|
İnsan kıymettir; kaynak değil

Dün bir konferans-taydım… Haliç Kongre Merkezi"nde. Daha çok yerli zincirleri ve süpermarketleri bünyesinde bulunduran Türkiye Perakendeciler Federasyonu"nun düzenlediği, organizasyonunu Globus Fuar ve Kongre Yönetimi"nin yaptığı Yerel Zincirler Buluşuyor toplantısında konuştum. Sponsorları da unutmayalım ki, yüreklensinler bu konuda: Coca-Cola, Ülker, Eczacıbaşı, Sütaş, Evyap, Unilever, Hayat Holding.

İnsanın kaynak değil kıymet olduğuna ilişkin görüşlerimin ilk izlerini 14 yıl önce, Mart 1999"daki bir makalemde ve ilk kitabımızda bulmak mümkün. (Bkz. Algılama Yönetimi, 2005, S. 229) Konuya dair, konferansın bilgilendirme dokümanları için hazırladığımız şu metin her şeyi özetliyor aslında:

"İnsan toplumunun üç evrimden geçtiği söylenir (Bkz. Toffler"lerin "Üç Dalga"sı): Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu ve Bilgi Toplumu…

Tarım Toplumu"nda insan bir meta olarak görülüyor; tedavüldeki diğer gayrimenkuller ve üretim araçları gibi alınıp satılıyorlardı.

Sanayi Toplumu"nda ise insanı bu kez "kaynak" olarak gördüler. Üretime sokulan, yararlanılan, artı (ya da katma) değer üretmesi özellikle istenen, tükenince de kaldırılıp bir köşeye atılan "kaynak"… Elektrik gibi, su gibi, enerji gibi, para gibi…

Nasıl sanayi toplumu kendisinden önceki tüm paradigmaları değiştirdiyse, Bilgi Toplumu da benzer bir dönüşümü gerçekleştirmek, insana bakışını yenilemek durumunda idi… İnsan artık kaynak değil kıymetti… Sürekli gelişebilen, yenilenen ve üretimden düşse de sahip çıkılması gereken bir kıymet… İngilizce ifade

ile daha rahat edenler için

"source" değil "asset"…

Sürekli değişim içinde bulunan toplum dinamiklerinde artık, insana öncelik veren, yenilikçi – yaratıcı ürün ve hizmet modüllerini pazara sürebilen ve bütün bu işleri yönetip yürütebilecek insan kıymetlerine sahip olan kuruluşlar, sürdürülebilir bir varoluş nedeni ve rekabet gücü yakalayabilirler…"

Alın bu lafları getirin siyasete koyun. Seçmene nasıl bakacaksınız? Tarım toplumundan mı, Sanayi toplumundan mı, Bilgi toplumundan mı? Hangi pencereden?

Tarım toplumunda seçim vardı belki ancak, sadece seçkinler arasında yapılırdı seçim. Halka sorulmazdı. Halkın "seçmen" olarak görülmesi (aynen kaynakta olduğu gibi) kapitalizm ve liberalizmin, yani sanayi toplumunun ürünüdür… Peki bilgi toplumunda halk, hedef kitleler, katılımcılar nasıl görülmelidir?... İşte bu sorunun yanıtını doğru veren siyasi parti, ipi göğüsler…

Bu hususu ayrı bir yazıda tartışırız. Şunu söylemekle yetinelim şimdilik: Bilgi toplumunda, nasıl artık müşteriyi yolunacak tavuk, çalışanı sömürülecek tüketilecek kaynak, ilişkileri ille de taraflardan birinin kazanırken diğerinin kaybettiği bir alış veriş olarak görmek yanlış; yanlış olduğu kadar eskimiş, yosun tutmuş bir bakış ise, geleceğine karar veren insanı da sadece seçmen, oy deposu olarak görmek

o kadar ilkel bir bakıştır.

Terör iletişimi

Der Spiegel"in gözleri dahi gözükmeyen o çarşaflı kadını kapağa koyup, "Der neue Feind: Islam" (Yeni düşman: İslam) diye yazmasından bu yana benzer sahne ve yorumlara karşılaşmak şaşırtmıyor beni. Boston"daki kanlı maratonla ilgili olarak Obama"nın tavrı ve yatıp kalkıp İslam dünyasına çatan ve terörden sorumlu göstermek isteyenlerin duruşunun rahatsız etmemesi gibi…

Putin"in özel önem verdiğini sık sık giderek yaptığı kontrollerle dünya aleme gösterdiği Soçi"deki 2014 Kış Olimpiyatları"nı kastederek Rusya Spor Bakanlığı da Boston olayını "Ciddi bir uyarı" diye yorumlmış.

Terör algılamayı da hedeflerine uygun biçimde yönetiyor. Diyeceksiniz ki, insanî hiçbir engeliniz olmaz ve şeytanın liderliğinde planlama yaparsanız kötülüğün gücünün sınır tanımamasından daha doğal ne olabilir? Doğru ama eksik. Peki ya, aklın gücü?

Sen koskoca Rusya"nın koskoca bakanı olacaksın ve Boston"daki terör hadisesini üzerine alınıp, "Bizi de uyarmış oldular" manasına gelecek bir açıklamada bulunacaksın. Teröristlere mesaj gönderip, "Bak biz güvenliği artıracağız, tedbirimizi alacağız. Dikkatli olun!" demeye çalışıyor olsalar da, endişenin, dolayısıyla korkunun ipuçlarını veriyorsanız zaten algılama yönetimi açısından saldırganlar, 1-0 öne geçmiş demektir.

Peki endişen varsa ne yapacaksın? Sessiz sedasız tedbirini alacaksın. Bu kadar basit. Aklının gücü, haklı endişelerinin önünde kalkan olamıyorsa Putin"in gösterdiği kasları bile zayıflatabilecek tutum ve davranışlar içine girmekten kurtulamazsın.

Kötülüğün gücü de, iletişimi de sınırsız değildir.

"Tek Kullanımlık İşler Mezarlığı"

Haklı çıktığında sevinmeyen yoktur ama yine de biliriz ki, duygularını olgunlukla dengeleyenler ve dengelemese de belli etmemeyi başaranlar ile "ben demiştim!" diye tepinenler arasındaki fark ne kadar açıksa o kadarı makbuldür. Pek çoğumuza uyduruk gibi görünecek; aslında "popüler kültürde tutunup tutunamamak" gibi pekala ciddi bir konuda dediğimin gerçek olmasından son derece memnun olduğumu açık açık yazayım.

Eğlence dünyasında "Milyonlarca kere internette tıklandı; dünyayı birbirine kattı, reklamlara konu oldu" diye göklere çıkartılan; benim nezdimde ise güzel dansedebilen milyonlarca kişiden biri olan Güney Koreli PYS hakkında şöyle demiştim: "İkinci bir Gangnam Style olmayacak!"... Popüler kültürde var olabilmek için az da olsa "sürdürülebilirlik" gerekir. Basitliğin pespayesine hızla kayan, bu kadar çıtırbom, sabunköpüğü "iş"ler, kapitalizmin eğlence kültürü genlerinde barınamaz. "Tek Kullanımlık İşler Mezarlığı"nda "tüketim" bir kereliktir çünkü.

Geçen yılın 27 Kasım"ında bu sütunlarda, PYS"nin ikinci şarkısının aynı ilgiyi görmesi halinde yazdıklarımın hepsini geri alacağımı yazmıştım. PYS, yeni şarkısı "Gentlemen"ın videosunu Seul"deki Dünya Kupası Stadyumu"ndaki törende binlerce kişiye izletmiş. Youtube"dan canlı yayımlamışlar. Ben canlısını değil bayatlamışını dinledim. Sonuna kadar dinlemeye tahammül edemeden... Basında bu şarkı, "Beğenilmedi, 7 yaşındaki çocuk gibi" türünden ifadelerle değerlendirmiş.

Bugün klasik dediğimiz hangi iş varsa bağrından çıkarmış olan popüler kültür, kendisini korumasını bilmez mi?

11 yıl önce
İnsan kıymettir; kaynak değil
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı