|
Müslümanların dünyevileşme ile imtihanı (II)
Dünkü yazımızda dünyevileşme tehlikesine dikkat çekmek için ayet ve hadislerden ve düşünürlerin sözlerinden örnekler vermiştik. Esasında sahabe sözlerinden, mutasavvıfların, mütefekkirlerin, şairlerin, sultanların, ariflerin, alimlerin, mürşidlerin vs. telkin ve uyarılarından daha pekçok örnek verebiliriz. Ancak ne yazık ki, bütün bu ayetlere, hadislere, Allah dostlarının ve alimlerin nasihatlerine, şairlerin, mütefekkirlerin, mürşitlerin, ariflerin sözlerine rağmen dünyevileşme hastalığı Müslümanları da her tarafından sarmış gibi görünüyor. Ahreti yok sayıp dünyanın cazibesine kapılarak dünyevileşmeye yönelik bu bombardıman o kadar güçlü ki, dinî ikaz ve uyarıları inkar etmeyenlerden bazıları bile bunları seküler bir zihin dünyası içerisinde yorumlamakta ve anlamlandırmaktadır. Daha da endişe verici olanı, bazı ayetler ve hadisler, bağlamından kopartılarak “çalışmak da ibadettir”, “kazanan Allah'ın sevgilisidir”, “dünya ahiretin tarlasıdır”, dünyadan nasibini unutma” gibi ifadeler sloganlaştırılarak dünyevileşmeye zemin oluşturmak için kullanılmaktadır.

Davet adına kurulan islâmî gruplarda dahi dünyevileşme, grup çıkarları zaman zaman ön plana çıkarılmakta, başlangıçta hedeflenen davet, tebliğ önceliğini tedricen kaybetmektedir. Batı'da 16. yy'da ortaya çıkan Protestanlık ilk zamanlarda nasıl ki Tanrı rızası için kazanıp, Tanrı rızası için harcama felsefesini benimsemesine rağmen sonraları Tanrı'yı devreden çıkarıp kendi nefisleri için harcamaya başlayıp Kapitalizm'in ortaya çıkmasına sebep olduysa, Müslümanların önünde de benzer tehlikeler durmaktadır.

Başta körfez ülkeleri olmak üzere İslam ülkelerinde dünyevileşmenin inanılmaz bir hızla ilerlediğine şahit olmaktayız. Lüks ve israf Müslümanları esir almış, burnunun dibindeki fakir ve ihtiyaç sahiplerini göremez hale getirmiştir. Dünyevileşme illeti Müslümanların zekat, sadaka, borç verme, yardımlaşma vb. infak duygularını oldukça zayıflatmış, sahip oldukları zekat potansiyelini gerektiği gibi hesaplayıp yerine ulaştırsalar açlık ve sefalet içinde kıvranan Müslümanlar bu durumdan kurtulacak, yılda altı milyon kişi belki de açlıktan ölmeyecektir. Sadece ülkemizde günde altı milyon ekmek çöpe atılmaktadır. “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz, Allah israf edenleri sevmez” ayeti herkesin dilinde olmasına rağmen %99'u Müslüman olan ülkemizde bu kadar ekmeğin çöpe atılması nasıl izah edilebilir?

Dünyevileşme bir yandan da Müslümanların ahlâkî dejenerasyonuna sebep olmaktadır. Eskiden yanlış bir iş yaptığında ya da yanlış bir davranışı gördüğünde yüzü kızaran bir müslüman dünyevileşme sürecine girdikten sonra yüzü kızarmamaya ve utanmamaya başlıyor. Yapılan yanlışlıklar görmezden gelindikçe gitgide normalleşiyor. “Bir kötülük gördüğünde elinle düzelt, elinle düzeltemezsen dilinle düzelt, dilinle düzeltemezsen kalbinle buğzet” hadisi herkese kişisel uyarı vazifesini hatırlatmalıdır.

Öyleyse dünyanın geçiciliğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan dünya-ahiret dengesini iyi kurmalıyız. Medeniyetimizin en önemli zenginliklerinden birisi olan tasavvuf birikiminden faydalanarak zühd ve takva çizgisini hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Başta Peygamberimiz olmak üzere enbiyanın, ashabın, evliyanın hayatından kesitlerle ruhumuzu ve zihnimizi beslememiz lazım. Hem kendimiz ve hem de neslimiz için manevi beslenme kaynaklarımızın Kur'an ve sünnet merkezli olmasından taviz vermemeliyiz. Dindar nesil yetiştirmek için önümüzde duran fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. Yüzelli bine yaklaşan din görevlisi, yüzbinlerce imam-hatip mezunu, öğretmeni ve öğrencisi, onbinlerce ilahiyat mezunu, öğretim elemanı ve öğrencisi, onbinlerce Kur'an kursu öğreticisi ve öğrencisi, ilk ve orta dereceli okulların tüm sınıflarında üç senedir seçmeli olarak okutulan Kur'an-ı Kerim, Peygamberimiz'in hayatı, temel dini bilgiler gibi derslerin mevcudiyeti ne büyük fırsatlardır. Bunların kıymetini bilmek için “lein şekertüm leezidenneküm, velein kefertüm inne azâbî leşedîd” (andolsun ki, eğer şükrederseniz artırırım, nankörlük ederseniz azabım şiddetli olur” (İbrahim, 7) ayetini çok iyi anlamamız gerekmektedir.

Harama asla el uzatmayan, helal dairesinden şaşmayan, faize, kumara, rüşvete vs. tenezzül ve tevessül etmeyen, dürüstlükten asla taviz vermeyen, haksızlık yapmayan ve haksızlıklara boyun eğmeyen, kendisi için arzu etmediğini din kardeşi için de arzu etmeyen, komşusu aç iken tok yatmayan, kalpler kıran değil gönüller yapan bireylerden oluşan ideal sevgi toplumunu kuracak nesilleri yetiştirmek zorundayız. Mülk suresindeki “Allah ölümü de hayatı da bakalım hanginiz daha iyi işler yapıyorsunuz diye sizi imtihan etmek için yarattı” (Mülk, 2) ve “öyle insanlar vardır ki Rablerinden yalnızca dünyayı ve ona dair şeyleri isterler. Onların ahiretten bir nasibi yoktur. Öyleleri de vardır ki “
Rabbimiz! Sen bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru
” derler” (Bakara, 201) vb. ayetlerden ilham alarak dünyada ve ahirette iyilik isteyenlerden olalım.
#ramazan ayı
#Dindar nesil yetiştirmek
#Ahret
9 yıl önce
Müslümanların dünyevileşme ile imtihanı (II)
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi