Zannımca, Gezi sonrası ve Mısır"daki darbeyle birlikte Batı"nın Türkiye"ye bakışında öze dair bir değişiklik olacağını sananlarımız yanılıyor. Ve yine zannımca, Başbakan"ın önceki gün şehit yakınları ve gazilere hitaben yaptığı konuşmada "Kredi kartı kullanmayın" diyerek, devamında bankacılık sistemine getirdiği bodoslamadan ve hayli sert eleştirilerinin Batı"da olumsuz yansımaları olacağını sananlar da yanılıyorlar.

Başbakan"ın sözleriyle Sayın Ali Babacan"ın MÜSİAD toplantısındaki ifadelerini bir bütünlük halinde ele almazsanız, durumu kavramakta zorlanabilirsiniz. Başbakan"ınki "kitle siyaseti" odaklı "çıkışlardır"… O nedenle çarpıcı, gündem belirleyici ve emosyonel"dir. "Ürettiğimiz kadar tüketeceğiz. Ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız" şeklinde konuşan Sayın Babacan ise "rasyonel" analiz ve tespitler dile getirmektedir.

Uzunca bir süredir sağlam bankacılık ve finans sistemi ile övünen, sırf bu yüzden "krizlerin teğet geçeceğini iddia eden"; bunda da büyük ölçüde haklı çıkan bir Başbakan"ın rasyonel alanda, bankacılık sisteminin, perakende sektörünün ve serbest pazar ortamının ülkemizde ayrılmaz bir parçası olan kredi kartını külliyen reddetmesi mümkün olabilir mi?

2012 Kasım"ında da Ali Babacan, dengeleme dönemine girildiğinden bahisle, "Ekonominin makul seviyelerde olduğu, ihracatın öneminin arttığı bir yapıyı tercih ettik. Onun için içeride ürettiğimiz kadar tüketeceğiz" demiyor muydu? Yani AK Parti kurmayları aynen Başbakan gibi sınırsız, sorumsuz, vahşi tüketim ekonomisini işin başından beri reddetmiyorlar mıydı?..

Başbakan"ın faiz lobisine ve bankacılık sistemine yüklenen konuşmaları, iletişimci gözüyle bakıldığında özü açısından AK Parti"nin dünya görüşüyle sonuna kadar uyum içinde ve biçim açısından da tamamen "gündemi değiştirmeye odaklı" emosyonel bir çıkış anlamına gelmektedir. Ve tüm bu açıklamalar, bir ölçüde "Çözüm sürecini sabote edenler, akamete uğratmak isteyenler tarihe hesap veremez" ifadesinde buluşmaktadır.

Başbakan Tayyip Erdoğan, çözüm sürecinden geriye dönüş olmadığını, iş çevrelerine de, kredi kartıyla hayatını doğrultmaya çalışan halka da, Batı"ya da, Doğu"ya da, yukarıya da aşağıya da belleklerde iz bırakacak biçimde anlatmayı hedeflemiştir.

Tayyip Bey hep böyle yapmadı mı? Kilit mesajları en geniş hedef kitleye "diplomatik" bir dille vermesi hem doğru hem de mümkün olmadığından, rahatsızlık duyması muhtemel kesimleri koruyup kollama ihtiyacı duymadan, bazen hepsine ayar vererek ama mutlaka ve mutlaka şaşırtan bir üslupla konuşmayı tercih etmedi mi?..

Türkiye"deki son on yıllık büyük transformasyonu, "Zenginleşiyoruz!" diye okuyarak sevinenler de, "Kredi kartı kullanmayın" ya da "Ürettiğiniz kadar tüketin" diyen ve yeniymiş hissi veren eski söylemden, tam zamanında ve yerinde ifade edildiği için hisselerine düşen mesajı alacaklardır.

Batı bile Türkiye"nin ekseninin kaydığına inanmazken, bizim bazı liberallerimizin "Başbakan bankalardan ne istiyor? Bankacılık sisteminin kâr etmesinden daha doğal ne olabilir?" türünden şaşkın, savunmalı bir tavır göstermelerini anlamak güç.

İtibar, algılama birikimlerimizin özetidir

İtibar Ligi"nde Türkiye geçen yıla göre dört basamak daha çıkmış. En Saygın Ülkeler Sıralaması"nda Türkiye 33"üncü sıraya yükselmiş. Reputation İnstitute verilerinden derlenen bilgilere göre , G8 ülkelerinden 27 bin katılımcı ile yapılan anket çalışmasının ortaya koyduğu sıralamada Kanada, son iki yıllık zirvesini koruyor. Büyük ekonomilerin "saygınlık" açısından hayli gerilerde kaldığı listede Çin, 47. sırada. Rusya ise geçen seneye göre bir basamak gerileyerek Kolombiya"nın ardından 46"ncı sırada yer alabilmiş. (Sonuçlar kuruluşun web sitesinde var)

Ekonomi ve nüfus büyüklüğüne, politik ve ekonomik açıdan dikkat çekme derecesine göre düzenlenen ankette kişilere, ülkelerin genel itibarlarına dair, (hayranlıkları, saygısı, ülkeleri güvenilir bulup bulmadığı ve "iyi bir duygu"ya sahip olup olmadığı) hakkında sorular yöneltilmiş.

Anketten çıkan anlamlı sonuçlardan biri de Avrupalılar"ın ABD"yi geçmiş olması.

(İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz, listede ABD"yi geride bırakmış.) Listenin son iki sırasındaki İran ve Irak"ın yerleri değişmemiş.

Sıralama ve puanlar şöyle:

Kanada (76,6), İsveç (76,5), İsviçre (76,3), Avustralya (76,1), Norveç (74,1), Danimarka (73,3), Yeni Zelanda (72,5), Finlandiya (71,8), Avusturya (70,6), Hollanda (70,6), Almanya (68,3), İrlanda (67,6), Belçika (67,1), Japonya (66,2), Birleşik Krallık (65,1), İtalya (63,9), Fransa (63,4), İspanya (62), Portekiz (61,6), Singapur (58,3), Brezilya (57,8), ABD (57,4), Peru (54,9), Tayland (54,3), Polonya (53,2), Tayvan (52,7), Portoriko (51,5), Şili (51), Hindistan (50,7), Arjantin (50,2), Birleşik Arap Emirlikleri (49,3), Yunanistan (47,4), Güney Kore (47,2), Türkiye (47,2), Meksika (47), Güney Afrika (46,8), İsrail (46,1), Haiti (45,8), Venezuela (45,5), Mısır (43,9), Bolivya (43,7), Ukrayna (43,3), Suudi Arabistan (40,1), Çin (37,8), Kolombiya (37,8), Rusya (36,7), Nijerya (34), Pakistan (28,8), İran (22,6), Irak (21,2)

"Vazgeçmek Özgürlüktür" adlı kitabımızda "Yönetemezsen, İtibarın Başını Yersin" başlıklı bölümde "itibar"ı şöyle tanımlamışımız:

"İtibar, ticari anlamda işlerin iyi gitmediği dönemlerde de, belki de esas o zaman, insanlar tarafından saygınlık, sevgi, dostluk, anlayış, şefkat ve nihayet her şeye yeniden başlayabilecek desteği görmemizi sağlayan algılama birikimlerimizin tamamıdır."

Bu yazıyı yazarken fark ettim. Kitabın yeni baskısında "tamamıdır" yargısını, "özeti" olarak değiştirmekte yarar olabilir. Daha iyi ifade ediyor...

11 yıl önce
Başbakan gündemi yine değiştirdi
Katar"da iş kadınları buluşması
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim