|
13. yılın ardından

Yıldönümlerini kutlamanın en iyi tarafı, geçmişi ve bir tarihi hafızayı tazelemeye fırsat vermesidir. 14 Ağustos"ta kutladığımız Ak Parti"nin 13. kuruluş yıldönümü bana böylesine bir tazelenme olanağı sundu.

Kuruluş dönemine ilişkin notlarıma baktığımda; program taslaklarından birisine "Demokratikleşme ve Zenginleşme Program Taslağı" adını verdiğimizi gördüm. Ak Parti ismi konmadan üzerinde çalıştığımız bu metin, insan hak ve hürriyetlerine dayalı demokratik bir hukuk devleti anlayışını yerleştirmek için gerekli birçok prensibi barındırıyordu. Bir demokratikleşme ve zenginleşme stretejisi ile kuruluş çalışmalarını yapan AK Parti, sonraki icraatlarını da bu eksen üzerine oturtmuştu.

Milletin değerlerine dayanarak, ondan güç alarak bir büyüme iradesi göstermiş, fikri zeminini "muhafazakar demokrasi" olarak belirlemişti. Taslak programda kendisini "millet ve onun değerler sistemine dayanarak, demokrasinin evrensel normlarına uygun, özgürlükçü bir siyaset zemininin inşasını hedefleyen bir siyasi fikri proje olarak" tanımlamıştı. Kurulmadan az önceki çalışmalara bakıldığında fikri zemini ve kimlik tanımlamasını doğru yapmaya önem verildiği görülüyor. Politikalarını geliştireceği fikri zemini muhafazakarlık -demokrasi olarak belirlemiş, bir kesimin değil herkesin huzur ve mutluluğunu esas alan politikalar üretip uygulamanın amaçlandığı her yerde söylenmişti.

Türkiye sevdası, yerlilik, evrensel hukuk ilkeleri, yoksullukla mücadele, haklının yanında duran bir adalet anlayışı, kolektif akıl gibi kavramların çok sık kullanıldığı taslak programda "Yeni Türkiye " tanımına ilişkin bir ibareye rastlamamak dikkatimi çekti.

YERLİLİK

O dönem kuruluş çekirdeğinde Milli Görüş"ün yenilikçi kanadının emeği ve fikri hakimdi. Ancak bizim gibi bağımsız ya da farklı haraketlerden gelmiş, kan uyuşmazlığı sorunu taşımayan isimlerin ideallerin şekillendirilmesinde etkisi oldu. "Kan uyuşmazlığına sebep olmayacak herkese kapımız açıktır " cümlesini o dönem Sayın Gül"den duymuştum.

Parti"yi Mili Görüş"ün yenilikçi kanadı kurmuştu. Ancak orada bizar olunan kemikleşmeye yeni partide izin verilmemiş, dinamik bir yapı oluşturulmuştu. 13 yıl önce kurulan bu yeni Parti bütün İslami ve sağ akımlara kapılarını açmış, hepsinin birikiminden faydalanmıştı. Hatta sol kesimin içinden diyaloğa açık bütün kanatlarla da yakın ilişki içinde fikriyatını ve icraatını şekilendirmişti. Kısaca yerli olan bütün birikimleri toplamayı, bunları sahiplenmeyi büyük bir zenginlik olarak görmüştü. Bu yaklaşım Türk siyasi hayatında Ak Parti tecrübesinin özgün bir biçimde şekillenmesine büyük katkı sağladı.

Kararlılık, değerlere bağlılık ile tüm bu hedeflere ulaşılmasını sağlayan isim elbette Sayın Tayyip Erdoğan"dı. O"nun liderliği 13. yılda başarı çıtasının hep daha ileri hedeflere taşınmasına sebep oldu.

Bu başarıda önemli isimlerden birisi bu hareketin mimarlarından Abdullah Gül"dür. 7 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde, milletten güç alan bir Parti"nin halk yararına olan icraatlarının devlet ile bütünleşmesini sağlamıştır. Bu siyasi hareketin bir ekip hareketi olduğunu da göstermiştir.

Son seçim, Ak Parti liderini Cumhurbaşkanlığa taşımanın ötesinde dinamik ve vizyon sahibi bir siyasi oluşumun başarı hikayesini de özetliyor. Bu ilkelerle gitmek, yolun daha ileri hedeflere doğru devam edeceğini gösteriyor.

YENİ TÜRKİYE

Bu sözü her duyduğumda neye atfen söylendiği konusunda bir kafa karışıklığı yaşıyorum. Son yılllarda yeni nesil tarafından sıkça kullanılan "Yeni Türkiye" sözü ilk etapta kulağa hoş geliyor. Ancak bu tanım her kullananın içini kendine göre doldurmasına (ve dahi manipüle etmesine) imkan veren bir zemin de sunuyor. "Yeni Türkiye"yi hangi kritere göre neyin yenileyecek olduğu" sorusunu ister istemez akla getiriyor. Her yeni olanın iyi olmadığı ortada. Öyle olmasa Ak Parti kendini muhafazakar olarak tanımlamazdı. Muhafazakarlığın gereği olarak tedrici ve yapıcı bir yenileşmeyi tercih etmezdi. Bu nedenle bu kavramın içinin doldurulmasını önemsiyorum. Yeni Türkiye, herkesin kendince bir tarafını tarif ettiği bir file benzememeli. Bu kavram, öncelikle fikren ortak bir düşünce zemininde yapılandırılabilmeli.

HALKLA BÜTÜNLEŞME

Ak Parti başarısının sırlarından birisi de; siyasetini halkla bütünleşme stratejisi üzerine kurmasıdır. Sağ bir siyasi kimliği taşır ancak halkı merkeze koyar. Egemenlerin değil halkın partisi olma iddiasının içini de söylem ve icraat olarak doldurmuştur. Sokaktaki herkes genel başkana parti kurmaylarından daha çabuk ulaşacağına inanır, gerçekten de ulaşır. En ücra bölgelerde, en umulmadık yerlerde bunun örneklerine rastlarsınız. "Gece 12"de Sayın Erdoğan"ı aradım, telefonu açtı, bir güzel anlattım..." cümlesi efsane değil gerçektir. Ak Parti, 2015 seçimlerine giderken bu ilkeye gereken önemi vermeli. Fert fert herkes ile kurulan iletişim köprüsü kesintiye uğramadan devam etmeli.

GENÇLİK

Ak Parti"nin kurulduğu yıllarda parti içi yaş ortalaması 45"i geçmiyordu. Gençliğin temsiline verdiği önem ile bu ortalamayı da genellikle korudu. Birçoğumuz parti kurucusu olduğumuzda daha 30"lu yaşlarımızı bitirmemiştik. Aradan geçen 13 yılın da Parti"yi yaşlandırdığını düşünmüyorum. Bu nedenle gençlik vurgusu dinamizm açısından önemli olsa da tecrübesizlik, tedbirsizlik noktasında dengelenmesi gereken bir konu olarak karşımızda duruyor.

10 yıl önce
13. yılın ardından
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’