|
Bahçeli"nin buruk zaferi…

Son Kurultay"dan Sayın Devlet Bahçeli galip çıktı gibi değil mi?.. Öyle ya, sonuç 725"e 441… Skor net… Bahçeli de teşekkür konuşmasında kalkıp "Bugün başını kaldıran fitne amacına ulaşamamıştır" falan dedi zaten…

Ne oldu yani?..

Bundan sonra MHP tek başına hükümet olacak… Ya da en yakın ihtimalle CHP ile iktidar koalisyonu kuracak. Başbakan Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli… Bu mudur yani?

Hangi program, hangi vizyon, hangi hedef, hangi kadro, hangi büyük fikir?.. Ülkücü gençliğin bir numaralı hedefi ne?..

Yoksa söz konusu olan alternatifsizlik mi? Türkiye garip bir dönemden geçiyor. İktidar alternatifsiz. Muhalefet alternatifsiz. Muhalefetin liderleri alternatifsiz…

Demokrasi adına talihsiz bir durum…

Sayın Bahçeli"nin aslında mutedil, iradi, tutarlı bir devlet adamı tablosu çizmesi, onun güvenilir, erdemli bir siyasetçi olması, MHP"nin gelecek tasarımı açısından bir garanti gibi gözükebilir. O nedenle de alternatifsiz olması, izah da edilebilir. Ancak bu durumun MHP adına iktidar yürüyüşü konusunda bir garanti teşkil etmediğini tüm rakamlar söylemektedir.

Oysa MHP her zaman bir "reaksiyon partisi" olmuştur… Komünizme karşı reaksiyon mesela… Evrensel yaklaşımlara karşı mesela… Hep bir karşıtlık oluşmuştur söyleminde. Oysa bugün bakıldığında ortada bu karşıtlık da kalmamıştır. Kimdir soyut ya da somut düşman?.. Temel gücünü aldığı gençliğe dayalı olan MHP tabanını harekete geçirecek ortak "motivatör" nedir?.. Ya da bütün bunların yerini alacak olan yeni "dünya görüş" nasıl tanımlanmaktadır? Çünkü MHP bir dünya görüşü partisi olagelmiştir…

Standart, "Biz daha iyi insanlarız; iktidara biz gelirsek daha iyi işler yaparız" iddiasının ötesinde bir söyleme rastlamak; bir büyük fikir çıkışlı sağlam proje adımlarından söz etmek neredeyse mümkün değildir… O zaman Sayın Devlet Bahçeli"nin bu zaferinin hayli buruk bir kutlamaya neden olmasını anlamak mümkündür… Kurultay salonuna resmini astırmamasını da bu çerçevede kavramak olasıdır…

Vodafone"un niyeti mutlaka iyi de…

Herhalde gözlerinden kaçmış olmalı. Öyle bile olsa daha vakit varken düzeltmelerinde yarar var. Vodafone çok akıllı bir karar vermiş İstanbul Avrasya Maratonu"na sponsor olmuş. Buraya kadar bir problem yok. Problem etkinliğin adında. Çünkü tüm basılı malzemede ve dijital ortamlarda maratonun adı "34. Vodafone İstanbul Avrasya Maratonu 11. Kasım 2012" diye geçiyor.

Yani yaratılan algı, Vodafone"un bu maratonu 34 yıldır sahipleniyor ve destekliyor olduğu, şeklinde. Oysa bu doğru değil. Bilindiği kadarıyla Vodafone ilk kez bu yıl bu etkinliğe adını veriyor. O zaman olayın şu şekilde anılması ve lanse edilmesi gerekmez miydi; "Vodafone 34. İstanbul Avrasya Maratonu"?.. Şu anki iletişim biçimi, "durumdan vaziyet çıkarmak" şeklinde ve "ucuz" bir fırsatçılık olarak algılanabilir ki, bu hayırlı iş üstlanmiş olan Vodafone" yönletilecek böyle bir suçlama hayli "orantısız" olur…

Bu arada "Kıtalararası" tabirinin kaldırılması çok iyi olmuş. Çünkü Avrasya gereken vurguyu zaten yapıyordu. Sezar"ın hakkı Sezar"a, Vodafone olayın iletişimini de çok başarılı bir şekilde yürütüyor. İstanbul"un kent markası bu etkinlikten maksimum faydayı sağlayacaktır. Başbakan"ın da vurgu yaptığı gib İstanbul kent markasının gelişmesi ülke markasının gelişmesine büyül katma değer getirir; o da Türkiye"den çıkacak her markanın pozitif bir "algıda seçicilik" katsayısı ile yola çıkmasına. Kent markası nedir, nasıl yönetilmelidir, gibi hususları merak edenler http://bit.ly/SsQYWB adresindeki kitaptan Sayfa 85 – 112"ye bir göz atabilirler…

Kim kazanırsa kazansın ABŞ (!) kazanacak…

Bu tabiri ilk kez duyduğumda hiç şaşırmamıştım: Amerika Birleşik Şirketleri… Her şeyin bireysel mülkiyet, hak ve özgürlükler üzerine kurulduğu, maneviyatın giderek yitirildiği bir ülkede, ABD"yi başka bir gücün yönetmesi mümkün olamazdı zaten. Oliver Stone"nun Kennedy suikastını anlattığı JFK"yi izlemiş olanlar bu duyguyu hemen yakalamışlardır.

Obama"nın iktidara yürüdüğü günlerde, bizim bazı erken öten "kuşlarımız" hemen sevinç çığlıkları attılar. "Müslüman, zenci, demokrat… Çok şey değişecek… Adam da öyle diyor. Yes we can (evet yapabiliriz)"… Flistinlilerin bile çok sevindiği söylenmişti. "Adamın adı Hüseyin… Babası Müslüman! Daha ne olsun!"

Biz o zaman demiştik ki, "Obama zenci ve Müslüman falan değil, Amerikalıdır" 7 Kasım 2008"deki yazımızdan alıntı yapalım. Bugün de değişen bir şey yok çünkü:

"Barak Obama"nın seçilmesiyle ne dünya için radikal bir değişiklik olacak, ne de ABD için… Yani bazılarının "temennivari düşünceleri"ne (wishful thinking) rağmen ABD"de ihtilal falan olmadı. Siyahî ABD"liler iktidara gelmiş de değiller… ABD sosyalist olmuyor. Komünizmin yolu açılmadı. Entelektüeller diledikleri kadar fon bulamayacaklar. ABD"nin Meksika kapısı ardına kadar açılmayacak… Üçüncü dünya ülkelerinin "yırttıklarını" düşündürecek hiçbir işaret yok ortada.

Obama sonrasında neler olacağını anlamak için Kennedy ve Clinton dönemlerine bir göz atmak yeterli… ABD, ABD"nin âli menfaatlerini kollayacağına inandığı bir lideri seçti; Türkiye"nin değil. Adam da bunu açıkça söylüyor zaten.

Bence kendimize gelmemizde Obama"nın seçilmiş olmasına ABD entelektüeli gibi değil Türk münevveri olarak bakmaya çalışmakta yarar var. Tek bir basit nedenden dolayı: Düş kırıklığı yaşamamak adına. Bugünlerde sık sık andığımız bir tespiti yinelemekte yarar olabilir: Beklenti ile gerçekleşen durum arasındaki aralık ne kadar fazlaysa, düş kırıklığı o kadar fazla olur. Düş kırıklığı ne kadar fazla olursa, agresyon dozu o kadar yüksek olur. Ben söylemiş olayım da; sonra üzülmeyelim…"

11 yıl önce
Bahçeli"nin buruk zaferi…
Laiklik ‘tasma’sı, bizi durdurmak için boynumuza geçirildi!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim