|
Devrim özgürlük getirir mi?

6 Ağustos"ta yayımlanan "Türkiye fişleme Cumhuriyeti" başlıklı yazımda H. Arendt"e atıfla devrim ile özgürlük arasındaki ilişki hakkında kısa değerlendirmeler yapmıştım. Bazı okuyucularımdan konunun biraz daha açılması yolunda talepler geldi. H. Arendt pek beğendiğim bir yazar değil. Çoğu zaman totaliterizm hakkındaki analizleriyle öne çıkartılmasına rağmen, totaliterizmin gerçek mahiyetini kavramada ve açıklamada da yetersiz kaldığını düşünüyorum. Bu yüzden, totaliterizm konusunda bilgi sahibi olmak isteyen okuyucularıma, başlama kaynakları olarak F. A Hayek"in klasikleşmiş eseri Kölelik Yolu"nu, J. J. Linz"in Totaliter ve Otoriter Sistemler adlı kitabını ve naçizane benim yerli siyasî edebiyatta öncü olan "Totaliter sistemlerin dönüşümü üzerine" başlıklı makalemi tavsiye ederim.

Yetersizliklerine rağmen, Arendt"in özgürlüğe hangi devrimlerin katkı sağladığı hangilerinin zarar verdiği konusundaki tespitlerini doğru ve anlamlı buluyorum. Niye böyle düşündüğümü açıklamadan önce devrim kelimesinde içkin romantizme ve naifliğe dikkat çekmeliyim. "Devrim" zamanımızın büyülü kavramlarından biri. Genellikle olumlu bağlamlarda kullanılıyor. Sağcı veya solcu, sosyalist veya faşist, değişik görüşlerden insanlar her fırsatta devrim dedikleri bir durumu yüceltiyor. Ancak, pek az kimse, devrimin özünde neyi içerdiğini, neleri neden yıkması gerektiğini ve özellikle devrim sonrasında neyin, niçin, nasıl yapılacağını düşünüyor, açıklıyor. Herkes, devrim olunca, problemlerin bir daha geri gelmemek üzere ortadan kalkacağını ve ideal toplumun doğacağını varsayıyor.

Beğenilen kavramların anlam erozyonuna uğrayacak kadar yaygın kullanılması hâli "devrim"de de karşımıza çıkıyor. Birçok kimse, hoşuna giden olaylara devrim etiketini yapıştırıveriyor. En son Gezi Kalkışması bu adlandırmadan nasiplendirildi. Mamafih, devrim her Allah"ın günü karşımıza çıkan bir şey olmasa gerek. Tarih baştan sona devrimlerle dolu olmamalı, doluysa zaten devrimin bir anlamı kalmaz. Crane Brinton ve Melvin Lasky gibi alanda otorite isimlerin çizgisini takip edersek, 1688 İngiliz Şanlı Devrimi"ne, 1776 Amerikan Devrimi"ne, 1789 Fransız Devrimi"ne, 1917 Rus Sosyalist Devrimi"ne ve 1979 İran İslam Devrimi"ne devrim adını vermek uygun olabilir.

Klasik devrimler de denilen bu beş devrimden yalnızca ilk ikisi özgürlüğü genişletme ve kurumsallaştırma açısından müspet sonuçlar verdi. Başka bir deyişle, özgürlüğün gelişmesine yardım etti. Bugün devrim deyince ortalama insanın aklına gelen Fransız ve Bolşevik Devrimleri, özgürlük kelimesini slogan olarak kullanmalarına rağmen, özgürlüğe yaramadı. FD ve BD"nin bu sonucu vermesi, dayandıkları felsefenin doğal sonucuydu. FD "eşitlik, özgürlük, kardeşlik"i bayraklaştırırken, Bolşevikler Rus halkına "ekmek, özgürlük, barış" vaat etti. Sonuçta, her ikisi de, bazı özgürlükleri kesin olarak ortadan kaldırırken diğer özgürlükleri geriye götürdü. Niçin? İşte burada H. Arendt"in açıklaması bize ışık tutuyor. Tabiî, bu ne tek ne de en önemli ışık, ama Arendt"ten gelmesi kimi çevreler tarafından dikkate alınma şansını artırıyor. Özgürlük esas itibariyle birey ile kamu otoritesi - siyasî otorite arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Sosyal hayat bağlamında da özgürlük sorunları doğabilir elbette, ama bu ayrı bir konudur. Dolayısıyla, bir devrim eğer özgürlüğe hizmet edecekse, toplumsal kurumları ve ilişkileri kamu zoruna dayanarak yeniden düzenlemeye teşebbüs etmek yerine, siyasî ve hukukî yapılanmayı özgürlüğün önündeki engelleri ortadan kaldırmak için reforma tabi tutmaya yönelmelidir. Aksini yaparsa, söylem ve niyet ne olursa olsun, özgürlüğe zarar vermesi kaçınılmazdır. İD ve AD toplumla uğraşmamış, siyasî otoriteyi özgürlük alanını genişletecek ve daha korunaklı kılacak şekilde yeniden yapılandırmıştır. Bu sayede özgürlüğe büyük katkı sağlamıştır. Buna karşılık, FD ve BD bireyi ve toplumu adeta baştan yaratma misyonunu üstlenmiş ve hemen her toplum kesimine ciddî müdahalelerde bulunmuştur. Sonuçta, ikisi de, özgürlükleri geriletmiştir. Fransız devriminin en büyük ürünü terörün siyasî amaçlarla ve toplum mühendisliği için kullanılmasını meşrulaştırmasıdır. BD de onun açtığı yoldan ilerlemiş, terörü ve toplum mühendisliğini çok daha aşırı noktalara taşımıştır.

Bu anlatımdan çıkartılabilecek en büyük ders şudur: Her devrim özgürlüğü mecburen artırmaz. Devrim fetişizminden uzak durulmalıdır. Devrimlerin muhtemel sonuçları hakkında isabetli tahminlerde bulunmak için onların ardında yatan ideolojileri, siyasî felsefeleri incelemek gerekir. Bu çerçevede, bazılarının bir FD ve BD kırması olduğunu söylediği sözüm ona "Türk Devrimi"nin Türkiye"de özgürlüğe fayda sağlamamış, zarar vermiş olması da kimseye şaşırtıcı görünmemelidir.

11 yıl önce
Devrim özgürlük getirir mi?
PKK bağlantılı isimler İBB’ye alınırken kimler uyuyordu?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir