Türkiye yine ciddî bir sınavda geçiyor… Bu ciddî sınavlar aslında ne zaman bitti ki…

Türkiye’yi içerideki destekçilerin de katılımı ile terör çemberine almak, darbeler düzenlemek; ekonomik ve finansal açıdan baskı altına almak; yine içeriden yüksek volümlü çığırtkanlıkla, ülkede demokrasi ve insan hakları suçu işlendiği iddiasını ortaya atarak, ülkede mal ve can güvenliğinin kalmadığını ve de hukuk sisteminin çöktüğünü avaz avaz bağırmak suretiyle ülke algısını aşağı çekmek isteyen güçlerin ekmeğine yağ sürmek; önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarına karşı çıkmak, “Afrin’e girmeyelim” diye tepinmek, sonra da bekledikleri zayiat verilmeyince de kahraman ordumuza övgüler düzmek; sonrasında ise ABD ve AB, Afrin ile ilgili tedirginlik duygularını ifade ettiklerinde tekrar dümeni kırmaya çalışmak…

Bütün bunlara karşı ülke Allah’tan neredeyse şerbetlenmiş durumda…

Şeamet tellâlları, şimdilerde tüm diğer melanet odaklı davranışlarının yanı sıra yine ekonomik ve finansal saldırılarını gündeme taşımaktan geri durmadılar.

İngiliz Financial Times (FT) gazetesi, Türkiye’deki hızlı büyümenin “aşırı ısınma” sinyalleri verdiği uyarıları karşısında ekonomistlerin kaygılı olduğunu yazmış.

FT’nin Ankara’daki muhabiri Laura Pitel’in kaleme aldığı yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yaklaşan seçimler nedeniyle yavaşlamaya müsamaha göstermediği” görüşüne yer vermiş. Yani büyümeyi sürdürdüğü için eleştiriyor Türkiye’yi…

Yazıda, IMF’nin geçen ay Türkiye ekonomisinin ‘fazla ısındığı’ ve yüksek enflasyonun devam edeceği yönündeki uyarısına değinilmiş.

FT’ye ilaveten dün bir de yine medyada Alman Federal Haber Alma Servisi, Bundesnachrichtendienst’in (BND) eski başkanı August Hanning’in “Türkiye’yi durduramayız” şeklindeki açıklaması vardı.

BND’nin eski başkanı, Türkiye’nin Suriye’deki operasyonlarını durdurmanım mümkün olmadığını söylüyordu. Alman resmî haber ajansı Detsche Welle’ye konuşan Hanning, “Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine eleştirel bakıyoruz. Ama Türkiye’nin tavrını etkileyebilecek bir müdahalede bulunma pozisyonunda değiliz” demiş, NATO’yu Türkiye ile ilişkileri muhafaza etmek için çaba göstermeye çağırmıştı. (İnsafa mı geliyorlar dersiniz… Hiç sanmam…)

Tüm bunlara son noktayı yine Cumhurbaşkanı, Külliye’de 101 İlçeye Doğalgaz Dağıtım töreninde yaptığı konuşmasındaki şu cümle ile koyuyordu:

“Bu ülke hem terörün her çeşidiyle mücadele edebilme kabiliyetine sahiptir; hem ekonomik büyümesini sürdürebilecek, hem de birliğini koruyup yüceltecek güce sahiptir!”

Sosyal medyada deprem…
Salı günkü yazımızda konuya bir cephesinden değinmiştik. Hani sosyal medyanın itibar ve inanılırlık durumundan ve Facebook’un başına gelenlerden söz etmiştik… Çömlek patlayınca olay büyüyerek devam ediyor…
Facebook verilerini satan şirketin CEO’su da görevden alınmış. CEO, “Trump’ın seçilmesinde önemli bir rol oynadık” demiş…
Facebook hisseleri yüzde 12,5 değer kaybetmiş.
Merkezi Londra’da bulunan Cambridge Analytica adlı veri analiz şirketinin yaklaşık 50 milyon Facebook hesabından veri topladığı ve bu verileri ABD seçimleri ve Brexit referandumunu etkilemek için kullandığı iddiasının ardından, soruşturma da başlamış.
Bu arada sosyal medyacılar birbirlerine düşmüşler… WhatsApp’ın eş kurucusu Brian Acton, Facebook’a karşı cephe almış. Acton, takipçilerine Facebook kullanmayı bırakmalarını söylemiş… Binlerce takipçisine “Facebook’u silme zamanı geldi” diye mesaj yollamış.
Bir not: Facebook, 2014 yılında 19 milyar dolar karşılığında WhatsApp’ı satın aldı. Acton geçtiğimiz yılın sonuna kadar görevini sürdürdü. Ardından kâr amacı gütmeyen bir güvenli iletişim vakfı olan Signal Foundation’ı başlatmış. WhatsApp’ın CEO’luğunu ise hâlâ şirketin diğer kurucusu olan Jan Koum yürütüyormuş…
İnsanın içinden, “Allah sizi bildiği gibi yapsın e mi!” demek geliyor…