|
Demokrasi konusunda "filtre" ve "kota" sistemi...

''Demokrasi'' denildiğinde içinizden geçen seslere biraz kulak verirseniz, örneğin günümüzün Mısır''ına dair gerçek düşüncelerinizin dibini de sessizce taramış olursunuz. Sonrasında neyi görüp neyi göremediğiniz size kalsın.

Bu yazının yazıldığı saatlerde ''twitter search'' üzerinden ''demokrasi'' kelimesini arattığımızda bulduğumuz ''düşünce izleri''nden bazılarına göz atmak ister misiniz? Önce Başbakan''dan başlayalım:

''CHP denilen siyasi parti ne yazık ki çok talihsiz ellerdedir ve demokrasi için bu çok büyük talihsizliktir.''

Hemen muhalefete söz verelim:

Sezgin Tanrıkulu: ''Özgürlükçü bir demokrasi için verdiğimiz kanun teklifleri listesini bir kez daha bilginize sunuyorum: http://www.chp.org.tr/wp-content/uploads/2013/08/toplumsalbarisi-icindekiler.pdf ...''

Ve iktidar-muhalif ayrımı yapmadan seçmeceye devam edelim:

Turan Kışlakçı: ''Daha 50 yıl önce Doğu''yu sömüren Batı''ya demokrasi caiz, bin yıl barış içinde yaşayan Doğu''ya demokrasi haram.''

Anadolu Ajansı: ''Mısır''daki katliamda öldürülen demokrasi yanlılarının yakınları İman Camii''nde akrabalarını teşhis etmeye çalıştı.''

Özellikle şu günlerde ''demokrasi'' dilimizden düşmüyor ve bu tweet örneklerini de çoğaltmak mümkün. Farklı gözlüklerden bakarak ''demokrasi''den söz edenlerin içlerindeki ya da niyetlerindeki ''filtre''ler ve ''kota''lar algılama yönetimi çerçevesinde acaba bize neler söyleyebilir?

Önce ''filtre''lerimiz... Bir dolu duygu ve düşünce arasından süzdüğümüz her şey... Ürün, hizmet, fikir... Bu filtreler olumsuz yönde çalışacak, diye bir şey yok. Malum, eşitler arasında da sevdiklerimizi ayrı bir yere koyarız. Seçtiğimiz markaları düşünün... Israrla aynı marka traş bıçağını alırken rasyonel bir karar vermiyoruz elbette. Markette duygularımızın götürdüğü yere gidip, o raflara uzanıyor ellerimiz.

Algılar dünyamızda da toplam itibar puanı yüksek herhangi bir kavram ya da fikir, (örneğin demokrasiden anladığımız ne varsa) sahip olduğumuz değerler filtresinden geçecektir. Olumlu veya olumsuz önyargılarımız da hızla devreye girip girip çıkarlar.

''Filtre'' ve ''Kota'' demiştik. Sıra ''Kota''da... Hadi ''Gönül kotası'' diyelim... Heyecan dolu bir refleksle, hayatınıza yeni giren bir arkadaşınızı, eski bir dostunuzun payından çalarak kendinize doğru çekiverirsiniz. Markalar bayılır bu ''Gönül kotaları''na...

Kotalar da filtreler de algı haritalarımızı (perception map) zaman içinde değiştirir.

''Demokrasi'' kavramı Eski Yunan''dan Amerika''ya, Avrupa üzerinden taşınmış ve yerleştiği Amerika Birleşik Şirketler Ülkesi''nde özellikle ''Rekabetçi avantaj sağlamak'' konusunda tüm dünyaya epeyce fark atmıştır. Öyle ki Amerikan demokrasisi, filtrelerimizde ve algı yeteneğimizdeki kotalar sistemimizde izini bırakırken, bazılarımızda ''hayranlık'', bazılarımızda ''nefret'' halleriyle iki ayrı salıncak arasında gidip gelmeye devam etmektedir. (Bu arada CIA''in Musaddık darbesini ABD''nin yaptığı yolundaki açıklamasını ve hem ABD devletini hem de CIA''in özür dilemesini nereye yerleştireceğimiz de ayrı bir tartışma konusu...)

Amerikalı stratejistlerin, dünyanın tümünü duygusal anlamda teslim almayı deliler gibi isteseler de, fazlasıyla hassas olan algı haritasındaki hareket alanının, ''hedef kitlenin kültür ve değerleriyle uyum''la sınırlı olduğunu da çok iyi bildiklerini zannediyorum. Obama yönetiminin kestaneleri bizzat kendi elleriyle ateşten almak istemeyişinin, filtreler ve kotalar sistemini zorlamamakla ilgisi olabilir mi dersiniz? Bir zamanların ''Anti-Amerikanizm''ini hatırlatmanın ne zamanı ne de yeri? Öyle değil mi?

İçinizdeki filtre ve kotalar sistemi, konuşurken, yazarken kullandığınız ''demokrasi'' sözcüğüyle birebir örtüşüyor mu?

Benim örtüşmüyor açıkçası. On gün kadar önce bu köşede bir başka vesileyle şöyle yazmışım mesela:

''Hadi itiraf edeyim. Ben her zaman ''bilge kraldan'' yana oldum... Hep babamdan yana olduğum gibi... Hep ''Tanrı yoksa her şey mubahtır'' sözünün doğruluğundan yana olduğum gibi... Hep çekirdek aileden, dirlik – düzenlikten yana olduğum gibi... Sınırsız sorumsuz özgürlüklerden ve onu ''sözde'' düzenlemeye kalkan ''köleci toplum mirası'' demokrasi türüne karşı olduğum gibi...''

Bizim demokrasi anlayışımızın nemenem bir şey olduğunu bir nebze olsun izah edebilmek için Halit Refiğ''in ''Türkiye''nin Kültür Yönelimlerinin Kökeni'', başlıklı yazısını örnek olarak gösterebilirim.. Bu makale, www.npq.com.tr sitesinin yayın arşivinden 00 2011 kapağına tıklandığında karşınıza çıkacaktır. Aynı makale, ''Should Turkey Look East?'' başlığıyla Amerikan NPQ''sunda da yayımlandı. (Fall 2001- www.digitalnpq.org )

Bizim gibi Araf''ta kalmışlara hücum edenler bir anlamda kendilerini şanslı sayabilirler. Filtreleri de, kotaları da, içlerinden geçenler de, söyledikleri de hep aynı tezgâhta dokunmuş gibi tıpatıp birbirinin aynısıdır çünkü.

Bernard-Henry Levy gibi!

11 yıl önce
Demokrasi konusunda "filtre" ve "kota" sistemi...
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler