|
Efsanevî "Çağrı" filmini gerçekleştiren "rüyâ takımı" şimdi nerelerde?
İçinde bulunduğumuz yılın
mart
ayı, sinema tarihinde bildiğim ya da bilemediğim diğer pek çok yıldönümüyle birlikte, en azından sayfamız ve benim için son derece anlamlı olan bir başka yıldönümüne daha işaret ediyor. O da şehid yönetmen
Mustafa Akkad
''ın artık tartışmasız bir biçimde
“kült filmler”
mertebesine erişmiş durumdaki unutulmaz başyapıtı
“Çağrı”
nın
(Mohammad: Messenger of God / The Message)
Batı ülkelerinde bundan ilk kez
35 yıl
önce,
1977
yılının
Mart
ayında gösterime girmiş oluşu…
Daha çekimine niyet edildiği ilk günden başlayarak, kopyalarının sinema salonlarına dağıtılmasına kadar istisnasız her aşamasında bin türlü itilip kakılma, aşağılanma ve reddedilmeyle karşılanan, şehid
Libya
lideri
Muammer Kaddafi
''nin son andaki sahip çıkması da olmasa asla gerçekleştirilemeyecek olan bir boynu bükük filmdir
“Çağrı”
Ki
ABD
''de Müslüman nüfusun yoğun olduğu birkaç kentte son derece sınırlı şekilde gösterime sunulduğunda da gerek sinema sektörünü ellerinde tutan siyonist kodamanların salon işletmecileri üzerinde kurduğu baskılar, gerekse aynı ülkedeki
Müslüman cemaatinin
(her zaman olduğu gibi)
önlerine gelen bir meseleyi doğru düzgün inceleyip anlamadan,
Akkad
''ın yapımı
3 yıl
süren dehşetli emeğinin bir tek karesini bile izlemeden, cahilce söylentilerin peşine takılarak
“Bu film Hazret-i Peygamber''in yüzünü gösteriyormuş! Efendimizin hatırasına yapılmış büyük bir saygısızlıkla karşı karşıyayız!”
şeklindeki feryatlarla
Chicago, New York, Washington
gibi kentlerde ortalığı haftalarca birbirine kattıkları iç bayıcı bağnazlıkları nedeniyle, filmin işletme sürecinde yaşanan talihsizlikleri sizlere daha önce bu sayfalarda anlatmıştım. Dileyenler, arşivimize dönüp,
22 Ocak 2012 Pazar
tarihli o yazıyı ayrıca okuyabilirler.
Bu defa, köşemizde
“güncel sinema”
dan bir kez daha uzaklaşır gibi yaparak, fakat aslında
“müslümanca sanat ve sinema”
tartışmalarında her daim güncelliğini muhafaza eden
“Çağrı”
nın
(tıpkı kendisi gibi başlıbaşına bir destan olan)
sancılı yapım hikâyesinin bir başka ilginç sayfasına götüreceğim sizleri…
1974
''de başlayıp
1977
''de noktalanan, çekim ve işletme süreci de -tıpkı anlattığı
“son din”
in doğuşu ve yayılışı gibi- akıl almaz bir düşmanlıklar silsilesine sahne olmuş bu projenin kamera önündeki usta oyuncuları, yanı sıra yine kamera arkasındaki o muhteşem teknik ekibi acaba şimdi neredeler? Bu filmin sonrasında kime ne oldu?
Üzerinde nicedir çalıştığım bir
Mustafa Akkad belgeseli
için derlemekte olduğum bu bilgilerin geniş bir özetini sizlerle de paylaşmak istedim.
* * *
Mustafa El-Akkad / Yapımcı-Yönetmen / Suriye-ABD (1930-2005):
Amerikan TV endüstrisi ve Hollywood''da gerçek anlamda tutunup büyük başarılar elde eden ilk Müslüman sanatçıydı. 1
940
''ların ikinci yarısında, memleketi
Suriye-Halep
''ten, gümrük memuru babasının cebine koyduğu
200 Dolar
harçlıkla
ABD
''ye gidip önce dünyanın en iyi sinema okullarından birine sahip
UCLA
''da
(University of California, Los Angeles)
yönetmenlik eğitimi aldı. Ardından da
1952
yılında ilk adımını attığı sektörde
50
yılı aşkın bir süre boyunca muhabir, editör, yönetmen yardımcısı, yapımcı ve nihayet yönetmen olarak çalıştı;
1960
''larda bir dönem
Hollywood
''un en büyük yönetmenlerinden,
“şiddetin ozanı”
nâmıyla mâruf
Sam Peckinpah
''ın asistanlığını yaptı.
“İslâm sineması”
na gelmiş geçmiş en büyük üç yapıtı armağan etmesinin yanı sıra, onu Batılı sinemaseverin nazarında efsanevî bir kişiliğe dönüştüren
“Cadılar Bayramı”
(Halloween)
adlı korku-gerilim filmleri serisinin de başlatıcısı oldu. Çırağı
John Carpenter
''in
1978
''de çektiği
250 bin dolar
bütçeli ilk
“Cadılar Bayramı”
, bütünüyle
Akkad
''ın
“Çağrı”
dan elde ettiği sınırlı miktarda hasılat sayesinde gerçekleştirilmişti. Bu serî ticari açıdan öylesine bereketli oldu ki sonraki yıllarda çekilen yeni serüvenlerle günümüzde
10
filmi geride bırakmış durumda ve
Akkad
''ın yapımcı oğlu
Malik Akkad
tarafından
2-3
yıl aralarla çekilen devam bölümleriyle hâlâ sürdürülüyor.
Mustafa Akkad
,
9 Kasım 2005
günü, kızı
Rima Monla Akkad
ile birlikte bir yakınlarının düğününe katılmak üzere gittikleri
Ürdün
''ün başkenti
Amman
''da,
El Kaide
militanlarının
(baba-kızın birkaç gün kalmak üzere tam da o sırada giriş kayıtlarını yaptırdıkları)
Hyatt
oteline yönelik bombalı saldırısı sonucu
75
yaşında şehid oldu. Saldırıda sanatçının kızı da babasıyla birlikte hayatını kaybetti.
El Kaide
yönetimi, olaydan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada
"eylem planında Akkad ve kızını öldürmek gibi bir hedefleri olmadığını"
belirterek yönetmenin ailesinden özür diledi.
(
Akkad
''ın kızı
Rima Monla Akkad
için kurulmuş internet sitesinin açılış sayfasındaki şu İngilizce ifadelere bakınız:
)
* * *
H.A.L (Harry) Craig / Baş senarist / İrlanda (1921-1978):
Senaristliğinin yanı sıra,
Manchester Guardian
gazetesinde çalışan usta bir gazeteciydi. Sinema tarihinin teknik açıdan en zor senaryolarından biri olan
“Çağrı”
da, İslâm tarihinin akışına zarar vermeden olay örgüsünü
(
Kahire
''deki
El-Ezher Üniversitesi
ulemâsının filmde yüzlerinin görünmesi noktasında fetvâ verdiği az sayıdaki sahabeden biri olan)
“Hz. Hamza”
karakterine odaklama yönteminin de fikir babasıydı. Böylelikle,
“Çağrı”
sinema tarihinde
ana kahramanının hayat hikâyesini onu beyazperdede hiç göstermeden anlatan ilk ve tek film
olmuştur.
Craig
, bu benzersiz hikâyenin Batı ülkelerinde gösterime girdiği günlerde, henüz oldukça genç sayılabilecek bir yaşta kanserden hayatını kaybetti.
Akkad
, sıkı dostu
Craig
ile uzunca bir süredir işbirliği yapıyordu ve henüz
“Çağrı”
yı çekerken bir sonraki filmi
“Çöl Arslanı: Ömer Muhtar”
(Lion of the Desert)
için de ona genel çerçevede bir senaryo yazdırmıştı.
“Ömer Muhtar”
, İrlandalı senaristin ölümünden iki yıl sonra, onun kaleme almış olduğu bu taslak metine dayanılarak çekilecek ve adı da aynı filmin jeneriğinde senaryo ekibi içinde yer alacaktı.
Craig
''in, daha pek çok film için yazdığı senaryolarının yanısıra, İslâm dininin ilk müezzini
Hz. Bilâl
''in hayat hikâyesini anlattığı, Türkçe''ye de çevrilmiş olan
"Ben Bilâl"
adlı bir kitabı bulunmaktadır.
* * *
Jack Hildyard / Görüntü Yönetmeni / İngiltere (1908-1990):
1950-1990
arası dönemde
Britanya Sineması
''ndan yetişen en iyi birkaç görüntü yönetmeninden biriydi. Pek çoğu anılarda derin izler bırakmış
60
''ın üzerinde sinema ve televizyon filminin görüntülerine imza attı. Bunlardan
1957
tarihli
“Kwai Köprüsü”
(The Bridge on the River Kwai)
ile
Oscar
kazanmış olan
Hildyard
, öldüğü
1990
yılında da
İngiliz Görüntü Yönetmenleri Birliği
''nin
“Ömür Boyu Başarı Ödülü”
ne lâyık görülecekti.
Mustafa Akkad
ile onun yönettiği her üç filmde de
(“Çağrı / İngilizce Versiyon”, “Çağrı / Arapça Versiyon”, “Çöl Arslanı: Ömer Muhtar)
çalıştı. Özellikle,
“Çağrı”
nın aynı gün içinde, aynı setlerde, aynı kamera ve ışık düzeni içinde çok kısa aralıklarla önce
(Batılı oyuncularla)
İngilizce
versiyonunu, hemen ardından da
(Arap oyuncularla)
Arapça
versiyonuna ait planları çekerek, sinema tarihinin en sıra dışı teknik deneylerinden birini gerçekleştirdi.
Çekimleri bittikten sonra
“Çağrı”
yı uzun meslek hayatının en zorlu, aynı zamanda da en zevkli tecrübelerinden biri olarak tanımlamıştı.
* * *
Maurice Jarre / Besteci / Fransa (1924-2009):
“Çağrı”
ve
“Ömer Muhtar”
ın, en az bu filmler kadar popüler bestelerinin sahibi ve aynı zamanda da Batı sinema tarihinin gelmiş geçmiş en saygın birkaç bestecisinden biri.
1962
''de
“Arabistanlı Lawrence”
(Lawrence of Arabia)
,
1966
''da
“Doktor Jivago”
(Doctor Zhivago)
,
1985
''de
“Hindistan''a Bir Geçit”
(A Passage to India)
ile
3
kez
Oscar
kazandı. Biri
1978
yılı töreninde
“Çağrı”
ile olmak üzere,
6
kez de aynı ödüle aday gösterildi. Ki bu da tutucu
Akademi
''nin o yılki en sıra dışı filmlerden biri olan
“Çağrı”
için uygun gördüğü yegâne
Oscar adaylığı
kategorisiydi.
* * *
John Bloom / Kurgucu / İngiltere (1935-...):
Halen hayatta ve sinema-TV sektöründe seyrek de olsa çalışmayı sürdürüyor. Kariyeri boyunca
50
''ye yakın sinema ve TV filmini kurguladı. Bunlardan
1982
tarihli
“Gandhi”
ile
Oscar
kazandı; yanı sıra iki kez daha başka filmleriyle
Oscar
''a aday gösterildi.
* * *
Anthony Quinn / Hz. Hamza / Meksika-ABD (1915-2001):
Hollywood
''un Meksikalı
“ulu çınar”
ı… Unutulmaz filmlerde bir çok destansı karakteri başarıyla canlandırdıktan sonra,
60
''lı yaşlarının eşiğinde
Akkad
ile tanışıp yakın dostu oldu.
İsrail yanlısı koyu bir Katolik Hıristiyan aktivist
olmasına rağmen, bu Müslüman sanatçının filmlerinde İslâm dünyasının iki önemli kahramanını
(Hz. Hamza ve Ömer Muhtar)
canlandırarak, yeryüzündeki milyonlarca sinemasever Müslüman''ın da beyazperdedeki çağdaş kahramanlarından birine dönüşecekti.
Rivayetlerin aksine,
Quinn
hiçbir zaman Müslümanlığı kabul etmedi. Fakat, kendisiyle geçmişte yapılan söyleşilerde, bu filmleri çektikten sonra hem
Kur''an-ı Kerim
hakkında çok daha derinlemesine bilgi sahibi olduğunu, hem de İslâm dünyasından sayısız dost kazanmaktan dolayı büyük mutluluk duyduğunu belirtmiştir.
86
yıllık ömründe
170
''e yakın sinema ve televizyon filminde rol aldıktan sonra,
2001
''de
ABD
''nin
Boston
kentinde hayata gözlerini yumdu.
Akkad
ile yaptığı iki önemli işbirliğine
1990
''ların ortalarında yazdığı
“Tek Kişilik Tango”
adlı biyografik kitabında geniş biçimde yer vermiştir.
* * *
Abdullah Gaith / Hz. Hamza / Arapça versiyon / Mısır (1930-1993):
“Çağrı”
nın Arap oyuncularla çekilen
Arapça
versiyonunda
"Hz. Hamza"
''yı canlandıran Mısırlı aktör. Sanatçılarla dolu bir aileden geliyordu, üniversitede oyunculuk eğitimi almıştı ve Mısır sinemasının aktörlük alanındaki en büyük gurur kaynaklarından biriydi. Parlak kariyeri boyunca pek çok sinema filmi ve tiyatro oyununda rol aldıktan sonra,
1993
yılında,
63
yaşında kanserden hayatını kaybetti.
Kimi eleştirmenlere göre,
“Çağrı”
nın
Arapça
versiyonu
“El-Risâle”
de
Hz. Hamza
''yı
Anthony Quinn
''den çok daha üstün bir başarıyla canlandırmıştır.
* * *
Michael Ansara / Hz. Ebû Sûfyan / Suriye-ABD (1922-...):
Tıpkı
Mustafa Akkad
gibi
Suriye
asıllı olan Amerikalı sinema-TV oyuncusu. Aynı zamanda da parlak, davudî sesiyle
Hollywood
''un en popüler seslendirme sanatçılarından biri.
ABD
''ye ailesiyle birlikte henüz iki yaşında göç etmişti, mesleğinin olgunluk döneminde de hemşehrisi
Akkad
ile
“Çağrı”
da duygusal bir işbirliği yaparak
“Hz. Ebu Sûfyan”
ı
(Hz. Hind''in eşi ve Hz. Muaviye''nin babası)
canlandıracaktı.
Halen hayatta, fakat artık çok yaşlandığı için
2000
''lerin başlarından bu yana sinema-TV sektöründen elini eteğini çekmiş durumda. Hiç bilinmeyen yönlerinden biri de
1969
yılında
Türkiye
''ye gelerek, kadrosunda
Fikret Hakan
''ın da yer aldığı
“Hedef: Harry”
(Target: Harry)
adlı bir casusluk-serüven filminde rol almış olmasıdır.
Ansara
, yarısına yakın bir bölümü
İstanbul
''da çekilen bu filmin pek çok sahnesinde kentin tarihî ve turistik mekânlarında boy gösteriyordu.
* * *
Johnny (Lamine) Sekka / Hz. Bilâl-î Habeşî / İngiltere (1934-2006):
Senegal
asıllı
İngiliz
sinema ve televizyon aktörü.
“Çağrı”
da
Hz. Peygamber
''in önceleri
Habeşli
kölesi, sonradan da İslâm''ı yayma dâvâsındaki sadık yol arkadaşı olan
Hz. Bilâl
''i canlandırarak Müslüman sinemaseverlerin gönlünde taht kurmuştu. Özellikle, filmdeki
“ilk ezanı okuma"
sahnesi unutulmazdır.
2006
yılında,
Los Angeles-California
''da akciğer kanserinden
72
yaşında hayata gözlerini yumdu.
* * *
Irene Papas / Hz. Hind Binti Utbe / Yunanistan (1926-…):
Yunan
asıllı karakter oyuncusu. Aktristler dünyasında,
Melina Mercoury
ile birlikte,
Yunanistan
sinemasının
Hollywood
''a iki önemli armağanından biri. Asıl adı
Eiríni Lelékou
''dur.
“Çağrı”
nın oyuncu kadrosuna, onunla daha önce de başka filmlerde çalışmış olan
Anthony Quinn
''in tavsiyesiyle katıldı. Hem
“Çağrı”
da, hem de sonradan
Akkad
ile bir kez daha işbirliği yaptığı
“Ömer Muhtar”
da iki önemli kadın karakteri
(ilkinde Hz. Hind, ikincisinde ise Mabruka)
canlandıran
Papas
, bu yapıtlarda sergilediği üstün performanslarla hafızalara kazınacaktı.
O da filmin halen hayattaki diğer oyuncuları gibi çok yaşlandığı için,
2003
''deki
Portekiz
yapımı son çalışması
“Konuşan Bir Fotoğraf”
tan
(A Talking Picture / Um Filme Falado)
bu yana setlerden uzakta, ülkesi
Yunanistan''
''da münzevî bir hayat yaşıyor.
* * *
Salem Gedara / Hz. Vahşi / Gana (1950-…):
Ganalı
elektrik teknisyeni.
“Çağrı”
nın
Libya
''daki çekimleri sırasında, yönetmen
Mustafa Akkad
tarafından teknik ekibin kaldığı otelin lobisinde çalışırken tesadüfen görülerek keşfedildi ve filmin oyuncu ekibine sonradan dahil edildi. Hayatı boyunca oynadığı tek film olarak,
25
yaşındayken bu üstün yapımda canlandırdığı
“Hz. Vahşi”
rolü, ilerleyen yıllarda sürekli canını sıkan çok büyük bir
“belâ”
ya dönüşecekti.
“Ömer Muhtar”
ın
Libya
''daki çekimleri sırasında
Akkad
ile yıllar sonra tekrar karşılaşmalarında
“Allah seni bildiği gibi yapsın, benim hayatımı kaydırdın, insanlar beni gördükleri her yerde hakaret edip taşlıyorlar, bu gariban adamı insan içine çıkamaz duruma getirdin, senin yüzünden işimi bile kaybettim”
diyerek ağır beddualar ettiği için, yönetmen tarafından korunma altına alınıp
Trablusgarp
''ta yeni bir işe yerleştirilecekti.

Halen hayatta ve gerçek mesleğini sürdürüyor. İnsanlar kendisini tanımasın diye de saçlarını yıllardır iyice uzatmış bir durumda!

* * *
Michael Forest / Hz. Halid Bin Velid / ABD (1929-…) :
Amerikalı
aktör ve seslendirme sanatçısı. Halen hayatta ve
New York
''ta yaşıyor. Eskisi kadar sıklıkla olmasa bile, ara ara çizgi film dublajlarında önemli karakterlere sesini veriyor ve popüler dizilerde konuk oyuncu olarak rol alıyor.
* * *
Martin Benson / Ebû Cehil / İngiltere (1918-2010):
İngiliz
sinema, televizyon ve tiyatrosunun saygın karakter oyuncusu. Birbirinden gösterişli filmlerle dolu kariyeri boyunca hem
Britanya
''da çalıştı, hem de zaman zaman önemli
Hollywood
yapımlarında rol aldı.
“Çağrı”
nın
İngilizce
versiyonunda
“Ebû Cehil”
i canlandırırken,
Arapça
versiyonunda ise
“Kisrâ”
rolünü oynamak gibi ilginç bir görev üstlenmişti.
92
yaşında,
İngiltere-Hertfordshire
''daki evinde uykudayken hayatını kaybetti.
* * *
André Morell / Ebû Tâlib / İngiltere (1909-1978):
Morell
de tıpkı meslektaşı
Benson
gibi, döneminin en gözde
İngiliz
aktörlerinden biriydi.
“Kwai Köprüsü”, “Ben-Hur”, “Barry Lyndon”
gibi üstün yapımlardaki performanslarının dışında, İngiliz stili gotik korku-gerilim filmlerinin de aranılan yüzlerinden biri olarak tanındı. Sanatçı, Peygamberimizin
(özünde çok güzel kalpli ve yardımsever bir insan olmasına karşılık açık seçik bir dille
“kelime-i şehadet”
getirip imân etme noktasında son dakikaya kadar tereddüt sergileyen, bundan dolayı da imânlı mı yoksa imânsız mı vefât ettiği sorunsalı İslâm tarihçilerini günümüze kadar uğraştırıp duran)
sevgili amcası
Ebû Tâlib
''i beyazperdede canlandırdıktan kısa bir süre sonra, doğum yeri
Londra
''da
69
yaşında hayata gözlerini yumdu.
* * *
Rosalie Sylvia Crutchley / Hz. Sümeyye / İngiltere (1920-1997):
İngiliz
sinema, tiyatro ve televizyon aktristi.
“Çağrı”
da İslâm tarihinin ilk kadın şehidi
Hz. Sümeyye
''yi canlandırdığında mesleğinin zirvesindeydi, özellikle de müthiş bir
Shakespeare
oyuncusu olarak tanınıyordu.
Akkad
tarafından, bu önemli yan karakter için yapımcı şirkete başvuru yapan yüzlerce kadın oyuncu adayı arasından titizlikle seçilmiş ve filmin galasında da
“insanlık tarihinin, inançları için canını vermiş en cesur kadınlarından birini canlandırmaktan dolayı büyük gurur duyduğunu”
söylemişti.
* * *
Damien Thomas / Hz. Zeyd bin Harise ya da (Efendimiz tarafından evlat edinildikten sonra) Hz. Zeyd bin Muhammed / İngiltere (1942-…):
İngiliz
karakter oyuncusu.
“Çağrı”
da,
Hz. Peygamber
''in azatlı kölesi ve evlatlığı,
Bizans
ordusu ile yapılan
Mute Savaşı
''nda şehid edilen
Hz. Zeyd
''i canlandırdığında, sinema-TV dünyasında henüz o kadar tanınmamış genç bir sanatçıydı.
Kur''an
''da adı geçen tek sahabeyi son derece samimi bir performansla canlandırırken, doğu-batı karışımı farklı fiziğiyle de
“Çağrı”
nın oyuncu kadrosundaki en akılda kalıcı simâlardan birine dönüşecekti. Halen sektörde ve özellikle televizyon dizilerinde önemli roller üstleniyor.
* * *

Yaklaşık bir hafta boyunca uğraşıp, bir yığın sinemasal kaynakta sabırla gezinerek sizler için bütün bu derlemeyi yapan bendenize gelince…

Bu fakir, bunca sözcüğü ardı ardına sırf
“Çağrı”
filminin ayrıntılı bir
“kasting listesi”
ni ortaya koymak için sıralamadı elbette… Tam aksine,
1980
''lerin başlarından günümüze kadar Türk televizyonlarında sayılamayacak kadar çok izlediğiniz, âdetâ her
Ramazan
ayının
“güllaç”
tatlısıyla birlikte iki vazgeçilmez simgesinden birine dönüşen bu kült filme belki de şimdiye kadar hiç aklınıza gelmeyen çok farklı bir bakışla yaklaşmanızı arzuladığım için yaptım böyle bir araştırmayı…
Akkad
''ın yapıtının her teknik aşaması, kameranın önü ya da ardındaki her görevlendirme için uygun gördüğü o
“müthiş kalite”
ye dikkatinizi çekmek adına…
Henüz
18
yaşındayken
Halep
''ten sonu belirsiz bir yolculuğa çıkarak
ABD
''ye göç eden ve o uzak diyarda ancak birkaç ömre sığabilecek türde bir kahramanlık destanı yazan bu yalnız adamın,
“Müslümanlar, diğer her türlü konuda olduğu gibi sinemada da derme çatma, uyduruk kaydırık işlere değil, paranın satın alabildiği en yüksek kalite standartlarına lâyıktır”
temel düsturuyla çektiği üç filmde de döneminin en iyi teknik elemanlarına, en pahalı oyuncularına görev vermesinin ardındaki o müthiş vizyonu, kendisine başarı için ölçü yaptığı yüksek beğeni çıtasını biraz daha yakından görebilmeniz adına…
1974
''de,
Hollywood
gibi acımasız bir insan öğütme makinesinin tam orta yerinde, böylesine zor bir filmi bu çapta bir kadroyla çekip bitirmeyi başaran Arap göçmeni bir sinemacıdaki o inanılmaz cesaret, zevk ve vizyon, aradan yaklaşık
40 yıl
geçtikten sonra, günümüzde
Akkad
''dan kat be kat daha şanslı ve de varlıklı koşullarda yaşayıp giden
"İslâm burjuvasisi"
nde ise ne yazık ki yok. Kolay kolay da olacağa benzemiyor.
Eğer ki olsaydı,
Türkiye
''de büyük bir politik, ekonomik ve toplumsal dönüşümün başladığı
2002
yılından bu yana gelip geçen
10 yıllık dönemde
de ortaya
“müslümanca bir sinema”
anlayışı çerçevesinde
en az 15-20 tane başyapıt
konulabilirdi. Ancak, aramızdan bazıları cukkalarını gözükara bir hırsla doldururken, bu alandaki liderlik trenini ise göstere göstere kaçırdık.
Onun için, birileri çıkıp da komedi filmlerinden kazandığı
15-20 milyon dolar
sermayeyi
“İstanbul''un Fethi”
gibi deli işi projelere yatıran
Fatih Aksoy
''ları ya da birbirinden riskli ipoteklerle, banka kredileriyle çektiği
“New York''ta Beş Minare”
gibi filmlerde
“İslâm şiddetin değil, barışın dinidir”
mesajını verebilmek için kendince çırpınan
Mahsun Kırmızıgül
''leri gayet düşük seviyeli bir üslûp ve karşılığı olmayan bir kibirle aşağılamaya kalkıştığında, benim de burada sinirden tüylerim diken diken oluyor. Şöyle haykırmak istiyorum -özü
“kent soylu”
anlamındaki
“burjuvazi”
nitelemesinin üstlerine fazlasıyla bol geldiği- o
“köylü kodamanlar”
kitlesine:
“Niyetlerinin hâlis olduğundan hiçbir zaman kuşku duymadığım bu gibi ''ümmî'' adamların ellerinden, Türk-İslâm tarihi ve kültürüne ilişkin hikâyeler anlatırken ancak bu kadarı geliyor. Pekiyi, kültürel ve sanatsal alanda İslâm''ın egemenliğini kurmak adına, ya siz ne yaptınız ulan? Ya siz ne yaptınız bugüne kadar? Akkad''ın vaktiyle bin türlü çile eşliğinde gerçekleştirdiği ''Çağrı''nın üzerine bedavadan yatıp, onu dahi korsan kopyalarından izleyerek her Ramazan''da zırıl zırıl ağlamaktan başka?”
Akkad
''ın mücadelesine bu acı gerçeğin ışında bakıldığında, son
35
yıldır yeryüzündeki bütün halklara
İslâm
dininin mesajını aralıksız yaymakta olan
“Çağrı”
filmi, günümüzde hem İslâm dünyasının sinema alanındaki
en büyük gururunu
, hem de aynı zamanda
en büyük utancını
temsil etmektedir.
12 yıl önce
Efsanevî "Çağrı" filmini gerçekleştiren "rüyâ takımı" şimdi nerelerde?
Bir kültür felsefesi: Ontolojik şiddet ya da kültürü de yok eden “kültür”
"Aslan" Hamza Hamzaoğlu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’