|
Üzümlü ve Huğlu

Hafta sonunda Konya'nın Beyşehir ilçesine uğradık; Üzümlü ve Huğlu Mahallelerini ziyaret ettik.



Birbirine yakın bu iki mahallede, Türkiye'de satılan yivsiz av silahlarının yüzde 80'i üretiliyor. Aynı zamanda bu 2 mahalle, ABD ve Rusya başta olmak üzere 99 ülkeye silah ihracatı yapıyor.



Beyşehir Silah İmalatçıları Derneği Başkanı Nevzat Demirel'le imalathaneleri, fabrikaları gezdik. Çelik, demir, ahşap, Seydişehir'den gelen alüminyum ustaların elinde şekil alıyor; sanatçılar mücevheri işler gibi silahları nakşediyor. Yaklaşık 5 bin kişi bu sektörde çalışıyor, 120 firma üretim yapıyor. Yılda 50 bin silah ihracatı ve 15 milyon dolar gelirle, Türkiye sektörde ABD'den sonra ikinci sırada yer alıyor.



Nevzat Demirel'e, bu işin evveliyatını sorduk. Rivayete göre, Çanakkale Savaşı sırasında silah tamirciliği yapan Mustafa Çavuş, köyüne dönünce işin peşini bırakmamış. Tamir, bakım derken, üretim de yapmaya başlamış. Komşuların, komşu köylerin de işe dahil olmasıyla, dünya pazarına hükmeden bir sektör ortaya çıkmış.



Üzümlü ve Huğlu'daki yivsiz silah sektörü 2 büyük darbe yemiş; ilk olarak 1960 ihtilali sonrasında güvenlik nedeniyle üretim kısıtlanmış, ikinci olarak da, 2000 ve 2001 krizlerinde sektör ağır yara almış.



Şu anda, hem modern fabrikalar, hem de apartmanların altındaki imalathaneler harıl harıl çalışıyor ve iç pazara, dış pazara ürün yetiştirmenin mücadelesini veriyor.



Nevzat Demirel, “imkan verilse, burada tank bile üretiriz. Askerimizin güvenle kullanabileceği muharebe silahlarını burada çok rahat üretiriz, yeter ki izin verilsin” diyor.



Nevzat Demirel de, bölgedeki üreticiler de, FETÖ ile mücadeleden dolayı çok umutlular. Neden mi? Türkiye'de savunma sanayiinin önündeki en büyük engel olarak FETÖ'yü görüyorlar. Askeri ve sivil bürokrasi içindeki hainlerin ve ajanların temizlenmesinin, savunma sanayii önündeki engelleri kaldıracağına inanıyorlar. Haklılar.



Yakın tarihimizde bir Nuri Demirağ örneği var. Nuri Demirağ, Türkiye'de ilk uçak fabrikasını kuran, ilk paraşütü üreten, demiryolu inşa eden, Cumhuriyet'in ilk yıllarında onlarca pilot yetiştiren ve 1941'de tamamen Türk yapımı ilk uçağı inşa eden kişiydi. Boğaz Köprüsü ve Keban Barajı hayalini kurmuş, projelerini hazırlamıştı. Başta İsmet İnönü ve Kel Ali lakaplı Ali Çetinkaya olmak üzere, siyaset ve bürokrasi, Nuri Demirağ'ı her aşamada engellemiş, sonunda da iflasa sürüklemişlerdi.



Vecihi Hürkuş'un da böyle trajik bir hikayesi var. Osmanlı'nın ilk “Tayyarecileri”nden olan Vecihi Hürkuş, hem Birinci Dünya Savaşı'nda, hem Kurtuluş Savaşı'nda uçakları ve pilotlarıyla destan yazdı. Cumhuriyet'le birlikte savaş uçağı üretimine yoğunlaştı. Ne var ki, onun da karşısına tek parti bağnazlığı ve yabancı aşığı bürokrasi çıktı. Kendi ülkesinin bürokrasisinden alamadığı izinler nedeniyle hayalleri akamete uğradı.



Bugün içerde ve dışarda karşı karşıya kaldığımız sorunların önemli bir kısmı, AK Parti Hükümetlerinin işte bu siyaset anlayışına ve bu bürokrasiye karşı yürüttüğü mücadeleden kaynaklanıyor.



Savaş gemisi, uçak, helikopter, İHA, tank, top, roket, uydu, milli piyade tüfeği gibi savunma sanayii ürünlerinde iddialı bir ülke konumuna yükseldik. Savunma araçlarımızın sadece yüzde 20'si yerli kaynaklardan sağlanırken, bugün oran yüzde 60'ı aştı. 300 milyon dolar ihracattan, 2 milyar dolar savunma sanayii ihracatına ulaştık.



İşte bu artış bazı ülkeleri rahatsız etti. Denklem basitti: Türkiye'yi terör ya da diğer tehditlerle sıkıştırıp silah satıyorlardı. AK Parti döneminde Türkiye, silah alan değil, silah satan konumuna yükselince, denklem bozuldu. Hem pazarda iddialı, hem de savunması güçlenen Türkiye silah baronlarını rahatsız etti. Baronlar, kendileri doğrudan müdahale etmek yerine, sektörü durdurmak, yavaşlatmak için bürokrasideki ajanlarını kullandılar.



Milli piyade tüfeğimizin tasarımlarını ABD'ye satmaya çalışan kişinin, savunma sanayiimizin en büyük şirketi MKEK'in Müdürü olması yeterince acı ve açıklayıcı değil mi?



İnsansız Hava Araçları (İHA) üretiminde, bizzat kendi bürokrasimizin çıkardığı engeller bile başlı başına trajik bir öykü.



FETÖ'nün bürokrasideki ajanlarının; TSK'da, Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nda, kamunun savunma firmalarında, TÜBİTAK'ta, üniversitelerde, sivil bürokrasi içindeki hainlerinin, ekonomiye, özellikle de savunma sanayiine ödettikleri bedeli henüz bilmiyoruz. Neleri engellediklerini, neleri sümen altı ettiklerini, maşalığını yaptıkları ülkeler adına ne fırıldaklar çevirdiklerini, yani ihanetlerinin ve cinayetlerinin boyutunu zamanla göreceğiz.



Dünyada hiç bir ülke, kendi evlatları tarafından içten içe bu kadar saldırıya, ihanete maruz kalmamıştır. Türkiye'nin, gönüllü bu kadar haine, bu kadar ajana rağmen ayakta kalması başlı başına büyük başarıdır.



Anadolu, ülkesini uçurmak için kapıların açılmasını, bariyerlerin kalkmasını, bürokrasideki hainlerin, ajanların ve onların koydukları engellerin temizlenmesini bekliyor.



Anadolu'nun 2 küçük mahallesi, Üzümlü ve Huğlu, dünyaya meydan okumak için imkan verilmesini istiyor.



Sulh için silaha ihtiyacımız var; Üzümlü ve Huğlu, “biz buradayız” diyor.


#Beyşehir
#FETÖ
#İnsansız Hava Araçları
#Çanakkale Savaşı
8 yıl önce
Üzümlü ve Huğlu
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler