|
Dijital saatli ve "çok gizli" bir toplantı...

Obama"nın kurmaylarıyla yaptığı kritik toplantının bile isteye, belli bir iletişim hedefi ile dünyaya servis edilen fotoğrafında duvardaki digital saat dikkatinizi çekmiştir. Şam, Tahran ve Kahire zamanlarını gösteren digital saat... Kapıda da "Çok Gizli Toplantı" yazıyor. Toplantıdan çıkan ve deklare edilmiş karara göre Suriye Operasyonu Kongre"ye sunulacak. Ret çıksa da son karar Obama"nınmış.

Film izlerken arada konuşup, düşüncelerimizi açık ederiz ya. "Alt tarafı film", deyip geçenler ise yönetmenin neyi göstermek istediğinden çok, kendisinin neyi algıladığını ifade etmenin peşindedir. Oysa yönetmen dediğimiz "oyun kurucu", filmi yorumlayabilmemiz için pek çok somut görüntü sunmuştur sunmasına ama bazılarımızın zihni, sahnelerden birindeki çoklu anlam arasından o belli bir tanesini (kendi filtre ve kota sistemine uyanı) cımbızla seçer ve belki de filmin özüne hiç mi hiç hizmet etmeyen bu seçiminden de bambaşka manalar üretiverir.

Ben de muhtemel Suriye Operasyonu"na dair yapılan değerlendirmeleri takip ederken Star Gazetesi yazarı İbrahim Kiras"ın Perşembe günkü satırları arasında "ve nedense bizim de içeriğinden haberdar olduğumuz" kaydını düşerek sözünü ettiği mektubu, filmin özüne dair çok önemli bir ipucu olarak değerlendirme eğilimindeyim:

Söz konusu mektup, ABD Genelkurmay Başkanı orgeneral Martin Dempsey tarafından Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi üyesi Eliot Engel"e gönderilmiş. Özetle deniyor ki:

"Suriye"de bugün durum, iki taraf arasında birini değil, birçoklar arasında birini seçme durumu şeklinde. Bizim seçtiğimiz taraf, denge kendileri yönünde değiştiği zaman, hem kendi hem bizim çıkarlarını geliştirmeye hazır olmalı. Bugün ise öyle değiller."

"Birleşmiş, bütünleşmiş Batı"ya övgü ya da yergi veya "Bölünmüş, Batıcı olmuş Müslümanlar"a ya da "Olup bitenden sorumlu tutulamayacak Müslüman halklara" övgü ya da yergiyle oyalanmak yerine başka bir şey yapılabilir mi acaba? Mesela, siyasi iletişimin ve algı yönetiminin ortaya koyduğu yöntemlere dayanarak, "digital saatli toplantı odası" fotoğraflarından, karar vericilerin dünyaya "sızdırdığı" (!) mektuplarından verilen mesajları "tersinden ya da yüzünden tüm olasılıklarıyla okumaya" çalışmak, beylerin hanımefendilerin nasıl bir sonuç hedeflediklerini ve özdeki niyetlerini anlamak açısından sandığınızdan çok daha yararlı olabilir.

Böylesi tarihi dönemlerde bazen "Eli kolu bağlayıcı konuşmalar" yapma talihsizliğine Obama"nın da bizzat kendisinin katkıda bulunduğunu not olarak düşelim. Kimyasal silahların cezasız kalmayacağını daha önceden dünya âleme ilan eden açıklamalar yapmamış olsaydı, şimdi olduğu gibi "sembolik bir cezalandırma operasyonu yapacaklar" algısıyla başbaşa kalmayacaktı elbette. Dijital saatli büyük ve çok gizli (!) toplantı, bu algıyı dağıtmaya yarayacak mı hep birlikte göreceğiz.

Siyasi iletişimin olanaklarından yararlanmayı "Algı Yönetimi"ni keşfeden ABD"nin çok iyi bildiğinden yana kuşkumuz yok. Ama hepimizin bildiği gibi bilmek her şey değil. "Hayat, planlar yaparken başımıza gelenlerdir" diyen John Lennon"ı sevgiyle yadederek, ama ille de dijital saatli toplantı odası fotoğraflarının ardındaki aynaları merak ederek yol almakta yarar olduğunu hatırlatalım.

"Fatih Harbiye", Fatih Sarması ile daha iyi gider

Cumartesi akşamı Fox TV"de "Fatih Harbiye" adlı dizi başladı... Diziyi iki nedenden merakla bekliyordum: 1. Peyami Sefa önemsenmesi gereken bir yazardır. Popüler Türk romanı içinde ciddi bir yeri vardır. 2. Senaryoya katkı getiren ve diziye danışmanlık yapan ekipte bu işi iyi bilen dostlarımız var...

Onlardan duyduğum kadarıyla dizide Fatih Sarması nispeten önemli bir rol alacaktı... Fatih Sarması... Hayatımın tatlısı... Anılarda çok belirgin bir yeri var: İtfaiyenin yanı başındaki Karadeniz Pidecisi"nde, sokak ortasında taburelerin üzerine tüneyerek Türkiye"nin bizce en iyi pidesini yiyip, iki sokak ötedeki bu müthiş tatlıyı yapan o küçücük dükkânda, ortasına incecik bir tabaka kayısı (zerdali) marmeladı yerleştirilmiş o iştah açıcı rulodan iki üç porsiyon yemeden (tabii sağlık yerindeyse) işe (eve) dönenin, Aydın Boysan üstadın o hoş abartılı deyişiyle "katli vaciptir"...

Yani o kadar önemlidir Fatih Sarması... Hem bir semt markasıyla kurduğu yaratıcı ilişki, hem de İstanbul markasına getireceği olağanüstü "benzersizlik" katma değeri ile çok ciddiye alınması gereken bir araçtır bu tatlı...

Adında da Fatih olduğu için bu diziye yakışacağını düşünmüş arkadaşlar... İlk bölümde bu açıdan kısmen düşkırıklığı yaşadığımı itiraf edeyim. Oysa Fatih Sarması dizinin ciddi "taşıyıcılarından"

biri olabilirdi...

Ufacık dükkânın reklamı yapılmasın diye otosansür falan uyguladılarsa, yazıklar olsun... RTÜK ülke markası konusunda tam tersine destek verir bu tür olaylara... Lütfen arkadaşlar, bu güzelliği diziden ve izleyicilerden esirgemeyiniz...

11 yıl önce
Dijital saatli ve "çok gizli" bir toplantı...
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler